39.Bölüm : Pratik Süreci

21 23 0
                                    

Oylamayı unutmayın!

“Demek başlıyoruz ha?” dedim ben de kendi gözlerime inanamayarak.
  “Sonunda geldi. Bu büyük gün geldi! Şimdi hava antrenmanlarına başlayacağız. Ben kendi adıma uçuş pratikleri yaparken sen de uçağın arkasında duran kurusıkı silahlarla atış denemeleri yapacaksın.”
  “Kurusıkı mı?” diyerek şaşkınlığımı koydum ortaya.
  “Biliyorsun ki bizler de insanız ve halkımıza zarar vermek istemeyiz. Bundan dolayı antrenmanlarda kurusıkı silahlardan kullanacaksın.” Resul, çoktan savaş uçağına binmiş, kendini rahat hissettirecek şarkılar açmıştı. Klasik türde olanlardan açmıştı Resul.
  “İyi de, hedef olmadan nasıl vuracakmışım?” Biraz ağız geveledi ama hemen toparladı bana karşı diyeceklerini.
  “Bir şeye ulaşman için hedefe ihtiyacın yoktur. Sen yalnızca kendine güven ve olmayan hedefini zihninde canlandır. İşte bunları yapabildiğin zaman hedefi olan insandan bile başarılı olursun. Sadece gör ve gördüklerin arasında bağlantı kur. Bu süreçte sana en büyük yardımı aklın ve kalbin verecek.”
  “Hazırım!” dedim birden gelen cesaretle. Aslında birden gelen bir cesaret değildi bu, şimdi Resul’ün yaptığı konuşmaydı. Uçağın içinde Resul ve ben dışında hiç kimse yoktu. Resul daha önce de bu tarz uçaklar kullanıp deneyim kazanmış olmalıydı. Bu da herkesin güvenini kazandığına işaret ediyordu. Resul hiç korkmadan sağ elini bir kolun üzerine koydu ve hızlıca kendine doğru çekti o kolu. Fermuar açılırken çıkan sesten pek bir farkı yoktu bu sesin. Kolu kendine doğru çeken Resul, savaş uçağının motorlarını çalıştırmayı başarmıştı. Bulunduğumuz ortam tam olarak “kuş uçmaz, kervan geçmez” diyebileceğimiz yerdi. Bundan ötürü bir sıkıntımız yoktu.
  “Şu pencerenin yanındaki koltuğa geç,” dediğinde bağırdığını anlamıştım. Motorun pervanelerinin dönemsiyle güçlü bir ses çıkmıştı ortaya ve bu da konuşmalarımızı anlaşılmaz hale getiriyordu. “Koltuğun altındaki kaskı da takmayı unutma. Rüzgar da savrulur gider saçların.” Sesinin yüksekliği iyice artmıştı ve açık kalan kapı tamamen kapanmakla birlikte yerden hafif hafif yükseldiğimizi fark etmiştim. Az sonra iniş takımlarının da kapanmasıyla beraber yükseklere çıktığımız için motor sesini kısmen duyuyorduk.
  “Koltuğun altındaki kaskı ve kulaklığı tak. Yine koltuğun arka tarafında bir tane normal tabanca bir tane de keskin nişancı silahlarından var. Hepsi kurusıkı. Sıkmaya başlamadan önce kemerlerinin bağlı olduğunu tekrar ve tekrar kontrol et. Kafanı bir yerlere vurmamaya çalış.”
  “Neden bir yerlere vurmamaya çalışayım ki?” derken de tedbir olarak kemerimi taktım.
  “Bunun bir yolcu uçağı olmadığını biliyorsun. Adı üstünde, savaş uçağı,” ellerini tırnak işareti yaparak konuştu. Bir yandan da uçağın hakimiyetini geri kazanmaya çalışıyordu.
  “E, ne olmuş savaş uçağı olduysa?” Hala anlamamazlıktan geliyordum.
  “Savaşta ne olacağı belli olmaz. Yan gidersen, sola yatık gidersin veya ters bir şekilde gidersin.” Bu cümlesi bile beni korkutmayı başarmıştı.
  “Ters gitmek mi?” Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Daha da söyleyeceklerim olduğundan hemen konsantre olup söyleyeceklerime devam ettim. “Ters gidebilmemiz için uçağın oldukça sağlam olması gerek. Bu uçağın ters gidebilecek kadar güçlü mekanizması olduğunu sanmıyorum.” Sanki uçağı ben üretmiştim ya öyle boşu boşuna laf ebeliği yapıyordum.
  “Vah tatlım, vah tatlım!” şeklinde bağırdı. “Bu uçağın da bir sene önce üretildiğini göz önünde bulundurursak bence de yeterli mekanizması vardır. Çok konuşuyorsun ama boş konuşuyorsun.” Dedi Resul son cümlesinde Karadeniz ağzı kullanarak. Ben de pencereyi açarak elime aldığım bir tane silahı dışarıya uzattım. Resul’ün az önce dediklerinde haklılık payı vardı. Kask takmış olsam bile dışarıya kaçan birkaç saç teli bile bir hayli zorlamıştı beni. Üstüne üstlük bir de uçaqk normalden hızlı gidince kulaklık olmasına rağmen kulak zarımın zedelendiğini fark etmiştim. Çok geçmeden de öncelikle uçak yan döndü, bir müddet bu şekilde yol aldığında aniden ters döndü ve işte tam da bu sırada kafamı içeriye sokmayı akıl edebildim. Kafamı uçağın içine sokar sokmaz ters bir vaziyette camı kapatmak için tuşa erişmeye çalıştım.
  “Ah, düşeceğiz!” dedim birden panik olarak çünkü koltuğa yakın ayaklarım iyice uçağın tavanına değmek üzereydi, yani ters durduğumuz için aşağısı tavan oluyordu. Kemeri de ne kadar sıkı bağlamış olursam olayım hafiften açıldığını fark etmiştim.
  “Bu kadar korkma be kara fırtına!” şeklinde ithamda bulunduğunda tekrar düz bir hale getirdi savaş uçağını Resul. Ona bu konuda birkaç şey söyledim. O da kabul etti. Dediğim şey, ben alıştırmalarımı tamamlayana kadar asla uçağı ters ya da yan döndürmeyeceğiydi. İyice atışlarda ustalaştıktan sonra ters dönmesini rica etmiştim.

Bölüm Sonu

KIŞLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin