51.Bölüm : Tamam Mı?

20 16 0
                                    

  "Tamam mı?" diye söylendi Zülfi Bey, ben bilgisayardan otomatik tren bariyerini aktif hale getirmeye çalışırken.

  "Hayır!"

  "Ne demek hayır, Raif? Beni çıldırtmak mı istiyorsun?" Başkan hemen telefonuna sarıldı. Yine dahili bir numarayı çevirdi. Görebildiğim kadarıyla "134" dahiliyi çevirmişti.

  "Kule, silahlı insansız hava araçlarının bölgeye intikal etmelerine ne kadar kaldı?"

  "Tahmini varış süresi beş dakika yirmi saniye!" Kuledeki görevlilerden birinin cevabını duyar duymaz telefonu kapayıp lanet etmeye başladı. "Yetişmeyecek!"

  "Başkanım, bariyer sistemine öyle bir sistem yapmışlar ki Paris'in ortasındaki bankanın sistemine girmeye çalışsam daha az yorulurdum."

  "Kes sesini be!" dedi bağırıp her yeri yıkarak.

  "Bu benim suçum değil ki ama," dediğimde bir yandan da kodları yazmaya çalışıyordum. "Ben en başında yardım istemiştim sizden. Eğer burada bir kişi değil de iki ya da üç kişi olsaydık şu an çoktan otomatik tren bariyer sistemi devreye girmişti." Kod yazma ya kısa bir ara verip başkanın halini gözetledim. Biraz düşünceli gibiydi.

  "Bu işi daha sonra yeniden gündemimize sokacağız ancak şu an işine odaklan ve beni daha fazla sinirlendirme!"

***

  "Sıkıca kemerlerinizi tutun. Faik, atış bölgene geç." Bana verdiği uyarıyla bir tabanca alıp yerimden kalktı. Bir yandan da içinde bulunduğumuz savaş uçağını yere indirmek için inişe geçen Resul, "ne yapıyorsun" tarzında bir bakış attığında neyi yanlış yaptığımı sorgulamaya başladım kendi kendime. Bir yanlışım yoktu oysa.

  "F 16'ya da tabancayla dalarız artık." dedi kinayeli ve bağıran bir ses tonuyla.

  "F 16 mı?"

   "Hey yavrum hey! Korkuluk diye mi yanımda tuttum ben seni bunca saat?" Uçağın direksiyon gibi uzvunu ileri itti ve vites koluna benzeyen şeyi geriye doğru çekti. 

  "Perdövites sorunu yaşayacağız! Hızlandır şu lanet olasıca aleti!"

  "Direksiyon aşağıya bakıyor, bu gibi durumlarda perdövites sorunları yaşanmaz." dediğinde bir haritayı açmıştı çoktan. Haritadaki kırmızı kırmızı benekli noktaları gösterdi iki elinin de serçe parmağını kullanarak.

  "Nedir bunlar?"

  "Bu kırmızı benekleri gördün, değil mi?" Derin bir nefes çekince içime bir şey söyleyemeden devam etti harita üzerinde anlatacaklarına. "Bu kırmızı benekler silahlı insansız hava araçları. Bu siyah beneklerin ortasındaki yeşil benekse bir savaş uçağı."

  "Allah'ım! Yalnız değilmişiz demek!" şeklinde bağırıp sevinirken koluma bir cimcik attı. Acıdığını göstererek hızla ovuşturdum.

  "İşte, tam da bu yüzden yalnızız! Onlar terör örgütüne sahip savaş uçakları ve silahlı insansız hava araçları." Biraz kalp atışımın düzelmesini beklerken ortadaki yeşil beneğin hemen altında sarı bir benek belirdi aniden.

  "Peki bu sarı benek de neyin nesidir?" dedim uçağı iniş pozisyonuna sokmaya çalışan Resul'ün aklını çok karıştırmayarak. O da bir an şaşırdı aynı benim gibi.

  "Çabuk inişe geçiyoruz!" olmuştu sorduğum soruya karşı vermiş olduğu cevap.

  "Onun ne olduğunu söyler misin?" Bu aralarda neredeyse dik bir şekilde aşağıya inmeye başladık. 

  "Gizem'in etrafı terör örgütleri tarafından sarıldı."

  "Biz niye bu kadar yüksekten uçtuk ki sanki?" dedim kızarak ona. "Tamam, artık düz hale getir şu savaş uçağını."

  "Sen karışma." dedi "k" harfini Karadeniz şivesine uyarlayıp "g" harfine dönüştürerek.

KIŞLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin