18.Bölüm : Kırmızı Üniformalı

36 31 0
                                    

 18.Bölüm : Kırmızı Üniformalı

Gecenin soğuğuna bırakmıştık kendimizi. Çimle karışık toprağın üzerine basan ayaklarımız sanki derin dondurucudaymış gibiydi. Çoraplarımızın içinde yakalarımızı bir sağa, bir sola yapsak bile hissetmiyorduk. Ellerimiz, hücrelerinin içine o kadar çok soğuk almıştı ki inanılmaz derecede ağrıyordu. Konuştuğumuz kadını ilk gördüğümüz yere geldik ve aşağıya indik arama-kurtarma çalışmalarını denetlemek için.

Yokuştan inip tam sola dönecekken uzaklardan buraya koşan bir insan daha gördük.

"Acaba bu kimin eşi?" dedi Galip Bey üzülerek. Koşan insan bize yaklaştığında bir erkek olduğunu anlamak pek zor değildi. Kafasındaki bareti gördüğümüzde ekipten birisi olduğunu anladık ve adam yaklaşmaya başladığında bize bağırıyor, dikkat çekmek içinse iki elini havaya kaldırıp birbirine vuruyordu.

"Cihat Bey!" Sonra hiç durmadan Galip Bey'in ismini ve sonra yine benim ismimi söyledi bir döngü içine alarak.

"Ne oldu oğlum?" Galip Bey, ekipteki bu adamın ismini bilmediği için nasıl hitap edeceğini bilememişti.

"Bulduk!" diye bağırdı sevincinden. Koştuğu için çok yorulmuştu, ellerini diz kapağının üzerine koyarak eğildi ve sık sık nefes aldı.

"Neredeler?" Adama yaklaştım ve doğrultmaya çalıştım.

"Askerleri değil, bir tünel girişi bulduk!"

Askerlerin bulunmadığını söylediğinde içten içe bir üzüntüye boğulmuştuk.

"Tamam, tamam," dedi Galip Bey. "Sonuçta bu da bir şey. Uzun süren aramalarımızda başka bir tünel bulamamıştık. Burada olmaları oldukça yüksek bir ihtimal olarak görmeliyiz."

"Bütün ekiplerin mağara içine girmesini ve detaylı arama yapmasını istiyorum. Mağara bakılmayacak tek bir delik dahi bırakmayın. Bütün droneların da mağara içinde arama yapmasını emrediyorum!" Genelde emirleri Galip Bey verdiği için bana ters baktı.

"Dronelar maalesef işlevsiz halde şu an. Zaten hava aramalarında bile zar zor kontrol edebiliyoruz. Bir de yeraltına indirirsek hiçbir iş yapamayız."

"Tamam o halde. Bütün jandarmaların ve arama-kurtarma ekibinin mağarada inceleme yapmasını istiyorum. Birbirinizi sakın kaybedeyim demeyin, sizi aramak için bir vaktimiz yok ayrıca."

"Nasıl emrederseniz." dedi ve uzaklaştı yanımıza gelen arama-kurtarma ekibinden adam. Galip Bey de telefonuna sarılarak arama yaptı.

  "Alo, Sadık. Neredesin?" sonra cevap gelmesi için bekledi. "Tamam bırak onu, hemen buraya gelmen gerekiyor. Bir tünel girişi bulundu. Sana hemen koordinatlarını gönderiyorum, acilen oraya gitmeni istiyorum." Sonra uzun bir süre dinledi Sadık'ı.

  "Korkma, yanında Cihat da olacak. Biz her şeyi Yalvaç'la beraber dışarıdan izliyor olacağız. Ayrıca havadan tüm dronelarda arama-kurtarma çalışmalarında." diyerek hemen kapadı onun bir şey söylemesine izin vermeden.

  "Sen ne duruyorsun?"

  "Galip Bey, bana bir şey söylemediniz ki."

  "Annesi birisiyle konuşurken kulağına eğilip konuşulanları merak eden çocuk misaliydin az önce yanımda." Telefonundan birkaç işlem yaptıktan sonra devam etti konuşmasına. "Sana da gönderdim koordinatları. Biz her şeyi kontrol ediyoruz." diyerek ayrıldı yanımdan. İşi olduğu zaman konuşmasını çok iyi biliyordu adam.

  Galip Bey'le konuştuğumuz uygulamaya girerek attığı koordinatı kopyaladım. Telefonumda yüklü olan "haritalar" programına yapıştırdım bana gönderilen koordinatı. Tahmini varış süresi 5 dakikaydı.

  Gecenin ayazında yeniden çarpan kuzey rüzgarı saçlarımı havalandırıyordu. Biraz da soğuktu tabii ve fazla vakit geçmeden tünelin önüne gelmiştim. Bir grup sarı baretli çalışanlar, onların ortasında sarı ve büyük baretli bir adam ve en sonlarında da Sadık vardı.

  "Bu kadar korkma, ağabeyin var yanında." şeklinde saçma bir ego takındı kırmızı baretli ve kırmızı üniformalı adam. Sanırım sarı kafalıların müdürü gibi bir şeydi bu adam.

  "Sen kimsin?" dedim işaret ederek.

  "Ban, benim. Yani en azından senin gibi korkak değilim küçük adam." 

  Büyük bir nefes çekerek beni de giydirdiler ve girişi görünen tünelin içine girdik.

KIŞLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin