75.Bölüm : Ezber Bozan O Genelge

21 17 1
                                    

  75.Bölüm : Ezber Bozan O Genelge

"Çok sağlam temelli hem de," dedim katılarak Zülfi Bey'in görüşüne.

  "Ancak hepimizin de bildiği üzere tek bir kurtuluş yolumuz var, tıpkı bir önceki operasyonda olduğu gibi."

  "Allah'ım kolonya yağdır bana!" diye dua etti bu sırada Gizem.

  ""Deşifre olmaz mıyız başkanım?" dedi korkan Buğra. Açıkçası herkes korkardı böyle bir şeyden.

  "Olursunuz evet," deyip devam etmedi cümlesine Zülfi Bey. "Bunun hakkında da bir toplantı yapacağız. Önemli olan da bu zaten. İzlenecek adımlar çok güvenli ve asla kimsenin dikkatini çekmeyecek nitelikte olmalı."

  "Oldu o zaman," deyip tam ayaklanacakken dikti her iki gözünü de Zülfi Bey. "Çök, onu da şimdi halledeceğiz," dedi.

  "Bunun için de uzun bir süreye ihtiyacımız olmaz mı efendim?" diye sorup önünde duran kapağı açık kolonya şişesini kapatıp masanın diğer ucuna kadar itekledi.

  "Nereden baksan 75 bölüm hikaye çıkar bundan!" dedi bağıran Buğra.

  "Yok, yok. O acemiliğimizden oldu. Çok zaman kaybettik orada. Bu vakamız on beş bölüm ya olur ya olmaz." dedi odaya daha yeni giren Raif.

  "Yazar mısınız, yoksa MİT üyesi misiniz? Bırakın da yazar düşünsün o kadarını. Planımıza hemen geçiyoruz ve inşallah bu akşam Türkiye saatiyle 9.30'da Almanya'ya uçuyorsunuz."

  "Çok erken değil mi? Elimizde bir plan dahi yok." dedim karşı çıkarak Zülfi Bey'e.

  "Bundan bahsediyorum!" dedi sesinin şiddetini yükselterek. "Size ne elin yazarından? Ne yazıyorsa yazsın, bunu düşünecek en son insan bile değilsiniz. Hemen plana geçiyorum çünkü aklımda birkaç plan söz konusu."

  "Bir kahve," dedi az önce odaya girip kapıda bekleyerek hiç konuşmayan Raif. Elinde tuttuğu karton poşeti sallayarak her birimize birer kahve çıkardı ve kafeden aldığı promosyon kurabiyeleri de sıra sıra beyaz masanın üzerine koydu.

  "SLLQ- 17 bu gece dediğim gibi Türkiye saatiyle 9.30'da kalkmış olacak. Sizi bu uçakla göndermenin büyük nedenleri ve büyük nedenleri olduğu gibi epey zorlukları var."

  "Neden?" dedi iğneler gibi Raif. Hemen ardından Zülfi Bey yerinden kalkıp elindeki iki tane haritayla döndü yanımıza. Bir tanesi diğerine nispeten daha büyüktü. Açık bir vaziyette beyaz masanın üzerine bıraktığında büyük olanın bir dünya haritası olduğunu anlamıştık. Diğeri de muhtemelen sadece Almanya'yı kapsayan ülke haritasıydı. 

  "Bunlar bizim referans noktalarımız olacak. Bu haritalar üzerinden sapasağlam planımı somutlaştırarak size göstereceğim. Öncelikle bu dünya haritasının neden burada olduğunu anlatmak istiyorum. Daha doğrusu sizlerden özür diliyorum." dedi birden duraksayan Zülfi Bey.

  "Ne özrü başkanım," dedi ortadaki kurabiyelerden birisi alıp tek hamlede ağzına atan Raif. Zaten hemen ardından da kahvesine yapışmıştı. 

  "Teröristin söylemediği ama tüm dünyanın bildiği bir şey vardı. Size söylemedim, bunu duyma ihtimaliniz yoktu zaten."

  "Neyi duyma ihtimalimiz olmayacaktı?"

  "Giriş-çıkış denetimleri tabii ki. Sene 1830'lara dayanıyordu eğer yanlış hatırlamıyorsam ki zaten senesini bilmenize gerek yok. Olayın ne olduğunu anlatsam kafidir. Almanya - Fransa antlaşması olarak bilinen Almanya'nın siyasi çıkar üzerine imzaladığı ilk antlaşma niteliğindedir. Bunu bir kar-zarar durumu gibi görebilirsiniz. Ardından gelen hiçbir devletle antlaşma yapmadı Almanya."

  "Bunun şu anki olayla ne gibi bir alakası var efendim? Bunları neden bize anlatıyorsunuz?" dedim kendimi frenleyemeyerek.

  "Aralarındaki ilişkinin ne olduğunu göstermeye çalışıyorum." deyip boğazını temizler temizlemez devam etti. "Fransa'nın verdiği kapitülasyonlardan çok daha fazlası Almanya'ya vaat edildi ama hiçbirine bakmadı Almanya. Nuh der, peygamber demez konumundaydı Fransa için. Sene 1900'lerin başı. Almanya'nın yapısında bir değişiklik yok ve Almanya - Fransa antlaşması hala geçerliliğini korumakta. O dönemlerde gözde ülke olarak herkesin gösterdiği Japonya bir teklif sunuyor. Sunduğu teklifte başarısız olacağını bilse de şansını deniyor. Daha önce hiçbir devletle anlaşması olmayan ama dönemin yükselenlerinden olan Japonya, kral bir ülkeye genelge veriyor. Genelgede sunduğu ayrıcalıklar, Japonya'nın o dönemdeki kaynağına göre elbette düşüktü."

  "Almanya - Fransa antlaşması yapıldığında Almanya'yı yöneten adam on ya da yirmi yıö sonra ölmüş, onun yerine padişahtan oğula tarzı benimsenerek yöneticinin oğlu geçti devletin başına. Yine de Almanya - Fransa antlaşmasını bozmadı. Oğul ölmeden önce ilk defa Japonya'dan gelen bir genelgeyi kabul etti. Ondan önce gelen sayısız genelgeye kör olan oğul, gariptir ki zarara girerek Japonya'nın genelgesini kabul etti. Bu dönemde Japonya çok yükseldi, herkesin gözdesi oldu. Bu tüm dünya halkı kadar Japonya'yı da epey şaşırtmıştı. Hatta öyle ki bu karar resmileşir resmileşmez Japonya yeni bir yıl gelmişçesine kutlama yaptı."

Bölüm Sonu

KIŞLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin