Yorgun ve bitkin bir halde yere çöktüm. Bu ev eşyaları alma, yerleştirme, temizlik işi baya yormuştu beni. Beni görenler tek tek bir gazete parçası alıp üzerine oturuyordu.
"Valla ben tükendim gençler." dedi Ada elindeki toz bezini kenara bırakırken.
"Arkadaş ne yorucu işmiş şu temizlik.." dedi ayaklarını uzatırken Eylül.
"Ananızın evinde hiç iş yaptırmadılar galiba size?" dedi halâ tepemizde dikilen Pırıl.
"Valla yalan yok, bizim evde işlerini hep annem ve kardeşim yapardı." dedim yaslanacak bir yer bulduktan sonra sırtımı yaslayıp halâ bana bakan gözlere; "Ne? Ben ders çalışıyordum. Dokunulmazlığım vardı." dedim.
"Valla Besteciğim, burası ana kucağı değil, tüm işler ortak." diyerek elindeki toz bezini önüme fırlattı Saye.
"Ya ben gelmeseydim de oluyordu aslında farkındasınız di'mi? Hani, siz istiyorsunuz diye sizinle ayrı eve çıktım. Ta elin Amerika'sına 'ben yurt dışında okumak istiyorum' deyip geldim."
"Şş, şikayet yok, çıktın bi kere." dedi Cemre.
"Biz bu işin altından nasıl kalkacağız ya? Daha bir yığın iş var." diye sızlandım.
"Sızlanman bir işe yaramayacak, biliyorsun değil mi?" dedi Pırıl.
"Ne bileyim, belki Tanrı şu fani kuluna acır diye düşündüm."
"Eğer sana acısaydı, şu an kapı zili çalardı ve yakışıklı bir grup erkek yardıma gelirdi. Hani şu Biscolata reklamındakiler gibi." dedi gerçeklik abidesi Ada.
"Aman öyle şeyler anca saçma sapan kitap kurgularında, dizilerde, filmlerde falan oluyor." dedim burun kıvırarak.
"Harbi en son ne zaman adam akıllı bir sevgilin oldu senin?" dedi Saye.
"Ya, adam akıllı nedir ya? Önce şu kelimeleri bi düzgün seç. Adam akıllı kadın salak mı yani bunu mu demek istiyorsun sen? Olmayacak sevgilim falan. Kızım o işlere ayıracak vakit mi var hem?"
"Ha sen bu söylediğine inandın yani şimdi, öyle mi?" dedi Ada gülerek. Cemre, Eylül ve Pırıl'da güldü ardından.
"Ya kızım adam akıllı şey işte, ağız alışkanlığı. Ya sen de durup durup böyle kelimelere takılıyorsun, konuşulmuyor şu son zamanlarda seninle. Mens* misin kanka?" *(Menstrual döngü)*
"Ya Saye, sen regl diyemiyor musun?"
"Kanka diş tellerimle onu telaffuz etmek zor oluyor biraz. Tüküreyim mi suratına yani illa?"
"Kanka yani bu ilk olan bir şey değil, alıştık haliyle, önemli değil. Tükürebilirsin."
Eylül, "Hatta balgam at, çünkü iğrenmez öyle bi kapasite var onda." dedi. Ve beni çok iyi tanıyan kankam.
"Ya ne güzel değil mi?" dedi Pırıl ellerini yere koymuş, kafasını geriye atmış, tavana boş boş bakarken. Aynı gözlerle ben de ona boş boş baktım.
"Pardon da temizlik yapmanın neresi güzel tam olarak ben anlamadım." dedi Cemre.
"Ya onu mu diyorum ben?" diye çıkıştı hemen Pırıl. İkizler burcu olduğun nasıl da belli, dakikası dakikasını tutmuyor. "Yani; birbirimizi hiç sevmezken, birbirimizin yanında yer aldık. Destek olduk. Elimizdekini paylaştık. Annelerimiz bile kanka oldu. Dahası, ailelerinden akşam eve 7'de dönmedi diye azar işiten biz, şimdi apayrı bir evdeyiz. Apayrı bir ülkede.."
"Valla şahsen onu siz işitiyordunuz çünkü benim annem gece 12'de de dönsem sesini çıkarmıyordu." dedi Saye.
"Yani, abim olmasa bana da çok karışan yoktu." dedi Eylül hemen ardından.
"Eh, ben de abimle dışarı çıkıyordum sonra ne o beni umursuyordu ne ben onu." dedi Cemre gülerek.
"Eh bu durumda geriye Ada ve ben kalıyoruz," dedim, "Biz de çok dışarı çıkan tipler olmadığımız için azar işitmiyorduk. Değil mi Ada?"
"Aynen kankacım."
"Ne yani? Bir ben mi azar işitiyordum?" dedi Pırıl şaşırarak.
"Yani, biraz annenden de kaynaklı olarak, evet." dedim gülerek.
Ama, başta söyledikleri doğruydu. Birbirimizi hiç sevmemiştik, birbirimizin varlığından bi' haberdik, birbirimizin umurunda değildik... sonra bu denli yakın olmuştuk. Öyle ki, beraber tatile bile gitmiştik İzmir'e. Türkiye'deki lise hayatımızdan geriye kalan en güzel anımızdı belki de.
Pırıl'ın annesi her zaman çok katı bir kadındı. Kuralları, sınırları vardı. Hani annesi biraz rahat bıraksa, babası zaten kıyamayacaktı, ağzını açmayacaktı. Halâ nasıl Amerika'ya çalışmaya gönderdiler, biz bile anlamadık.
Eylül'ün anne ve babası daima şehir dışındaydılar. Abisi ve eşiyle beraber kalıyordu. Bunca zaman yengesinin bir çocuğu olmadığı için Eylül'ü hem kızı, hem kardeşi, hem de arkadaşı gibi görüyordu. Fakat şimdi 6 aylık bir kız çocuğu vardı ve Eylül daha fazla abisine yük olmak istemediği için Saye'nin teklifini kabul etmişti.
Saye, daima Amerika'da yaşama, okuma ve çalışma hayalleri kuran bir kızdı. Öyle ki bunu bize bile bulaştırmıştı. Ben hariç. Benim yaşamak istediğim ülke farklıydı. Babasını çok sevmiyordu. Bir kız kardeşi de yoktu sırlarını paylaşabileceği. Bu sebepten ötürü annesi hem arkadaşı, hem kardeşi olmuştu Saye'nin.
Ada... Belki de aramızda lise arkadaşlarıyla ayrı eve taşınma, farklı bir ülkeye yerleşme konusunda en pasif kişiydi. Çoğunluk ne derse düşünürüm ama Beste varsa varım, diyen biri. Benim yanlış kararlar vermeyeceğimi bilen, beni diğerlerinden daha iyi tanıyan biri belki de..
Cemre ise aramızda en başına buyruk olanımız. Ne annesi ne de babası umurunda. Yani umurundadır elbet ama sözde sevmiyor çok onları. Kendi haline bıraktık bizde.. Çoğunluğa uyup 'geliyorum' diyenlerden. Valizini topladığı gibi çıkmış evden.
Ve ben.. Aslında benim anlatacak çok fazla bir şeyim yok. Bunu sesli söylemiş olsaydım muhtemelen kızlar gülerlerdi.. Beş kişilik bir ailenin en büyük kızıyım. Henüz 17 yaşında bir kız kardeşim var; Ece. Kendisiyle kedi köpek gibi kavga etsek de... kardeş işte. Hem öyle sürekli iyi anlaşan kardeşleri samimi bulmuyorum ben. Kardeş dediğinle evde birbirini yersin, kavga edersin, tartışırsın ama dışarıya karşı hep birbirinizi korursunuz. Babamın da dediği gibi; "Kol hep içine bükülür."
Bir de dünyalar tatlısı, baş belası bir erkek kardeşim var. Henüz 3 yaşında. Geç kalındı üretiminde.
Amerika'ya neden mi geldim?
Lise eğitimimi tamamlamak için.
Gelmeseydim olmuyor muydu?
Oluyordu.Amerika'ya gelebilmek için önce annemi ikna etmem gerekti. Sonra ikimiz bir olduk babamı ikna ettik zaten.
''Biz niye yurda falan yerleşmedik ki ya?'' dedi Saye. Şuan bu konu hakkında konuşacak en son kişiydi çünkü bizi buraya o sürüklemişti.
"Eh," dedim, "Hadi kalkın da ortalığı toparlayalım. Hava da kararıyor hem, yatacak yer ayarlayalım. Sabah erken kalkacağız, işimiz çok."