1.28

44 4 11
                                    

"Aman Beste uyanmasın, dünya kadar laf işitiyoruz sonra." dedi ses tonundan anladığım üzere Saye. "Şşş, sessiz olun.. Uyanıyor galiba.."

Gözlerimi açtığımda karşımda dikilen beyaz önlüklü adamın etrafa "Sonunda uyandı, komadan çıktı!" diye bağırmasını o kadar diledim ki... Maalesef sadece yüzüme gülümseyip, "Sonunda uyandın. En son ne zaman yemek yedin?" diye sordu.

"İki veya üç gün önce."

"Bünyen çok zayıf, yemek saatlerine dikkat etmen gerekiyor. Tek bir öğün bile atlamaman gerekiyor." dedi masasına doğru yol alırken. Kafamı çevirip baktığımda JD'nin deri koltuğa oturmuş olduğunu fark ettim. O bile buradaydı ama kızlar yoktu, üzülmüştüm. Tabii haberleri olmayabilirdi, orası ayrı konu.

"Öleceksin sandım." dedi JD oturduğu yerden kalkarak. Bu adam neden hep gülerek konuşuyordu?

"Keşke." diye mırıldandım kendi kendime. Her ne kadar ölmek istesem de; yeni bir dünya, yeni bir yaşam için çabalamaya da devam ediyordum.. Acınası.

"Bana yeni bir dünya yaratabilecek birini hasta haliyle Laboratuvara göndermeli miyim? Emin değilim.." dediğinde göz devirdim.

"Arkadaşlarımla beraberken daha hızlı iyileşeceğime emin olabilirsin. Bu çöplük adamı hasta ediyor." dedim şuan bulunduğumuz yere ithafen.

Doktor ve JD'nin kısa bir bakışmasından sonra doktor, dışarı çıktı. JD, "Seni dinliyorum, beni neden arıyordun?" dediğinde asıl amacımı hatırladım.

"Mike," dedim, "Laboratuvar hakkında çok şey biliyor, bana yardımı dokunabilir. Zarar verme."

Yatağın yanındaki sandalyeye otururken alayla güldü. Ben baygınken öldürmüş müydü yoksa?

"Ah tatlım.." dedi ve gülmeye devam etti. "Her zaman, herkesi kurtaramazsın. Her zaman kahraman olamazsın.."

"Sen onları öldürmezsen, kurtarabilirim." dedim ciddiyetle.

"Nasıl oluyor da kendi yaşamını umursamıyorsun? Nasıl diğerlerinin hayatını önemseyebiliyorsun?" Yüzünde oluşan ciddi ifade, bu konuyla ilgilendiğini mi gösteriyordu?

Omuz silktim ve "Vicdan, merhamet, sevgi gibi duygulardan yoksun insanların anlaması zor bir durum." diye cevap verdim.

Ardından kapı aniden açıldı. Gelen Pırıl'dı. Az öncesine kadar JD'den kaçan Pırıl şimdi aslan kesilmişti. Bir hışımla Dean'in yakalarına yapışıp, "Ona ne yaptın adi herif?! Arkadaşlarımdan hiç birine zarar vermeyeceğini söylemiştin! Söz verdin Dean! Benim cezamı Beste'ye kesemezsin! Senden nefret ediyorum..." Blah blah blah...

"Pırıl." dedim, açıklama yapacaktım ama beni zerre dinlemiyordu. Halâ küfürler savuruyor, hakaretler ediyordu. JD muhtemelen Pırıl'ın ilk defa öfkeli halini görmüş olacaktı ki kısa bir şok içerisindeydi.

"Pırıl bir dinler misin?" diye sesimi yükselttiğimde susmuştu ancak. "Sen kimden, ne duydun bilmiyorum ama yanlış anlamışsın."

"Nasıl yani?" dedi ve ellerini hemen JD'nin ceketinden çekti. JD umursamaz bir tavırla, elinin tersiyle yakalarındaki olmayan tozu süpürdü.

Öfkeden sarılığını, kırmızıya bırakan Pırıl'a olan biteni ayrıntılarıyla aktardım. Tipik bir İkizler burcu olarak, dedikodu dinler gibi dinledi beni. Bitince az önce yaptığı asi tavır için dizlerinin üzerine geldi. Özür dilemesi gerekiyordu elbette, yoksa bu adam hepimizi öldürecekti.. Ama yemin ediyorum, bu adama bu yeri öptüreceğim.

Neyse ki JD özür faslını kısa tutmuştu. Pırıl'ın yüzüne bile bakmıyordu diyebiliriz ve Pırıl bu durumdan rahatsız olmuş görünüyordu. JD benimle her gülümseyerek konuştuğunda Pırıl biraz daha asabileşiyordu.

DÜNYALAR SAVAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin