43.Bölüm : Şüpheler ve Kuramlar

24 23 0
                                    

43.Bölüm : Şüpheler ve Kuramlar

  "Gizem, Gizem bizde kal!" dedim birden tüm kalenin duyabileceği yüksek sesle bağırarak. Ayaklarım iyice titremeye başlamıştı hem aşırı heyecandan hem de gereksiz korkudan.

"Gizem, konuşma sırasında o turuncu düğmeye basılı tutman gerek. Ayrıca yakınlarında olan tüm elektronik cihazları kaparsan o yüksek tiz sesi duyulmayacaktır. Bir de son olarak konuşma sırasında telsiz mikrofonunun deliklerine kadar sokma ağzını."

"Arkadaşlar!" dedi bağırarak Gizem. Sesi şu an bile yüksekken iyice bağırmaya başladı konuşma esnasında. "Beni duyabiliyor musunuz?"

"Sen konuşmadan önce her şeyi duyuyorduk, sağ olasın senin sesinle artık bir şey duyamaz hale geldik." dedi Efe.

"Arkadaşlar şaka yapmanın hiç ama hiç zamanı değil. Not olarak, Gizem o kadar da bağırmana gerek yok," dedim kulaklığın üzerindeki mikrofonu kapatıp bir çırpıda başkanı çağırmaya giderken.

"Hayırdır Raf, hangi rüzgar attı seni buraya?" Buğra konuşurken bir yandan da kornaya basıyordu. Bu da ses kirliliğine neden olmuştu. Gerçi kime ne ki?

"Hayır, hayır değil." dedi birden kendini öne atarak Zülfi Bey. Ekipteki herkesin şaşırmasını, bir süre hiç konuşmadan durduklarında anlamıştım. "Özellikle sen Gizem."

"Ne oldu başkanım?" dedi soluk soluğa o da heyecan yaparak. Zülfi Bey de durumu nasıl sakince açıklayabilmenin yollarını düşünmekle meşguldü.

"En iyisi senin anlatman," diyerek mikrofondan çekti elini başkan.

"Gizem, öncelikle iyi misin?"

"İyiyim Raif." dedi bıkkınlıkla.

"Yolda seni rahatsız eden bir şey oldu mu?" dedim mikrofonu kapayıp masanın üzerinde duran çeyreği içilmiş yarım litrelik pet su şişesinin kapağını açıp lıkır lıkır içerken.

"Ne olduğunu dümdüz anlatır mısın Raif'ciğim. Bana geliyorlar da çünkü."

"Takip ediliyorsun Gizem." Daha da meraklandırmadan nedenini söylediğim vakit güçlü bir fren sesi duyuldu kulaklığımdan. "Gizem orda mısın?"" dedim stresten saçlarımın diplerini kaşıyarak. İçimde tuttuğum tüm havayı dışarıya verdim bir anda.

"Bir şey mi oldu?" dedi Zülfi Bey ayaklanarak. "Ne oldu?" dedi bağırarak.

"Sen ne dediğinin farkında mısın Raif. Nasıl takip ediliyor olabilirim?"

"Gizem, bu çok normal bir şey. Sen bir Türk ajanısın ve terör örgütlerinin seni takip etmek istemeleri kadar daha doğal bir şeyin olduğunu ben düşünmüyorum şahsen. Fakat bu kadar kolay ve hızlı olacağını da tahmin etmiyorduk. Ama korkmanı gerektirecek bir durum yok."

"He, yani birisi beni takip ediyor ve ben korkmayayım. Öyle mi? Hem de takip eden kişi bir terör örgütüne mensupken. Sen deli misin?" Her cümle bitişinde daha da çok bağırıyordu. Ekipteki diğer arkadaşları da konuşmaya katılmaktan korkuyorlardı.

"Evet oldu." diye karşılık verdi bir süre tahriş olmuş ses tellerini de dinlendirerek.

"N e oldu?" dedim ben de kendimi tutamayıp ona bağırarak.

"Ayı gibi bağırma be!" diye trip attı sanki az önce ortalığı savaş alanına kendisi vermemiş gibi bir tavır takınarak. Aldırış etmeden devam etti o da.

"Yol bomboştu." Derin bir nefes aldım sakin kalmak için.

"Yatağın ters tarafından kalktın anlaşılan?" dedim verebileceğim en iyi cevabı vererek

"Yok, hayır şaka yapmıyorum. Yol cidden bomboştu."

"Neredesin ki?" diye mikrofona konuştuğumda bu sorunun anlamsız olduğunu fark edip hemen bilgisayardan yerine baktım. Yeşil haritaya göre artık Türkiye sınırında değil, İran sınırına girebilmek için ilerliyordu yolda. Haritadaki bölgelerin isimlerini aklımda tutarak internete girip arama motoruna yazdım. Burası yurtdışından gelen kargoların uğradığı en işlek yerdi ve günde yüz bine kadar araç taşıyordu.

"Emin misin bu yolun bomboş olduğuna?" dedim sorgulayıcı tavrımla.

"Ay, gören de beni Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıklarından kaçtığımı sanacak. Yolda giden kişi benim, benden daha mı iyi bileceksin?"

"Burası en işlek kargo araçlarının uğradığı yollardan birisi."

"Yani?" diyerek arabayı tekrar çalıştırmaya başladı. Önce gazladı ve yavaşça virajı dönmeye başladı.

Bölüm Sonu    

KIŞLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin