"Telefon edebilir miyim ?"
"Şöminenin yanına gel önce üzerin kurusun , sonra telefon edersin."
"Tamam." Diyerek dediğini yaptım.Yaklaşık 1 saatin ardından tamamen kurumuş halde telefon etmek için izin istedim.
"Lucas ?"
"Efendim , iyi misiniz ?"
"Merak etme , iyiyim. Birden yağmur bastırınca bir yere sığındım. "
"Sorun yok değil mi ?"
"Hayır, güvendeyim. Haber vermek için aradım. Sandraya da söyle merak etmesin."
"Sizi almaya geleyim ,nerdesiniz ?"Beni izleyen meraklı gözlerde gözlerimi gezdirdim.
"Güvendeyim dedim. Ben gelirim. Arayan oldu mu ?"
"Evet efendim , Bay Churchill aradı. Biraz dolaşmak için dışarıya çıktığınızı söyledim. Sandra'nın da sizinle olduğunu söyledim. "
"İyi yapmışsın Lucas. 1 saate gelirim , hoşçakal."Telefonu kapattım. Ardından yeniden koltuğa oturdum.
"Bize biraz kendini anlatsana Enda. Hakkında birşey bilmiyoruz."
Sana da merhaba meraklı John.
"Gördüğünüz gibi , sıradan biriyim. "
"Bana kalırsa hiçte öyle değilsin. Az önce adamın biri sana silah çekti. Gözlerinde gram korku yoktu. Haydi anlat bize ! Birmingham da yenisin galiba?"Merhaba en az kardeşi kadar meraklı Arthur.
"Birkaç ay oldu geleli ama uzun yıllardır İngiltere sınırlarındayım. Bu yılların çoğu Manchester da geçti. Birazı da İrlanda da. "
"Nasıl oldu da Birmingham'a geldin?"
"Kendi tercihimle geldim Arthur. Yalnız kalmak istedim. "
"Bu bir kaçış olabilir anca." Gözlerimi Tommy'e çevirdim.
"Kesinlikle öyleydi."
"Ailenden mi kaçtın?"
"Keşke kaçacak bir ailem olsaydı. Annem ve babam savaş olduğu yıllarda ülkeyi terketti. "
"Nasıl yani ,seni yanlarına almadan mı?"
"Can derdine düşmüş olmalılar."
"Peki , onları hiç aramadın mı?"
"Nerede arayacağımı bilemedim ki. Belki de öldüler. Onlar da bana ulaşmaya çalışmamış anlaşılan. Arthur , çok küçüktüm , neyin ne olduğunu anlamamıştım bile."Boktan hayatım birkez daha kısaca zihnimden geçerken ateşe bakmayı tercih ettim. Arthur konuyu açtığına pişman olmuştu.
Tommy ise sadece dinliyordu."Ben , hatırlatmak istemedim Enda. "
"Unutulmayan birşeyi nasıl hatırlatabilirsin ki ?" Gülümsedim. Gözlerim dolmuştu ve ağlamam için tek bir söz daha yeterdi.
"Yanımda olsalardı , yaptığım hiçbir hatayı yapmama izin vermezlerdi. " Elimi sıkmış, yumruk yapmıştım. Sinir krizlerinden birine daha girmemin zamanı değildi.
"Ben artık gideyim , teşekkür ederim yardımınız için. Size borçlandım. "
"Seni eve bırakayım Enda."Tommy'nin bu teklifine hayır demeyecektim.
Ayağa kalkarak ceketimi aldım ve Arthur'a selam vererek dışarıya çıktım.
Araba boş yolda sallana sallana giderken yine sessizdik. Yolu izledim sadece. Konuşmak gelmiyordu içimden. Kanal kenarından geçerken telaşla ona seslendim."Bekle !" Panikle arabayı durdurdu.
"Ne oldu ?"
"Şurada 2 dakika durabilir miyiz? Acelen yoksa?"
Yüz ifadesi her zaman olduğu gibi donuktu. "Tabii. "
Arabanın kapısını açıp indim. Kenara yaklaştım.
"Dikkatli ol. "
"Hiç yakından baktın mı? " Yavaşça yanıma geldi.
"Bence bakılacak bir manzarası yok."
"Babamla hatırladığım son anım burada. Sonradan anlatılana göre biliyorum , Birmingham'da yaşamışız ben çocukken."Yine uzaklara dalmıştım. Thomas Shelby ne kadar umursuyordu bunları bilmiyordum ama anlatmak istiyordum.
" Bana ne söyledi , ne konuştuk hatırlamıyorum ama bana bakışı gözümün önünde. O yaşta anlamam mümkün değildi ama şimdi bakışını hatırlayınca çok net. Çok üzgün ve çaresizdi. Bana sıkıca sarıldı. Ağladığını hatırlıyorum. Ama nedenini bilmiyorum. Sonra zaten gittiler. Onların ardından yurtta kaldım. Orada peder vardı, ilgilenirdi. Diğer çocuklara göre daha zeki olduğumu söylerdi. Sonra da O , geldi. Beni yanında götürdü. "
"O kim ?" Birkaç saniye cevap vermedim.
"Yanında büyüdüğüm adam. "
"O nerde peki ?"
"Manchester. " Yüzümü ona döndüm.
"Bana söylemiştin , ortak hatalarımız var diye. Hataları olan tek ben değilim diye. Sana bunu nerden çıkardığını hiç sormadım. Çünkü doğruydu. Sen de benim gibisin elbette anlarsın! Çok , çok büyük hatalarım var. Hepsinden de çok pişmanım. Geçmişimden kaçarak kurtulmayı denedim , Birmingham'a gelirsem uzaklaşırım dedim ama... Zihnimden gitmiyor , gündüz hayal gece kâbus ! "
"Korkarım ki , bundan hiç kurtulamayacaksın. "
"Bana iyi birşey söylersin diye ummuştum." Gözyaşımı sildim. Yağmur etkisini kaybetmişti ancak yine de ıslanmaya yetiyordu.
"Avutmaya çalışmak boşuna. Bugüne odaklan. Hayatı kendin için daha çekilebilir kılarsın."
"Neler yaptım bilmiyorsun !"
"Bilmekte istemiyorum. Sen benim neler yaptığımı biliyor musun ?"
"Hayır. Nerden bilebilirim ki ?"
"Bilemezsin. Ben olanları değiştiremem. Kendimi de öldürsem değişmez. Geçen her günü geride bırakarak devam ediyorum. Zihnimde hepsi. Ancak bugüne taşımıyorum. Bu şekilde hayattayım. "
"Yani kâbus görüyorsun sen de ?"
"Hem de lanet olası her gece." Donuk olan ifadesi daha kızgın bir hal aldı. Gözlerindeki öfkeyi görebiliyordum. Bu öfke kendineydi.
"Nasıl başediyorsun?"
"Edemiyorum Enda. Her gece sikik kabusları görüp ertesi sabah herşey yolundaymış gibi devam ediyorum. Uyku desen zaten yok. Uyuduğum nadir dakikalarda da kâbuslar... " Derin bir nefes aldı.
"Bak , burada hayatta kalmanın ilk kuralı , ölüyor olsan da belli etme. Benden beklentisi olan bir oğlum var. Onu bir de babasız bırakamam. Onun için yaşamak zorundayım. Sen de kendine tutunacak birşeyler bul. "
"Düşmanların çok mu?"
" Evet , çoktur. Başarılıysan ve güçlüysen düşman kazanmak kolaydır. Churchill bile beni destekler gibi görünür ama yok olmam için Tanrı'ya yalvarır."
"Churchill mı ? Tanıştınız mı onunla ?"
"Evet , geçen sene ziyaret etmişti beni. Hem de benim evimde. Çekinmeden gelmiş , karşıma geçmiş bana öğütler sıralıyordu. "
"İyi bir adam olduğunu söylüyorlar."
"Öyle görünmek zorunda. Birmingham'a gelip bana güç gösterisi yapması mümkün değildi. "
"Onun hakkında ne biliyorsun?"
"Devlet sırları , söylenmez." Göz kırptı. Ustelemedim.
Arabaya doğru yürüyünce peşimden geldi. Birkaç dakikalık yolculuk sonrasında evin önüne gelmiştik."Bu ev , pahalı olmalı."
"Ama bana ait değil."
"Seni yanına alan adama mı ait ?"
"Evet."
"Zengin olmalı. "
"Öyle."
"Fırsatları kullanmak lazım."
"Aslına bakarsan , kendim çalışmak kendim kazanmak istiyorum ve normal bir daire de olsa kendime ait olsun istiyorum. Başkasının parasını harcamak pekte eğlenceli değil."
"O halde bir iş bulman gerekecek."
"Evet ama Birmingham da ne iş yapabilirim bilmiyorum."
"Sana bol şans. "Ellerini yeleğinin cebine koyarak arkasını döndü ve arabaya bindi. Bense o gidene kadar onu izledim. Arabayı çalıştırdı ve bana küçük bir gülümseme gönderdi.
"Efendim Bay Shelby mi o ?"
"Evet Sandra. "
"Siz tanıştınız demek onunla. "
"Olanları anlatmıştım Sandra , unuttun mu?"
"Ben onu tanışma saymamıştım. Sonuçta bir olay oldu ve görüşmek zorunda kaldınız ama şimdi olay olmamasına rağmen görüştünüz ve sizi eve bıraktı. Tam olarak bundan bahsediyorum."
"O gülümseme ne öyle?"
"Bağışlayın beni efendim ama Thomas Shelby'e Birmingham da hayran olmayan kadın zor bulursunuz. Onunla bir kere karşılaşmak için korkan kadar can atan da var."
"Ne var bu adamda can atacak ?"
"E Thomas Shelby!"
"Sandra , bak bir tane buldun can atmayan , ben ! Kafanda ne kurdun bilmiyorum ama denk geldik bugün. Hepsi bu. Yağmur yağınca eve bıraktı. Başka birşey yok. "
"Peki efendim , öyle diyorsanız. "
"Yıllardır bana şöyle seslenme diyorum Sandra ! Efendim demeniz hoşuma gitmiyor. "
"Alışkanlık ." Sevimli bir şekilde gülümsedi.
"Sandra , bir karar aldım."
"Bu evi ve diğer şeyleri istemiyorum. Çalışmak ve kendim sahip olmak istiyorum. Ne dersin ?"Sandra kaşları çatık halde bana baktı ve sonra ağzı o şeklini aldı. Ardından yüzünde gülümseme ile kapıya koştu.
"Lucas koş!"
Birkaç kez daha çığlık atarak Lucas gelene kadar bekledi.
"Ne oluyor Sandra ? "
Lucas nihayet yanımıza geldi ve Sandra kahkaha ile söylediğim şeyi Lucas'a anlattı.
"Dalga mı geçiyorsunuz ? Ciddiyim ben ."
Bozulduğumu görünce Sandra yanıma geldi ve elimi tuttu.
"Yıllardır bunu bekliyorduk. Sonunda , o Churchill dan korkmadan , kendinize hayat kurma düşüncesine sahip oldunuz. Siz nereye giderseniz , biz sizinleyiz . " Bana sıkıca sarıldı.
"Bir saniye ! Ne demek istiyorsun?"
"Yıllardır orada seninleydim. Churchill sana çok kötü şeyler yaptırdı. İtiraz ettiysen de mecbur bırakıldın. Canının yandığı her ana şahidim Enda. Bu kız ne zaman baş kaldıracak diyordum hep , zaman geldi demek ki. Çok mutluyum. Her zaman yanındayım. Yanındayız."
"Sandra haklı, Enda . Hep yanındayız. " İkisine de kocaman sarıldım. Onlar benim ailemdi."Bakıyorum da efendim gitti hemen. " Gülüştük.
---
Gecenin bir yarısı sessizliğin ortasında, bangır bangır çalan telefona lanetler yağdırarak kalktım yataktan. Telefon odasına yakındım. Ses kesilsin diye hızlıca telefonu açtım .
"Bu saatte acil olan sikik sebep nedir ? Sabah arasan ölür müsün?"
"Bu tarz cümleleri sadece biz kuruyoruz sanıyordum. "
"Shelby ? Thomas ?"
"Evet , benim. Bu saatte acil olan sikik sebep şu , sabah erken saatte Garrison da ol. "
"Ol ? Emir mı aldım ben şuan?"
"Olsan iyi olur Enda. "
"Ne diye orada olacak mışım ? "
"Tercih senin. İster gelip öğrenirsin istersen umursamadan mışıl mışıl uyursun. Benim hayatım erken başlar Enda , yetişebilir misin görelim. "Ardından telefonu kapattı. Manyak olmalıydı bu adam. Ama ona söylemem gerekiyordu. Dünya yansa da uykumdan daha kıymetli değildir.
Bilemezdi elbet , beni tanımıyordu. Tanımak istiyor muydu onu da ben bilemezdim.Bildiğim şey , sesini duymak ve onu görmek iyi geliyordu, bunu istiyordum. Bu nedenle gel diyorsa gidecektim.
Bu adamın garip bir havası vardı. Bir yanı insanı ürkütüyor diğer yanı ise o kadar masum duruyor ki , yaptıklarına kimse inanmaz.
Neyse ki ben de en az onun kadar masum ve en az onun kadar kötüydüm. Bence birbirimiz için uygunduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Set Free or Kill // Thomas Shelby
FanfictionKız , oturduğu tekli koltukta , şöminenin verdiği ısı ile esneyerek biraz daha yayıldı. Elinde tuttuğu , külü yere düşmek üzere olan sigarasından bir nefes daha çekti. Başını biraz daha sola çevirerek yan tarafında oturan adamın buz gibi bakan mavi...