58.Bölüm : Tehdit Unsurları

16 15 0
                                    

58.Bölüm : Tehdit Unsurları 

Başkan bir süre ekranda oynayan video kaydına baktı. Evirdi, çevirdi köşesini fakat bir şey anlayamadı. Ses çıkarmadığını fark eden ve buranın güvenlik şefi Rüstem Bey yaklaştı ona.

  "Bunun ne anlama geldiğini anlamadım." dedi ekranda gezinirken Zülfi Bey. Fareyi yavaşça onun elinden alıp kontrolü ele geçirdi.

  "Bakın, şimdi tekrar oynatıyorum." dediğinde göstermek istediği video kaydının ilgili bölümünü açtı.

  "Şimdi bir kez daha dinleyin ancak olan her şeyi dört gözle inceleyin."

  Zülfi Bey itiraz etmeden her şeyi kabullenerek kayda baktı ama bu sefer de anlamadığı her halinden belliydi. Rüstem Bey hızlı hızlı gelip odada olayı bilmeyen ben ve Zülfi Bey'e her şeyi tane tane anlatmaya başladı. 

  "Görmüş olduğunuz gibi hiçbir kamera açısından, gara gelen arabanın tekerlek kısmını göremezsiniz çünkü videoyu çeken kamera biraz yüksekte kalır arabanın teker kısmına göre. Saat 17.30, gara giriş yapan araç bir tır. Beyaz renkte ve yüklü gibi."

  "Bize araç giriş - çıkışlarını göstermek için mi acil çağırdın?"

  "Hayır Zülfi Bey, gelen tır yemek taşıyor. Bunu, üzerindeki damperden anlamak kolaydı çünkü anlaşmalı olduğumuz yemek şirketinin bir aracı. Yemek için gelen tırlar ortalama 400-500 kilogram ağırlığında olur ve tekerleri çok az iner."

  "Fizik hesabı yapmak için çağırdın o halde?" diye terslemesini sürdürdü Zülfi Bey. Bıktığını her ne kadar söylemese de Rüstem Bey de sıkılmıştı.

  "Bu kadar ağırlık çok fazla başkanım. Yemeklerin hiçbiri bu kadar ağır olamaz. Görmüyor musunuz, tırın bütün tekerlekleri az kalsın yere değecek."

  "Belki kameranın çekim açısından kaynaklanan kusurdur, olamaz mı? Hem bunun yakınlaştırma özelliği yok mu?" Yavaştan tedirgin olmaya başlamıştı Zülfi Bey.

  "Buyurun," değil aradan çekildi ve ben de bu sayede kamera kaydını izlemek için Zülfi Bey'in yanına geçtim.

  "İnanmış olmalısınız artık. En azından neden buraya çağrıldığınız hakkında birkaç fikir sahibisinizdir."

  "Aracın giriş saati ne?" dedi hızla Zülfi Bey.

  "Saat 17.24"

  "Giriş yaptığı yemek katı?"

  "H3 katı."

  "Bu aracın içinde ne olduğunu bilmiyoruz, her ihtimale karşı MİT kulesinin bütün çıkışlarını kapayın." 

  Hızla kapıdan çıkacakken Rüstem Bey'in o leş sesiyle avazı kadar bağırınca durduk yerimizde. 

  "Gitmeyin!" dedi bağırmasını bitirince. "Araç şu an çıkış yaptı kuleden!" Zülfi Bey'le göz göze gelip iki çift laf edemedik. "Tekerlekler sönük değildi, yani her ne olduysa taşıdığı paket an itibariyle bu kulenin içinde."

  "Bana bak," diye bağırdı Zülfi Bey. "Yemekhaneyle hemen irtibata geçiyor ve yeni gelen mallara ellerini dahi sürmemeleri gerektiğini söylüyorsun. Raif, sen de." deyip ona dönmemi bekledi ayaküstü. 

  "Emredin başkanım!"

  "Sen ne yapman gerektiğini biliyorsun. Yukarıya çıkıp yolun üzerindeki bütün güvenlik kameralarından adamın gideceği yeri bulacaksın. Ben de hemen silahlı insansız hava araçlarına bildirim geçeceğim o sırada."

  Zülfi Bey her dara düştüğünde SİHAlara sarılıyordu. Varsın SİHAlar zarar görsün ama Türk milletine zarar gelmesin, diye düşünüyordu. Tamam, eyvallah ancak her şeyi de SİHA halledemezdi ya. Hem tepede uçtuğunu gören Türk halkı daha çok panik olacaktı.

  "Başkanım, siz birkaç adam gönderin araçlarla. Bu tür insanlar işlerini bitirir bitirmez hemen havaalanına gider ve ülkeden tüyerlerdi. Bizim şu an tırı bulmamız hiçbir işimize yaramayacak."

  "Yani?" dedi elini boş yere sallayarak.

  "Adamları, Ankara Havaalanı'nın iç ve dış hatlar girişine gönderin. Elbet, yukarıda araştırma yaparken tırı kullanan adamın görüntüsünü göreceğim. Bu sayede Ankara Havaalanına giden adamlara fotoğrafı yollarız. Ayrıca havaalanı ve uçak girişlerinde yapılan kontrollerin üst düzeye çıkması gerektiğini söylersek adamı elimizle koymuş gibi buluruz."

KIŞLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin