11:40 PM
"Asyalı inanmayacaksın ama çok yoruldum." dedim gülerek.
Asyalı cidden şaşırmışa benziyordu, "Sen yorulmak ne biliyor muydun?"
"Aslında çok tembel bir insandır." dedi Lea, ardından Eylül kimliğine dönerek bana güldü ve "Yumurta tavuğun götüne dayanınca böyle oldu, nasıl derim?" dedi.
"Diyemezsin efendim." dedim gülerek. Ardından Lea kimliğinde kıt ingilizcesiyle anlatmaya başladı.
"But, when the yumurta yani şey, egg come, yok, came to the chicken popo, popo! Popo ne ya? Hah, chicken ass, she is being like that."
"Kanka şunu Türkiye'deyken kurs aldığın öğretmen duysa, diplomasını yırtar atar, mesleği bırakır." dedim kahkahalara boğularak.
Asyalı da gülmeye başlayınca diğerleri bize biraz kızdı gibi oldu. Gecenin bir yarısı, ormanda et yiyen iğrenç yaratıklardan kaçıyorduk ama değmeyin bizim keyfimize..
"Kızlar ne yapıyor acaba?" dedi Eylül.
Cevap vermek için ağzımı açmamla bir grup insanın sesinin duyulması bir oldu. Ellerinde el fenerleri vardı. Eylül ve Asyalı'yı çevik bir hamleyle karanlık tarafa doğru ittim. Herkes saklanırken ben ortada kalmayı tercih ettim. Şansım varsa, bunlar o adamlardır ve beni de alır götürürlerdi. Eğer yoksa, sadece ölürdüm. Eylül ne yapmak istediğimi anladığı için, Asyalı'nın yanıma gelip bir çuval inciri berbat etmesine izin vermiyordu. El fenerlerinden biri tam bana doğrultulduğunda biri eliyle ağzımı sıkıca kapayıp karanlığa doğru çekti.
Norman, kahretsin!