61.Bölüm : İstişare

16 16 0
                                    

61.Bölüm : İstişare

  "Allah!" diye bağırıp elinin tersiyle adama vurdu Zülfi Bey. O kadar sert vurmuş tu ki adamın yanağına eli çarpar çarpmaz yanağa aktarılan Zülfi Bey'in avuç içindeki enerjisi tıpkı bir ses dalgası gibi dairesel bir şekilde yayılmaya başladı. Daha sonra kolunu tuta tuta çıkmaya başladı Zülfi Bey, sorgu odasından.

  "Ne yapmamızı istersiniz?" dediğimde durup düşündü.

  "Suya sokun, elbet bir süre sonra konuşmaya başlayacak ve bize istediğimiz bilgileri verecektir. Senin de burada durmanın bir mantığı yok. Yanıma gel de birkaç istişare edelim."

  "Emredersiniz," deyip karanlık sorgu odasından çıkıp asansöre bindik. Sandığımın aksine her zaman olduğu katta inmedik ve çıktıkça çıkmaya başladık yukarıya doğru. O da garipsediğimi anlamış olacaktı ki konuştu.

  "Terasa çıkıyoruz."

  "Buranın terası da mı var mıymış?" dedim afallayarak. Meğer hiç MİT binasını gezmediğimi o an anlamıştım.

  "Tabii," dedi. "Neden oraya çıktığımızı birazdan anlayacaksın." şeklinde üstü kapalı bir söylemde bulundu. 

  Neyse, diye geçirdim içimden ve sakince asansörün en üst kata çıkmasını bekledim. Normalde sallanmadığını daha önce de söylemiştim fakat asansörü taşıyan demir halat en son yere geldiğinde çok rahatsız edici bir gıcırdama sesi oldu ve hafiften sallandı asansör.

  "Gel," diye bekledi önden giden Zülfi Bey. Fazla ses vardı.

  "Burası çok gürültülü," diye karşılık verdim kulaklarımı kapayarak. İlk defa savaş uçaklarını durgun bir halde görüyordum ve bu hali bile beni etkilemeye yetmişti. Sürekli savaş uçaklarına giren ve çıkan oluyordu. Kimisi kalkış için izin isterken kimisi de terastaki koca piste inişini gerçekleştirmek için izin istiyordu. Teras, teras deği sanki uluslararası bir havalimanıydı.

  "Burada çalışacağınızı da kimse söylemedi ya," deyip elimden tuttu Zülfi Bey. Sertçe tutup sürükleye sürükleye savaş uçaklarının durduğu yerin arka kısmına götürdü ve bir odanın içine soktu beni. Kendisi de dışarıda oyalandıktan sonra yanıma geldi.

  "Burası daha sessiz değil mi?" şeklinde sorduğunda kafamı "evet" anlamında oynattım. Hemen birkaç kağıt getirdi dolabın içinden. Kalemlere gerek yoktu çünkü masada ikimize de birer tane olacak şekilde mevcutlardı.

  "İhtimalleri değerlendirme zamanı!" deyip ellerini birbirine vurdu sevinçle. Arkadaş, bir insan neden çalışmaya başlarken sevinirdi ki? Hele ki bu tarz karmaşık bir konu üzerinde çalışacaksan. Saçmalık!

  "Hangileri?" dedim gözümü kısıp bakarken ona.

  "Gizem nerede? Şu an hayatta mı? Neden böyle bir rehin alma planını gerçekleştirdiler? Gizem' e savaş sonrası ne olacak, yaşayacak mı? Tüm bu soruların cevabını kendi kendimize bulacağız."

  "Pekala," dediğimde hava almak için dış kapıyı yöneldiğimde sert bir ifadeyle uyarıldım Zülfi Bey tarafından. Yarın tahminen öğle saatlerinde gerçekleşecek olan büyük savaş öncesinde Gizem'in hayatını güvence altına almak için bütün bu yanıtsız kalan sorulara karşın olabildiğince güçlü tahminlerle önümüze bakmamız gerektiğini söyledi Zülfi Bey.

  "Öncelikle," önüne aldığı beyaz A4 kağıdıyla buluşturdu kurşun kalemini ve madde madde yazmak için belli aralıklarla kısa çizgi çekti kağıda. Yazısı da çok hoştu. "Gizem nerede? Bu sorudan başlarsak her soruyu rahatlıkla çözebiliriz. Bu sorunun bizim için bir evin temeli olarak görmek hiç de yanlış olmaz. Ne kadar sağlam bir temel atarsak sonrasında gelen binalar da bir o kadar sağlam olur. O yüzden bu sorunun cevabı bizim için çok önemli ve bunu gerçeğe yakın olarak cevaplandırmalıyız."

  "İyi de, bu tam olarak nasıl olacak? Bunu doğru cevaplandırmak neredeyse imkansız. Allah'ın dünyası. Her yerde olabilir şu an Gizem."

  "İşte bu yüzden yapacağız." dedi öksürerek Zülfi Bey.

  "İşte, neyi o yüzden yapacağız?"

  "İstişare. istişare, yardımlaşmak ve fikir alışverişinde bulunmak demektir."

Bölüm Sonu

KIŞLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin