Veda

182 23 6
                                    


"Tanrı aşkına ! Meyve getirmek bu kadar uzun bir iş mi Mary?"
"Üzgünüm efendim , salata hazırlıyordum bir yandan. "
"Ha beni ikinci plana attın yani ? "
"Yok efendim olur mu öyle şey !"
"Tamam tamam şaka yapıyorum , sen git."

Mary , arkasını dönüp mutfağa gitti.

"Sıkıntıdan patlamak üzereyim ! Birşeyler bulmam lazım. Ne yapsam acaba ?"

Kendi kendime uğraş bulmam lazımdı. Meyve tabağını alıp , ayağa kalktım. Tommy'nin çalışma odasına gittim. Orada uğraşacak birşeyler çıkardı belki. Odaya girdiğimde düzenliydi. Tommy dağınık bir adam olmamıştı asla. Onun ofisinde de bana göre birşey yoktu.

Telefonu elime alıp bekledim. Sonunda aşık olduğum sesi duydum.

"Enda ? Birşey mi oldu ?"
"Evet Tommy, birşey oldu."
"Tamam sakin ol , hemen geliyorum !"
"Hayır hayır! Ben iyiyim. Çok sıkılıyorum Tommy. Seni özlüyorum bir de."
"Evde kalman daha iyi. Birşeylerle uğraşmanı istemiyorum Enda. Doktorda dinlenmen gerek dedi değil mi ? Ayrıca bir iş yaptığını duysa Polly beni öldürür."
"Evde yapacak birşey yok. Yanına geleyim bari ?"
"Lütfen Enda , zorluk çıkarma. Uzan , uyu. Kitap oku. "
"Günlerdir söylediğin bu şeyleri yapıyorum zaten. Sende yorgunsun , doğru düzgün göremiyorum seni de."
"Bugün erken geleceğim , oldu mu ? Görürsün beni. Kapatmam lazım. Dikkat et."

Cevap beklemeden kapattı telefonu. Saat zaten 17.00 olmuştu bile. Erkenden kastı neydi acaba ?

"Charlie !"
"Efendim , Charlie ahırda. "
"Yemek yemesi gerekiyor Frances. İçeri getirir misin onu ?"
"Tabii." Frances ahıra doğru giderken ben yine meyveye devam ettim.

2 dakika sonra Frances , Charlie ile içeriye girdi.

"Carlie , yanıma gelsene." Yüzüme baktıktan sonra gelip yanıma oturdu. Ona meyve uzattım. İstemedi.

"Charlie , neyin var ?"
"Yok birşey."
"Sen bana kızgın mısın?"
"Sen beni sevmiyorsun artık !"

O güzel suratını asıp kollarını da göğsünde birleştirdi.

"Bu da nerden çıktı ? Sevmez olur muyum ? Sen benim canımsın."
"Yalan ! Karnındaki bebeği daha çok seviyorsun." Yanaklarına süzülen yaşı görünce ben de ağlamaya başladım.
"Böyle söyleyip beni üzme ama. Sen benim oğlum değil misin nasıl sevmem seni ?"
Ona sarılmak istedim ama beni itti.
"Değilim ! Ben senin oğlun değilim! Benim annem Grace ve o öldü! Sen de kendi çocuğunu daha çok seveceksin !"

Karşımda durup bana bağırdı. Zaten hormonlarım beni yeterince duygusal yapmıştı bir de üstüne Charlie böyle konuşunca iyice ağlamaya başladım.

"Charles... Ben seni kendi oğlum gibi seviyorum. Neden böyle düşünüyorsun?"
"Artık benimle ahıra gelmiyorsun ! Beni uyutmuyorsun ! Yemeğimi Frances yediriyor! Benimle uyumuyorsun! Görüyorum seni , elin karnının üzerinde. Onu seviyorsun !"

Yanaklarındaki yaşı sildim ve onu kucağıma çektim. Dirense de pes edip oturdu.

"Evet senin annen Grace. Ben annen olmaya çalışmıyorum ki. Ben seni kendi çocuğum gibi seviyorum. Çok isterim beni annen gibi görmeni ama seni asla zorlamam. Haklısın... Bu aralar seninle yeterince ilgilenemedim. Biliyorsun , birkaç ay sonra kardeşin olacak. Bu süreç biraz sıkıntılı. Ağrılarım oluyor Charlie. Bak , babanda dışarı çıkmama izin vermiyor bu yüzden. Kaç kere canımın yandığını gördün değil mi ? Ağladığımı gördün. Elimin karnımda olması onu sevip seni sevmememden değil ki ! Sancı olduğu için. Çok özür dilerim , böyle düşünmene sebep oldum." Bu sefer onun minik elleri benim yanağımda durdu.
"O benim kardeşim olacak mı peki ? Beni sevmeye devam edecek misin ?"
"Elbette ! Seni de onu da çok seveceğiz. Senin kardeşin olacak."
"Adını ben koyabilir miyim ?"
"Tabii. Cinsiyeti belli değil daha ama belli olduğunda sen koy. "
"Söz mü?"
"Söz. Hadi bir öpücük !" Yanağımı uzattım , öptükten sonra mutfağa doğru gitti.
Saate baktım.

 Set Free or Kill  // Thomas ShelbyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin