4:21 AM.
Tüm hikayemi dinledikten sonra muhtemelen herkesin içi rahatlamıştı ki hepsi derin uykularına çekilmişlerdi. Ben ise gözümü kırpmamıştım. Dışarıda gök gürlüyordu. Bu sesi ne kadar sevsem de, içimde endişe ve korku vardı. Saye gök gürültüsünden nefret ederdi. Uyuyamazdı. Korkardı. Hatta ağlardı bile. Aslında güçlü kızdır. Türkiye'deyken lisedeki tüm kızların korkulu rüyasıydı. Elinden gelse hepsi onun kulu köpeği olacaktı. Ama her insanın elbette zayıf noktası vardır, korkuları vardır.. Sırtımı yasladığım duvar artık acı vermeye başlamıştı. Uykusuz kalmak da sinirlerimi geriyordu ama uyuyamıyordum da..
Norman usulca yanıma gelip elinde tuttuğu eski bir battaniyeyi bana uzattı. Alıp, almamak arasında kalmıştım. Bir şey vermeden, bir şey almak tarzım değildi. Bu hep böyle olmuştu. Kızlar hariç..
Sessizce, "Al şunu, biraz da uyumaya çalış. Enerjini topla." deyip battaniyeyi kucağıma fırlattı. Kaba adam!
Battaniyeyi yere serip, çantamı da yastık olarak kullanıp uzandım. Norman tam karşımdaki duvara yaslanmış, ellerini göğsünde birleştirmiş, gözlerini kapamıştı. İçerisi çok sessizdi. Arada gök gürlüyor, cama bir kaç yağmur damlası vuruyordu o kadar. Aslında oldukça huzurlu hissediyordum ama kafamda dönüp duran sorular beni tüketiyordu...
Acaba kızlar neredeydi?
Kamyonet onları nereye götürmüştü?
Güvende miydiler?Umarım Saye bu gürültüyü duymuyor, rahatça uyuyordur.
Umarım Eylül, benim yokluğumda onları tek başına koruyabiliyordur.
Umarım Pırıl, Ada ve Cemre başını belaya sokacak bir şey söylememiştir.
Umarım hepsi halâ hayattadır, güvendedir.