29. Bölüm : Problem

33 33 1
                                    

“Bunlar, Türk ordusuna saldırıda bulunacakları hain teröristlerin saldırıya geçebileceği yerler.”
  “Çok mu ihtimal var?” dedi Gizem gözünü kısıp korkarak. Ardından bütün kağıtları eline aldı ve ayırarak saymaya başladı. “E, burada yirmiyi aşkın toprak var. Nasıl bulacağız nereye saldıracaklarını?”
  “Zor bir şey olmamalı bu. Sen sdece kağıtların ön taraflarına baktın. Oysa kağıtların diğer yüzünü çevirip okusaydın ne demek istediğimi anlardın.”
  “Sen de taksit taksit söyleme yapacağın işi. Görmüyor musun burada ne kadar ciddi bir vazifeyi üstlendiğimizi?”
  “Sakin ol şampiyon.” diyerek güldü. Hemen yanımızdan ayrılarak dev ekrana gitti. Sanırım onunla aşk yaşıyordu. Yanından ayrıldığı bir dakika bile olmazdı şu anki durum haricinde. Tekrar bir görüntüyü dev ekrana yansıttı.
  “Bakabilirsiniz isterseniz. Eğer gelecekseniz az önce çıkarttığım kağıtları da alın yanınıza. Onlarla beraber anlamanız daha kolay olur.” diyerek uyarısını yaptı ve Gizem, masadaki kağıtları da alarak yanına geçti.
  “Fotoğraflardan da gördüğünüz gibi yirmi tane İran’daki Türk topraklarından yalnızca birkaç tanesi bizi zorlayabilecek cinste. Bakın,” diyerek lazerle ekrandaki tabloyu gösterdi iyice vurulayarak. “1. Kağıttaki arazinin alanı yaklaşık bir kilometrekare. Bir savaşın gerçekleşebilmesi için oldukça az bir alana sahip.”
  “Bunları da nereden biliyorsun?” diyerek böldüm lafını.
  “Hemen göstereyim.” diyerek telefonundan başka bir siteye girdi ve ekranı yansıttı önümüze. “İşte, Türklerin dönüm noktası olan Çanakkale Savaşımız Gelibolu Yarımadası’nda yaklaşık yüz kilometrekarede gerçekleştirildi. Dünyanın en küçük savaşı bile beş kilometrekarelik bir alanda gerçekleştirildiğini de göz önünde bulundurursak neredeyse hiç ihtimali yok bu arazide savaş olmasının.”
  “Tek tek böyle inceleyecek miyiz?” dedim ona.
  “Hayır tabii ki. Bu yüzden bir tablo yaptım ve bu tablo sayesinde işimizi daha kolay halledebileceğiz.” diyerek telefon ekranına sola doğru kaydırıp sayfayı geçti. Buna paralel olarak dev ekrandaki sayfa da değişti. Teknoloji muhteşem bir şeydi.
  “Bakın, bu grafikte bazı Türklere ait Irak topraklarının alanları var. Bizim için en olası yerleri sizler için ayıkladım ve şimdi bu tabloda gördüğünüz beş Türk toprağı hakkında fikir alışverişi yapacağız.”
  Bu sefer yanımızdan ayrılan Gizem oldu. Masaya gitti ve her birimiz için birer sandalye getirdi. Birkaç tane kağıt ve yanında kalem getirdi not tutabilmemiz için.
  “Gördüğünüz gibi,” diyerek lazerin ucunu, tablodaki ilk isme doğru tuttu. “İhtimallerimiz arasında Sonar, Nasamo, Avordiyal, Seyol ve son olarak da Orsax var. Bu yerlerden en büyük alana sahip Türk toprağı Avordiyal’dir. Evet, bu beş alan en muhtemelleri arasında ancak Seyol’un olma olasılığı biraz daha düşük diğerlerine göre küçük alana sahip olduğundan ötürü.”
  “Biz bunları tam olarak hangi özelliğine göre sınıflandıracağız?”
  “İşte, sorunda bu zaten. Hangi özelliğe göre sıralayacağız, neyi kaynak alacağız, en önemlisi de en doğru yeri nasıl bulacağız? Var mı bir fikri olan?”
  “Bunlar madem Türk topraklarına saldırıyorlar,” diye konuşmaya başladım cümlemi iyice toparlamaya çalışarak. “Saldıracakları bu Türk toprağı daha öncesinde teröristlerin elinde olup ve şimdi de intikam almak için bu saldırı planını hazırlıyor olabilirler. Bence bu şekilde araştırırsak %80 doğru yeri bulmuş oluruz.”
  “Tabii, bu da bir görüş açısı ancak yalnızca byu fikir yetmez harekete geçebilmemiz için.” diye açıklama yaptı Buğra.
  “Benim de aklıma bir şey geldi.” diyerek kkalkıp tabloya yaklaştı Gizem. “Bu sıraladığımız 5 Türk bölgesini daha detaylı araştıralım.”
  “Nasıl bir detayını araştırmak istiyorsun? Genel değil de biraz daha özel anlatırsan çok seviniriz.”
  “Mesela bu topraklarda daha önce savaş olup olmadığını araştırabiliriz? Ya da bu topraklar üzerinde en son hangi toprakta savaş oldu? Belki bir yerde üst üste iki kez savaş çıkarmak istiyor olabilirler. Olamaz mı?”
  “Gizem, tamam senin de dediğin doğru ancak bu görüşler tek başına bir işe yaramaz. Bizim daha özel bir neden bulmamız gerekiyor. Düşünün ne olabilir biraz?”
  Buğra’nın üzerine aklıma gelen bir başka fikri daha söyleyecekken büyük dış kapı açıldı ve başkanımız geldi. Herkes kendisine çeki düzen verip ayağa kalktı, başkanımıza selam verdi.
  “Çalışmalar nasıl gidiyor arkadaşlar?” diyerek iki elini de vurarak birleştirdi.
  “Biraz sıkıntılı gidiyor başkanım.” diyerek dev ekranın önünden ayrılan ilk Buğra oldu. Gizem’in de biraz önce yanımıza getirdiği boş kağıtları ve kendisinin de az önce çıktısını çıkardığı arsaların fotoğraflarının olduğu kağıtla beraber başkanın yanına gitti. O da tüm bu incelemeleri kendi odasına yapmak istediğini ve herkesi yanda ona ait olan odada görmek istediğini söyledi. Kimse itiraz etmeden odaya girdik ve hummalı konuşma başladı.
  “Yeter!” diyerek gürledi odanın içinde başkan. “Sakin olun ve tane tane anlatın söyleyeceklerinizi.” Herkes susunca Gizem konuşmaya başladı.
  “Başkanım, önünüzde duran arsalardan da anladığınız üzere teröristlerin tam olarak nereye saldıracağı konusunda büyük endişemiz var. Siz de kendiniz arsaları incelediğinizde bizim ne düşündüğümüzü anlayacaksınız. Fotoğraflardaki arsaların hepsi geniş ve boş. Ayrıca her birine saldırı planı hazırlayabilirler.”
  “Yani diyorsun ki bütün araziler savaşa karşı elverişi ve siz de ortak bir görüş bulamadınız. Bir de ben bakayım şunlara.” diyerek bir tükenmez kalem çıkardı ve her fotoğrafı incelemeye başladı detaylıca.  Her kağıtta olduğum açıdan göremediğim bir işaret çiziyordu. Fosforlu kalemlerle de bu işaretleri destekliyordu. En sonunda tüm kağıtlara bu tarz işaretlemeler yaptıktan sonra bütün hepsini düzeltip terr aynı yerine koydu. Sağ eliyle burnunu kaşıdıktan sonra yine ellerini kenetledi.
  “Şu ana kadar dile bunu yapmadığımız için vicdan azabı çekiyorum çocuklar.” diye konuştu ortaya başkan.
  “Neyi, neden yapmadığınız için vicdan azabı çekiyorsunuz başkanım?” dedim gayet ince bir ses tonuyla.
  “Sizin de söylediğiniz gibi, bu gösterdiğiniz arazilerin hepsi savaşa elverişli ortamlar.  Her birinde savaş çıkarabilirler. Belki de birden fazla yerde başlayacaklar savaşa. Oluşabilecek ihtimaller de artınca elimizde bunu öğrenmenin tek bir yolu kalıyor.
  “Nedir?” dedi Buğra herkesten önce davranarak.
  “Elinizdeki bütün olasılıkları daha net görebilmek ve bunları kavrayabilmek için bu arazilere gideceksiniz. Savaş gününe kadar orada kalacak ve bize bütün her şeyi bildireceksiniz.”

BÖLÜM SONU

KIŞLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin