17.Bölüm : Çıkış Bileti

39 33 9
                                    

17.Bölüm : Çıkış Bileti

 Gecenin soğuğuna bırakmıştık kendimizi. Çimle karışık toprağın üzerine basan ayaklarımız sanki derin dondurucudaymış gibiydi. Çoraplarımızın içinde yakalarımızı bir sağa, bir sola yapsak bile hissetmiyorduk. Ellerimiz, hücrelerinin içine o kadar çok soğuk almıştı ki inanılmaz derecede ağrıyordu. Konuştuğumuz kadını ilk gördüğümüz yere geldik ve aşağıya indik arama-kurtarma çalışmalarını denetlemek için.

Yokuştan inip tam sola dönecekken uzaklardan buraya koşan bir insan daha gördük.

"Acaba bu kimin eşi?" dedi Galip Bey üzülerek. Koşan insan bize yaklaştığında bir erkek olduğunu anlamak pek zor değildi. Kafasındaki bareti gördüğümüzde ekipten birisi olduğunu anladık ve adam yaklaşmaya başladığında bize bağırıyor, dikkat çekmek içinse iki elini havaya kaldırıp birbirine vuruyordu.

"Cihat Bey!" Sonra hiç durmadan Galip Bey'in ismini ve sonra yine benim ismimi söyledi bir döngü içine alarak.

"Ne oldu oğlum?" Galip Bey, ekipteki bu adamın ismini bilmediği için nasıl hitap edeceğini bilememişti.

"Bulduk!" diye bağırdı sevincinden. Koştuğu için çok yorulmuştu, ellerini diz kapağının üzerine koyarak eğildi ve sık sık nefes aldı.

"Neredeler?" Adama yaklaştım ve doğrultmaya çalıştım.

"Askerleri değil, bir tünel girişi bulduk!"

Askerlerin bulunmadığını söylediğinde içten içe bir üzüntüye boğulmuştuk.

"Tamam, tamam," dedi Galip Bey. "Sonuçta bu da bir şey. Uzun süren aramalarımızda başka bir tünel bulamamıştık. Burada olmaları oldukça yüksek bir ihtimal olarak görmeliyiz."

"Bütün ekiplerin mağara içine girmesini ve detaylı arama yapmasını istiyorum. Mağara bakılmayacak tek bir delik dahi bırakmayın. Bütün droneların da mağara içinde arama yapmasını emrediyorum!" Genelde emirleri Galip Bey verdiği için bana ters baktı.

"Dronelar maalesef işlevsiz halde şu an. Zaten hava aramalarında bile zar zor kontrol edebiliyoruz. Bir de yeraltına indirirsek hiçbir iş yapamayız."

"Tamam o halde. Bütün jandarmaların ve arama-kurtarma ekibinin mağarada inceleme yapmasını istiyorum. Birbirinizi sakın kaybedeyim demeyin, sizi aramak için bir vaktimiz yok ayrıca."

"Nasıl emrederseniz." dedi ve uzaklaştı yanımıza gelen arama-kurtarma ekibinden adam.

***

Daha fazla gücüm kalmamıştı. Zaten her yerim kırılıyorken ayrıca Faik'in de midesine dolan suyu çıkartmak için ekstra bir enerjim kalmamıştı. Islak kıyafetlerimle midesinin olduğu bölgeye bastırıp duruyordum. Her bastırışımda bir öncekinden daha fazla su fışkırıyordu dışarıya doğru ve bu bitmek bilmiyordu!

Bunu yapacak mecalim kalmadığında yüzüstü bir şekilde yatırdım mağaranın tabanına. İki elini de kafasının üzerine koydum. Kendim de doğrularak böbreğiyle midesinin arasına bastım ayağımla. Yüzüstü yattığından mütevellit daha kolay çıktı tüm su. Bunu iki kez yaptım ve bulunduğumuz yerde adeta bir göl daha yaratılmıştı Faik'in ağzından çıkan su sayesinde.

Bu işlemleri yaptıktan sonra yavaş yavaş kendine geldi, önce sırtüstü pozisyona geldi, ayağa kalkmak için doğrulmaya çalıştı fakat midesinde ağır bir sancı olduğundan başaramadı, gözlerini hafifçe açmaya başladı ve alnında kalan su damlalarını koluyla sildi.

"Neredeyim ben?"

"Daha iyi misin?"

"En son buraya gelmiştik, yanımızda dört tane adam vardı. Sonra?" dedi hatırlayamayarak.

"Suya attılar bizi. Eğer kendime gelmeseydim ikimiz de ölüyorduk."

Biz neden suyun içindeyiz hala?"" dedi etrafına bakıp şaşırarak. İstemeden de olsa güldüm.

"Hala suyun içinde değiliz, onlar senin midenden çıkan sular."

"Maşallah bana! Ne mide varmış bende!" O da güldü ve kafasından tutarak kaldırmamı istedi. "Biliyormuşsun sen bu işleri demek."

"Bir zamanlar ilkyardım sertifikası almıştım. Ondan biliyorum."

"İyi." dedi ve ne diyeceğini bilemeyerek durdu. "Bisikleti buldum ben."

"Nasıl?" Sesim o kadar yüksek çıkmıştı ki etrafta duran küçük çakıl taşları yerlerinden çıkarak etrafa saçılmıştı.

"Benim gittiğim yolun en sonunda çıktı. Hurdaya dönmüş askeri bisiklet."

"Sağlam olmasını beklemek aptalca olurdu zaten. Erzakları aldın mı peki?"

"Adamlar kaçırmıştı en son beni. Alıp almadığımı hatırlayamıyorum."

"Eğer kendini iyi hissediyorsan hemen gidip alalım erzaklarımızı. Ayrıca bisiklet orada olduğuna göre muhtemelen o taraflarda bir çıkış kapısı vardır. Kurtulabilme şansımız var!"

"Kurtulmak için çok sevinme, bisikletten sonra etrafı çok kısa bir süreliğine inceleme fırsatı buldum. Ne bir ışık var ne de bir çıkış kapısı."

"Bir elin nesi var, iki elin sesi var. Görünür bir çıkış biletimiz yoksa bile kendimiz yaparız!" dedikten sonra Faik'le ayrıldığımız iki yolun başına gelerek sol taraftan ilerledik. Dümdüz ilerlersek eğer askeri bisikleti bulacaktık.

BÖLÜM SONU 

KIŞLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin