7.Bölüm : Çığlık

62 45 7
                                    

  Tepemizden gelen seslerden ve başımıza düşebilecek taşlardan dolayı bir süre hareketsiz kaldık. Bazı küçük parçalar kafamıza düştüğünde ara ara çığlıklar yükseliyordu. Sesler biraz daha azalmaya başladığında yavaşça kaldırdım kafamı.

"Bitti sanırım Faik!"

"Bir şeyin var mı!" diyerek ellerini çekti kafasından ve bana bakmaya başladı.

"Bir şeyim yok ama bir şey bulduk!"

"Tamam artık bağırma, sesler gerçekten kesilmiş." dediğinde yanıma yaklaştı ve elimdeki feneri aldı. İleriye doğru tuttuğunda biraz önce bahsettiğim şeyi kendi gözleriyle gördü.

"Bak ben dedim sana, toprağın yapısının değiştiğini ve buranın insan eliyle yapıldığını söylemiştim."

"Bütün yerler insan eliyle yapılmamış. Sadece belirli kısımları insan yapmış. Bu kadar derin bir yeri insan yapamaz."

"Tamam, ne duruyoruz. Suyu bulduk işte gidelim."

"Sen git Suat, öldüğünde de helvanı burada yaparız. Saçmalama oğlum, görmüyor musun derin bir yarık var önümüzde. Derinliğini bilmiyoruz. Öyle paldır küldür gidemeyiz. Yavaşça ve dikkatli biçimde yaklaşalım. Derinliğini gördüğümüz zaman bir plan yaparız ve ineriz aşağıya."

"Doğru söyledin, çantanı da al ve gidelim."

"Tamam, geç önden. Gidelim."

Onun da dediği gibi derinliğini bilmeden iyi ki gitmemişiz. Oldukça fazla derinliği varı yarığın. Atlanacak adar değildi. Şayet öyle yapılsaydı mutlaka bir yerlerimiz kırılırdı.

"Nasıl atlayacağız?"

"Kenarlara baktım da pek merdiven tarzı bir şey yok aşağı inmek için. Mecbur atlayacağız."

"Sağlam çıkmayız o zaman."

"Benim aklıma bir şey geldi. Onunla inebiliriz bence."

Faik'e aklına ne geldiğini sordum hemen fakat çantasına odaklandığı için soruma ne dikkat etti ne de bir cevap verdi. İlkyardım çantasından gazlı beze benzer bir ip çıkardı. Ama bir ip gibi inceydi. Tam olarak çantasından çıkartıp gösterdiğinde bezle alakası olmadığını gördüm.

"Bu nedir?"

"Bu bir ameliyat ipi."

"Bunu neden yanında taşıyorsun ki?"

"Ameliyat ipleri normal iplerden çok daha sağlamdır. Dikişlerde kullanılır. Bir kısmı eriyen bir özellik gösterirken bir kısmı da asla erimez. Evet, dayanıklı olduğunu söyledim ancak fazla da zorlamaya gelmez."

Elinde tuttuğu ameliyat ipini bana tanıttığında bir daha baktım. Bu ip, çocukların kullandığı kalemlerin uçlarına taktıkları kalem ucundan bile inceydi.

"Bu incecik ip mi bizi kurtaracak?"

"Elbette hayır. Bu iplerden bir sürü var. Bu incecik ip tutar mı bizi hiç? On ya da yirmi tane ameliyat ipini birleştirerek normal bir ip elde edeceğiz. Ardından elimizi acıtmasın diye de gazlı bezle örteceğiz dışını. Bir ucunu da dayanıklı bir kayaya bağladığımızda inmiş olacağız.

Faik'in bana anlattığı planı harfiyen yapmıştık. Tam olarak yirmi beş adet ip kullandığımızda normal bir ip elde etmiştik. Ellerimizin, gazlı bez üzerinde kaymaması için de tebeşire benzer bir toprağa sürttük elimizi.

"Yavaşça gel." diyerek aşağıdan komut verdim Faik'e.

"Çantamı tut, geliyorum!" diyerek tepeme attı çantasını. Sonra kendisi de sağ salim indi. İkimiz de meraklı gözlerle etrafa bakındık.

"E, su kaynağı nerede?"

"Baksana Suat, ileride parlayan bir şey görünüyor."

"Nerede?" dedim göremeyerek.

"Ani refleksler yapma sakın!" şeklinde bir uyarı yaptı fakat bunu neden söylediği hakkında bir fikrim yoktu. Güçlü parlayan ışık kaynağına yaklaştığımızı söylediğinde ben de gördüm.

"B, bu bir..." dedim korkup kekelemeye başlayarak.

"Haklısın, o bir lav."

Faik'in bana verdiği cevapla çok normal bir şeyi kastettiğini gösterdi. Sanki her zaman lav görüyordu.

"Ya bize değerse?"

"Korkulacak bir şey yok, mağaralarda zaten hep lavlar olur. Bu yüzden dikkatli bir şekilde yürüdük. Ayrıca zaten yakınlarında su vardır. Tepede duyduğumuz sesi ne çabuk unuttun."

Yine de çok korkup küçük bir çığlık attım. 

BÖLÜM SONU

KIŞLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin