9:56 PM
Hava iyice kararmıştı. Gökyüzünde yıldızlar sayılabilecek kadar azdı. Bir başıma ateşin başında oturmuş etraftakileri izliyordum. Hepsi bir yerlerden çadır malzemeleri bulmuş ve kendilerine yatacak bir yer ayarlamışlardı. Asyalı, Eylül ve ben sonradan geldiğimiz için geceyi ateşin başında geçirecektik.
"Yakınlardaki ağaçlara tel ve boş teneke kutular bağlamayı iyi akıl ettin kız." dedi Eylül. Türkçe konuştuğu için Asyalı derin bir nefes alıp, oflayarak dışarı vermişti.
"Ya Eylül, keşke onlarla gitseydin, yerlerini öğrenir geri gelirdin. Kaçardın bir şekilde.." dedim. Ben de Türkçe konuşunca Asyalı bize bakıp göz devirdi ve "Ben etrafı bir kontrol edeyim." diyerek yanımızdan uzaklaştı.
"Ya gidip de kaçamasaydım?" dedi. "Bildiğim tek bir şey var Beste ve o da o insanların hiç güvenilir olmadığı. Sanki bunun olacağını biliyormuş ve hazırlıklıymışlar gibi.. Kızları bir an önce bulmamız lazım."
"Bulmamız lazım. Ama nasıl? Kim olduklarını bilmiyoruz, nereye gittiklerini de.."
"Pırıl, Mike denen şu çocuğa nereye gidiyoruz diye sorduğunda 'kulübemize' dedi imalı bir ses tonuyla." dedi elindeki odun parçasıyla ateşle oynarken.
"Kulübe mi?" dedim, "Tuhaf."
"Belki de bunun olacağını bilen birileri onları uyardı. Olamaz mı?" dedi Eylül heyecanla.
"Ya da," dedim elimdeki odun parçasını ateşe atıp Eylül'e döndüm, "Bunu başlatanlar ta kendileri.."