"İnsan yalandan da olsa bi özledik der amınakoyim." diye mırıldandığımda Cemre, "Hassiktir! Burdasın!" diyerek bana sarıldı.
"Ne sandın bacım. Ferhat, Şirin için dağı deldi, ben sizin için üç beş zombi delmişim çok mu?" dedim gülerek.
Saye, "Olanlardan haberin var mı?" dediğinde, ciddileşip, kafamı olumlu anlamda salladım.
"Eylül ve Pırıl, yapmaması gereken bir şeyi yaptığı için öldü. Ada ise, sadece seni korumak istediği için.. Sen sözünde durdun Beste. Güvende tuttun ama..." dedi ve derin bir nefes alarak, "Bu senin suçun değildi." diye ekledi.
"Biliyorum." dedim umursamıyormuş gibi. Ailelerine verdiğim sözü tutamadığım için kendimi kötü hissediyordum. "Yapmaması gereken şey, derken?" dedim daha sonra şüpheyle.
"O gece Simon'ın yerini terkedip, geri döndükten iki gün sonra, JD denen o adam geldi bir gece ansızın.. Çok kalabalıklardı. Çok iyi silahları vardı. Çok fazla adamımızı öldürdüler. Tüm şartlarını kabul etmekten başka çaremiz yoktu ve Andrew bizi güvende tutmak için, kabul etti. Açıkcası, geri gelip onu da öldürmenden korkuyor herhalde." diyerek güldü ve devam etti, "Eylül ve Pırıl, JD'ye, kendilerini serbest kılması karşılığında bilgi verebileceğini söyledi. Birini tanıdıklarını söylediler. Seni..."
"Adımı verdi mi?!" dedim panikle.
"Hayır, Ada engelledi. Eylül ve Pırıl bunu söylediğinde, Ada kahkaha atmaya başladı. JD ona şüpheli gözlerle ne olduğunu sorunca,'Yalanınızı sikeyim.' dedi."
JD, yerde diz çökmüş insanlara bir bir baktı. Aslında hepsi çok acınası görünüyordu. Korkak ve beceriksiz aynı zamanda. Bu akıllara tek bir soruyu getiriyordu; nasıl olmuştu da iki kampı da bitirebilmişlerdi.
Pırıl, "Bak, bizi serbest bırakırsan sana asıl ismi verebiliriz." dediğinde, Ada onu sertçe dürttü. Şanslıydı ki JD bunu görmemişti.
JD, Pırıl ve Eylül ikilisinden hiç hoşlanmamıştı. Çok konuşuyorlardı ama boş konuşuyorlardı. Bu insanları sömürge kampı yapmak istediğinden emin bile değildi. Gerek var mıydı? Biraz eğlence için olabilirdi. Yeni oyuncaklar, yeni eğlence.
Eylül, "Evet, o sana yardımcı olabilir." dediğinde Ada kahkaha patlattı. Sinirleri bozulmuştu. Hayatı boyunca hiç sesli gülmemiş Ada, burada kahkaha atmıştı.
JD, "Oh tatlım, bu sana komik mi geldi?" dedi Ada'ya doğru eğilerek.
Ada, kendini toparlamaya çalıştıkça daha çok kahkaha atıyordu. Söylebildiği tek şey, "Yalanınızı sikeyim sizin!" oldu.
JD, "Adın neydi senin?" dedi gülerek, Eylül ve Pırıl, aynı anda "Ada." diye cevap verdiklerinde Saye ve Cemre, onlara doğru bakıp, tükürdüler.
JD, öfkelenerek ayağa kalktı ve Eylül ile Pırıl'a baktı. "Siz ikiniz..." dedi ve, "Normalde pek kadın öldürmem ama siz ikiniz için üzgünüm." diyerek ikisinin de kafasına beyzbol sopasını indirdi. Deri ceketi, eli ve yüzü kanla kaplanmıştı.
"Eveet," dedi sırıtırken, "Nerde kalmıştık?"
Andrew, "Tüm şartlarını kabul ediyorum. Lütfen diğerlerinin yaşamasına izin ver." dediğinde JD bu kez ona doğru ilerledi.
"Başka şansın mı var ki?" dedi gülerek. "Oh, bekle.. kurtarıcınızı mı bekliyorsunuz yoksa?"
Acaba Beste'yi mi ima ediyor diye düşündükleri için, kimse ağzını açmak istemedi bu konuda. Fakat bu durum, Dean'i daha çok şüphelendirirdi.