"Selam!" dedi Beyza gülücükler saçarak. Ardından, "Çok mu geç kaldım?" diye sordu otururken.
"15 dakika." diye cevap verdim, kahvemden bir yudum alırken.
"Normalde hep sen geç kalırdın bu buluşmalara, bugün şaşırttın beni Evrencim." dedi imalı imalı. Garson yanımıza gelip, Beyza'nın siparişini alıp gittikten sonra gülerek, "Zor bir dönemden geçiyordum ama hallettim." dedim.
"Nasıl hallettin? Terapiye mi gittin?" diye sordu Beyza şaşırarak.
"Hayır, gerçeklik değiştirme denen o şeyi tekrar başardım ve orada ölüp, bağımı tamamen kopardım. Ayrıca kitap için de yeni bir şeyler deneyimlemiş oldum, onları yazacağım. Anlayacağın, artık buradaki hayatıma odaklanıyorum." dedim.
"Senden bunları duymak...." dedi Beyza sevinçle, "Bir onur, bir gurur!"
"Ee," dedim, "Sen neler yapıyorsun?"
"İş buldum ve yarın görüşmem var. Olursa, Kozan Holding'de tercüman olarak işe başlayacağım." dediğinde onun adına çok sevinmiştim.
"Çok iyi bir haber! Umarım her şey yolunda gider!" dedim gülümseyerek.
"Öyle de.. keşke ben de Work & Travel'a başvursaydım, sizinle gelirdim, eğlenirdik ne güzel." dediğinde güldüm ve, "Beyza, neden başvurmuyorsun? Bizden sonra gelmen bir şeyi değiştirmez sonuçta." dedim.
"Eğer iş görüşmem olumsuz sonuçlanırsa, başvururum." dedi Beyza da heyecanla, "Simge'ye de haber vermeli miyiz?"
"O çalışmıyor muydu?" diye sordum. En son, bildiğim kadarıyla, bir seyahat acentesinde çalışıyordu.
"İtalyan biriyle tanıştı o, haberin yok mu?" diye sordu Beyza, ardından, "Tabii nerden olsun, sürekli meşguldün.. Şimdi evlilik kararı almışlar sanırım, Simge, İtalya'ya yerleşeceği için buradaki işinden ayrıldı."
"Aa, öyle mi? Bak sen Simge'ye, ilk defa bu kadar kararlı gördüm kendisini." dedim gülerek, "Ara bir sor, gelmek isterse, beraber başvurursunuz."
"Tamamdır, eve gidince ararım ben onu."
Birkaç saatin sonunda tatlı sohbetimize bir son verdik ve eve gitmek üzere ayrıldık. Gerçi Beyza buradan bir bara falan giderdi muhtemelen, gün henüz bitmemişti neticede. Ben ise sadece eve gitmek istiyordum. Ev... Dean'in söyledikleri kulaklarımda yankılanınca istemsizce gülümsedim. Muhtemelen beni o gün kendi evine götürmüştü. Önceden eşiyle beraber yaşadığı o ıssız, çiftlik evine.. Bu yüzden tanıdık gelmemişti oda.
Kulağımda kulaklık ile yürümeye devam ederken, bir mesaj geldi.
“Ayaklı Kehanet, ihmal ettiğin bir arkadaşın var, senden haber bekliyor, bilgine.”
Tuğçe, muhtemelen yine onu ve planımızı unuttuğumu düşünüyordu. Hatta, son anda vazgeçeceğimi bile düşünüyor olabilirdi. Bu yüzden en iyisi onunla buluşup, yüz yüze konuşmaktı.
Telefonu ilk çalışta açan Tuğçe, “Dürüst olayım, aramanı beklemiyordum.” dedi hemen.
“Sana da merhaba Tuğçecim, nasılsın? İyisin umarım. Ben de iyiyim, sorduğun için teşekkürler(!)” dedim ona cevaben, alayla.
“Gerçekten iyi misin Evren?” diye sorduğunda, yalan söylemeyi bırakıp, “Deniyorum diyelim.” dedim.
“Bak, daha önce de söyledim, eğer istemiyorsan gitmeyiz. Kendini kötü hissedeceksen..”
“Tuğçe, müsaitsen buluşalım mı? Sana anlatmam gereken önemli şeyler var.” diye sordum. O'na uzun uzun anlatmam gerekiyordu.