Evren, Dean'in karşısına dikildiğinde, Dean alayla güldü ve, "Kolyeni almak için geldin, öyle mi?" dedi. Dean'in şu an kendisinden nefret ettiğini, bir an önce kolyesini verip göndermek istediğini biliyordu. Evet, biliyordu çünkü bunu planlanmıştı.
"Evet Dean, hatırlamıyor olabilirsin ama onu sana ben verdim, şimdi geri almalıyım." dedi Evren ısrarla.
"Senin olduğunu nereden bilebilirim?" dedi Dean, Evren'e yaklaşırken. Fakat Evren, Dean ile ilgili küçük bir ayrıntıyı atlamış olabilirdi; Dean insanlarla oynamaya bayılırdı.
"Kolyede benim adım yazıyor, Evren." dedi sakince. Tek istediği, istediğini elde edip ortadan kaybolmaktı.
Dean'in, Evren'i hatırlamaması gerekiyordu, Evren böyle planlamıştı. Evren'i komple unutabilmesi için de ona verdiği kolyeyi geri alıp, yok etmeliydi. Zaten, en başında böyle bir şey yapmaması gerekiyordu..
Fakat Dean, bu çelimsiz kızı hatırlıyordu. O'na dair her şeyi hatırlıyordu ve O'nu tekrar öpme isteğine karşı durmaya çalışıyordu.
"Tamam," dedi Dean, "Odama gidip bakalım, gerçekten Evren mi yazıyor..?"
Evren, "Tamam, bak ve kolyeyi bana getir. Burada bekleyeceğim." dedi sakin bir tavırla. Dean'in odasına gitmek en son isteyeceği şeydi. Buraya bağlanmamalıydı.
"Bence birlikte baksak çok daha iyi olur ufaklık." dedi Dean kaşlarını çatarken. Evren'in tek kelime etmesine fırsat tanımadan, kolundan tutup, sürükleyerek, kendi odasına götürdü.
Kapıyı kapatıp, yavaşça kilitlediğinde, Evren yutkundu. Biraz sonra gerçekleşecek olaylar ihtimalleri onu ürkütüyordu.
Dean, çekmeceyi karıştırıp, bir kolye çıkardı. Yuvarlak, altın bir kolyeydi ve üzerinde italik bir şekilde Evren yazıyordu.
"Evren.." dedi Dean, "Kolye gerçekten senin sanırım."
"Benim kolyem olmasa, sende böyle bir kolye olduğunu nereden bilebilirim Dean?" dedi Evren sakinliğini korumaya çalışarak.
"Evren.." dedi Dean bıkmış bir halde nefesini dışarı verirken, "Şu aptal kolyeden bahsetmeyi bırak da anlat artık, neredeydin ve göğsün.. nasıl, daha iyi misin?"
Evren, şaşkınlıkla Dean'e bakıp, istemsizce bir adım geriledi. Dean'in onu hatırlaması imkansızdı. Yine bir şeyler ters gidiyordu, bir yerde hata yapmıştı ama ne olduğuna dair en ufak fikri yoktu. Belki de tamamen geride bıraktığı izlerden dolayıydı.
"Evet?" dedi Dean, "Cevap vermeyecek misin? Bak geçen sefer sana olan tavırlarım seni ürküttüyse..."
"Öyleyse ne?" dedi Evren hızlıca, Dean'in özür dileyeceğini düşünürek. Hikayenin kötü karakterinden bir özür duymak, gururunu okşayabilirdi belki.
"Boşversene, buna kesinlikle değerdi." dedi Dean sırıtarak, "Şimdi, bana her şeyi anlatmanı istiyorum."
"Dean..." dedi Evren umutsuz ve üzgün bir şekilde, anlatsa bile muhtemelen Dean buna inanmayacaktı ve hikayenin bu kısmı Evren'i biraz üzüyordu.
"Eğer sana söylersem, geldiğim yeri yok edersin. Ailemi, arkadaşlarımı, evimi..."
"Söz veriyorum, yapmayacağım."
"Üzgünüm, söyleyemem."
"Bana güvenmiyorsun." dedi Dean histerik bir gülümsemeyle.
"Sen de bana." dedi Evren, çünkü biliyordu ki Dean kimseye güvenmezdi.
"Sürekli ortadan kaybolan, göğsünü deldiğim ama buna rağmen ölmeyen ve gün batarken ya da ay ışığında ortaya çıkan garip birisin ve sana güvenmemi mi bekliyorsun?" diye sordu bu kez Dean ciddileşerek.
"Ve, sen, benim göğsüme 10 farklı delik açtıktan sonra, sana güvenmemi mi bekliyorsun?" diyerek, sorusuna soruyla cevap verdi Evren.
Dean gittikçe öfkeleniyordu ve bunu kontrol altında tutmak oldukça zordu onun için. Karşısında kafasını beyzbol sopasıyla ezebileceği biri durmuyordu sonuçta..
"En azından ben bunu düzeltmek için çaba gösterdim." dedi Dean, Evren'in göğsünü işaret ederken.
"Ben de tüm olanları düzeltmek için geri geldim. Şimdi, o kolyeyi bana ver." dedi Evren sakince ona doğru elini uzatırken.
Dean kolyeyi Evren'in gözünün önünde, hipnoz etmek istermiş gibi sallarken, yavaşça konuştu, "Bunu mu istiyorsun? Gel de al."
Evren bir adım attığında, Dean kolyeyi biraz daha yukarı kaldırdı. Her adımında, kolye biraz daha yükseliyordu. Evren bunun bu kadar kolay olmayacağını tahmin etmeliydi.
"Dean cidden hiç havamda değilim, fazla vaktim de yok, kolyemi ver."
"Bence bana biraz vakit ayırabilirsin."
"Dean.. lütfen.. cidden hiç havamda değilim."
Evren, bu işi başardığı için gayet mutluydu ama bir yandan da bu saçmalığa bulaştığı için kendine çok kızgındı. Bunu düzeltmenin başka bir yolu olmalıydı.
Dean'e göz devirip geri çekildi ve, "Peki, kolye sende kalsın." dedi. Dean, biraz cilveden, flörtten anlamayan bu kıza inanamıyordu. Oysa Dean, beğendiği bu kızdan biraz ilgi görmek ve göstermek istemişti. Gözlerini sanki sakinleşmek ister gibi sıkı sıkı kapattı ve açtığında Evren yok olmuştu. Saniyeler içerisinde, buhar olmuştu sanki.
Evren, kendi gerçekliğine dönmek için belirlediği kodu fısıldadığında, gözlerini yatağında açmıştı. Shifting ya da gerçeklik değiştirme denen bu şey, gerçekti. Hatta gerçek olamayacak kadar iyiydi ve scriptine yazdıklarının dışında gelişen olaylar onu oldukça korkutmuştu. Kalkıp, çalışma masasının başına oturdu ve gerçeklik değiştirme hakkında olan kitabı için bazı şeyler not almaya başladı..
İlk kitabı, teyzesinin günlüğünü bulmasıyla ve hatta okumasıyla basım kararı alındı. Teyzesi bir yazardı ve aynı zamanda, uzunca bir süredir, parapsikoloji ve spiritualizm ile uğraşıyordu.. Evren'in gerçeklik değiştirme macerası, teyzesinin shifting hakkında aldığı notlarla ve yazdığı makaleler ile çok küçük yaşta başlamıştı..
"Shifting denen bu gerçeklik değiştirme olayı beni her ne kadar korkutsa da oldukça eğlenceli olduğunu öğrendim. Evet, istediğim bir gerçekliğe gittim. Bugün, yine, yeniden.. Fakat neden bilmiyorum, bazı şeyler benim iradem dışında gelişti. Scriptime yazdığım gibi gitmedi olaylar. Buraya döndüğümde ise kendimi huzurlu hissetmiyorum. Sanki oraya ait gibiyim. Keşke orada kalıcı gidebilsem, keşke o gerçekliğin bir parçası olsam.. Ne yazık.."