50.Bölüm : İlk Adım

31 27 1
                                    

Bu bölüm, Kışla'nın 1. kitap 1.kısmının final bölümüdür.

  "Ne emredersiniz efendim?" dedi kendisinin bile tanımadığı bir hizmetçi.

  "O boş yola araç gönderecek ve kızı rehin alacaksınız."

  "Pekala efendim." dediğinde hizmetçi çoktan uzaklaşmıştı.

***

  Bu sorun çözülmüştü. Sırada kimlik tespiti vardı ve videodaki adamların fotoğraflarını çekip MİT üyelerinden ilgili kişiye mail olarak gönderdim. İşin zor kısmı çözülmüştü aslında, kimlik işi çok daha kolaydı.

  Asıl önemli olanı unutmuştum! Diğerleri eğer radyo dinlemiyorlarsa muhtemelen haberleri yoktu. Gizem hariç diğer ikisi farklı yerlere gidiyordu. Asıl gitmeleri gereken yer burasıydı. Hatta Gizem'in de buraya dönmesi gerekiyordu. Onların görevi sadece hangi bölgeye saldırı yapılacağını araştırmaktı. Hemen bilgisayarın altında açık kalan sekmelerden birine girerek konuşma odasına daldım.

  "Arkadaşlar, her neredeyseniz aracınızı en hızlı biçimde durdurunuz. Bu bir emirdir!"

  "Raif, ne oldu?" diye bağırdı Efe, çok vakit geçmeden. Bir de üzerinde anlam veremediğim bir telaş vardı.

  "Terör örgütü bir savaş bildirgesi yayımladı ve bütün televizyonlarda şu an bu bildirge geçiyor. Üç Nasamo bölgesine saldıracaklarını açıkladılar.  Ama tabii onlarda olan zaman anlayışı bizden epey farklı. Hem zaten çoğu savaşlarına, verdikleri sözden bir gün önce başlarlar. Tahmini olarak yarın akşam Nasamo bölgesinde saldırıya geçecekler."

  "Hayır, şimdi ne yapacağız!?" dedi büyük bir telaşa kapılan Buğra.

  "Sizin şu an yapacağını bir şey yok, hemen buraya dönmeniz gerekiyor. Biz videonun çekilme yerini bulduk. Videoda konuşan iki teröristin de kimliklerini bulmamız için MİT üyelerinden ilgili kişilere gönderdik. Bu kişileri bularak başkanlarına kadar erişim sağlayacağız. Onlar, Türklerle savaş halindeyken avına yaklaşan sinsi bir ayı gibi başkanlarını oracıkta öldüreceğiz."

  "Biz dönelim dönmesine de Gizem'e ne olacak? Gizem duyuyor musun bizi?" diye bağırdı Efe. 

  "Arkadaşlar, bir araç geliyor bulunduğum tarafa!" dedi Gizem ve biraz ağlamaya başladı. 

  "Hayır, çok geç kaldık!" dedim birden ve ekledim ama tabii o sırada mikrofonu açık bıraktığımı unutmuştum. "Başkanım!" Bu şekilde bağırdıktan sonra aklıma gelmişti mikrofonu kapamak.

  "Efendim, bir araba Gizem'in olduğu tarafa doğru geliyormuş!"

  "Tamam, panik yok." dedi ama ister istemez korkuyordu o da. "Beklesin şimdi orada, ben diğer başkanla iletişime geçeyim." der demez telefonu çıkartıp dahili bir numara tuşlayarak son model telefonunun sol kulağına götürdü. 

  "Başkanım, savaş uçağının attığım koordinata ulaşmalarına ne kadar kaldı?"

  "Bekle Zülfi." dedi tanımadığım adam. Telefonu ne kadar kulağına götürse de ses sızıyordu dışarıya doğru. "Savaş uçağının verdiğin koordinata varmasına yaklaşık üç dakika var!"

  "Tamam kapat!" der demez telefonu yere attı. Benim bile o an içimden parça kopmuştu. Hemen kafamdaki kulaklığı aldı ve mikrofonu açma tuşuna bastı ekrandan. 

  "Gizem! Orada mısın Gizem!"

  "Dinliyorum başkanım," demişti Gizem. Tüm bu konuşmaları da masanın üzerinde başı boş durak Dalya'nın da birkaç saat önce konuştuğu kulaklıktan duyuyordum.

  "Güvende hisset kendini kızım. Savaş uçağının oraya varmasına üç dakikadan az zaman var. Sen söyle bakalım, havadan hiç motor sesi geliyor mu?"

  "Başkanım, savaş uçakları en az altı yüz kilometre hızla giderler. Şu an burada hiçbir şey göremiyorum."

  "Peki, ya az önce dediğin araç. O nerede tam olarak? Belki bizim buradan müdahale etme fırsatımız olur?"

  "Aslında aracı gördüğümü söyleyemem. Sadece hızlı giden bir aracın sesini duydum."

  "Hızlı geliyor demek. Ve de göremiyorsun, Raif!" diye bağırdı adımı söylemeden önce biraz duraksayarak. Önce mikrofonu kapadı ve kulağında garip duran kulaklığı kenara attı. 

  "Şu, Gizem'in de yolda bulunduğu haritayı tekrar açabilir misin bana?"

  "Açık zaten efendim," diyerek bilgisayar faresiyle altta kalan sekmeyi açtım başkanın karşısına. "Evet, bir aracın geldiği doğru fakat oldukça uzakta." diyerek yeşil haritadan gelen aracı gösterdim işaret parmağımı da kullanarak. 

  "Çevresinde bir şey var mı?"

  "Bir saniye," deyip durdurdum Zülfi Bey'i ve bu sırada zaman kazandım.

  "Yol bomboş değil, alt geçitten üst geçide doğru çıkan bir tren rayı var. Üst geçide çıkar çıkmaz da kontrol amaçlı bariyerler var ve bunlar otomatik sisteme bağlı. Ayrıca tren sistemi otobana bağlı," dedim gördüğüm her şeyi açıklayıcı bir anlatımla söylerken.

  "Sisteme girecek ve durduracaksın. Anladın mı beni?" dedi bağırarak ve sol kolunu masaya hızla vurarak. Vurmanın etkisiyle masada turan teneke kutu da sallanmıştı tabii ki.

  "Anladın mı beni?" diye tekrar etti. "O tren bariyerini şimdi indirecek ve gelen o arabanın yolun karşı tarafına geçmesine engel olacaksın. Savaş uçağı gelene kadar o yol bomboş olacak, anladın mı?"

Kışla 1. Kitap 1.Kısım Finali

KIŞLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin