40.Bölüm : "Katıl"

20 20 0
                                    

40.Bölüm

Gizem’in yerini bulmaya çalışırken yaptığım küçük hareketler sayesinde yeteneklerimi tekrar kazandım, diyebilirdim çünkü şu an yaptığım şey, ilk yaptığımdan kat be kat daha zordu. Aslında teorik olarak kolay denebilirdi ancak yazılması gereken çok kod vardı ve bunlarda bir hayli karmaşıktı. Bazı şeyleri aklımda tutamadığımdan dolayı tertemiz bir deftere yazıyordum bu zor olan kodları. Şu an bilgisayarda aktif etmeye çalıştığım konum gizleyici de bunlardan biriydi. Hemen yerimden kalkarak önümde duran dev ekranın önüne geçtim. Aslında hep dev ekran dediğim bu şey bir platformun üzerinde duruyordu. Ekranın altında bulunan bu platform da bir çeşit raf gibi kullanılıyordu. Çok gizli dosyalar vardı. Hatta bazı dosyaların Türkiye Cumhuriyeti dışında başka ülkelerin ellerine geçmesi halinde devletin sonunu getirebilirdi. Yine bahsettiğim aynı rafta da karışık kodları yazığım defter vardı. Öyle kapağından tutayım da açayım, tarzında düşüncelere kapılmak yanlıştı çünkü herkes açamazdı bu rafı.
  Hastanelerde acil hemşire çağırılması için kırmızı bir buton olurdu ya aynen burada da vardı o buton. Sol elimin işaret parmağıyla düğmeye dokunduğumda kırmızı ışık ve alarm çalmaya başladı. Bu normaldi. Ayrıca bu kırmızı butona basınca otomatik olarak Zülfi Bey’e bildirim gidiyordu. O da bu sayede dev ekranı taşıyan platforma gelip şifreyle korunmuş rafın kapağını açabiliyordu. Bu öyle bir şifreydi ki asla çözülmezdi, bir hacker bile asla çözemezdi.
  Kısa sürede Zülfi Bey gelmiş, bunu neden yaptığımı sorduğunda gerekli açıklamayı yapıp anlayıişla karşılayarak kilidi çözmüş, tekrar kendi odasına doğru yönelmişti. Dışı siyah bezle kaplanmış kodlarımın yazılı olduğu defteri sağ elimle kavrayarak masaya koydum, ardından normal bir dolap kapağı kapatır gibi platformdaki şifreli kapağı kapamıştım.
  Bu defter çok eski zamana aitti. O zamanlar tabii akıllı olduğumdan ötürü sayfaları kategorize etmiştim ve her kategori için de sayfa numarası vermiş, defterin ilk sayfasına da aynı ders kitaplarında olduğu gibi “içindekiler” kısmı eklemiştim. Yaptığım en büyük akıllılık bu olabilirdi sanırım kendim için.
  İçindekiler bölümünden hemen “Konum Gizleyici” başlığının olduğu sayfaya ilerledim. Birbiri ardına numaralandırılmış kod yığınıyla karşılaşınca ister istemez bir korku salmıştı içimi. Hemen klavyenin başına geçerek sırasıyla kodları yazmaya başladım. Bir A5 boyutundaki sayfanın tamamı kodlarla oluşmuştu. Artık o kadar deneyim kazanmıştım ki klavyeye bakmadan bütün kodları eksiksiz ve sorunsuz yazabilmiştim. El kaslarım ve boynum da epey ağrıtmıştı.
  “Başkanım!” diye bağırdım birden ekranda beliren frekans numaralı odayı görünce. Bu yaptığım aptallıktı, gidip kendim çağırmam gerekiyordu ancak yanıma geldiğinde hiç de bana kızgın kızgın bakmamış aksine gururla başı dik şekilde yürüyordu. İki elini de önünde birleştirip masaya doğru eğildi.
  “Konuştukları frekanslı odaya sızdım efendim!” diyerek monitörün yönünü başkana çevirdim.
  “Konuşabiliyor muyuz peki?” diyerek masanın önündeki sandalyelerden birisine oturdu.
  “Ayıpsınız başkanım!” dedim gülerek ve talimatları almak için ekledim. “Ne gibi bir şey yapmamı istersiniz bu aşamada? İsterseniz hemen konuşabiliriz.”
  “Zaten öyle yapacağız gibi görünüyor evlat. Şimdi konuşmanı istiyorum.”
  “Pekala,” dediğimde kulaklığımın yanında duran küçük mikrofonu düzelttim ki konuşurken bir cızırtı ya da ses kaybı yaşanmasın diye. Sonra ekrandaki frekans numaralarını inceledim. İşim bununla değildi, ekranın sol alt kısmında yeşil renkli butonun üzerinde “Katıl” yazısı vardı. İmleci butonun üzerine götürüp bilgisayarın, kulaklığın mikrofonuna bağlanmasını bekledim. O sırada da frekans numaralarına kaydırdım yine gözümü. Şu an Efe’nin ve Buğra’nın odada olduğunu gördüm. Zülfi Bey’in de dediği gibi Gizem yoktu bu konuşmada.
  Ardından frekans numaralarının anlık durumlarına baktım. Efe ve Buğra’nın mikrofonları kapalıydı ancak herhangi birisi konuşursa diğeri telsizin hoparlöründen onu duyabilecekti.
  “Hazır mısın Raif?” diye onay aldı benden Zülfi Bey. Aslında bu soruyu benim sormam gerekti ama bozuntuya vermemeye çalıştım.
  “Hazırım efendim,” diyerek  mikrofon da bilgisayara bağlanınca konuşmaya başladım.

Bölüm Sonu

KIŞLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin