JUN:
Koskoca 3 ay geçmişti. Beste'yi bulamamıştım. Aptallık edip kendini mi öldürdü, Philip denen o adama mı gitti yoksa bir yerlerde dönüştü ve ruhu bu dünyada sıkışıp kaldı mı, bilmiyordum..
Elimde sadece iki not vardı..
Evden ayrılırken, yazıp orda bırakmış ya da unutmuştu.
"Jun, bir şeyler ye artık."
Eylül ve Pırıl'ı görünce notları cebime sıkıştırdım. Henüz Beste'nin kayıplara karıştığından haberi yoktu. Sadece Saye biliyordu. O da bu notları İngilizceye çevirmeme yardım etmişti.
"Aç değilim Eylül." dedim net bir tavırla.
Pırıl, "Beste'yi özlüyorsun biliyorum, biz de özlüyoruz ama bunu kendisi istedi. Bize kararlarına saygı duymak düşer." diyerek gözümde değerini iyice kaybetmişti.
"Nasıl ya..."dedim anlam veremeyerek,"Başına bir şey gelmiş olabileceğini hiç düşünmüyor musunuz?"
Eylül, "Muhtemelen gelmiştir, sonuçta 3 ay gibi bir süre söz konusu." dediğinde iyice sinirlenmiştim.
"O, hastaneden çıkıp -ki artı olarak tecavüze uğramaktan son anda kurtulup- direkt sizi aramaya başladı. Sizin ölmüş olabileceğinize bir an bile inanmadı.. David'den tokat yedi, kafasına silah dayadılar ve yine de sizi buldu!" dedim öfkeyle ve dayanamayıp notları suratlarına fırlattım,"Burda bile ölmeden önce son kez size veda etmek istediğini yazmış! Ne var biliyor musunuz? Bu notları bulalı 3 ay oldu ve Beste hala veda etmeye gelmedi.. Şimdi siz düşünün." dedikten hemen sonra, oturduğum yerden kalkıp, uzaklaştım.
Akşam olmak üzereydi. Saatler geçmek bilmiyordu. Bir an önce sabah olsun ve gidip evi tekrar kontrol edebileyim istiyordum. Belki geri gelmiştir, belki yardıma ihtiyacı vardır, belki özlemiştir...
Buradan ayrılıp, Beste'yi aramak için yola çıkmayı çok istemiştim. Fakat kızları bırakamazdım. En azından Saye, Ada ve Cemre'yi. Diğerleri halinden oldukça memnun görünüyordu ne de olsa.
"Ne dersin? Onu aramaya çıkmalı mıyız?" Yanıma yaklaşana kadar ayak sesini duymamıştım bile Minho'nun.
"Neden bahsediyorsun sen?" dedim anlamamış gibi.
"Beste'den bahsediyorum Jun. Öfkeni bir kenara bırak ve mantıklı düşün. Belki de bize ihtiyacı var."
"Bak, benim sana olan öfkem asla dinmeyecek. Çünkü, çeşitli aptallıklarla başımızı belaya soktun. Sana hala güvenmiyorum. Ayrıca Beste'nin bize ihtiyacı yok. Kızlara ihtiyacı olabilir.."
"O'na aşık mısın? Öyleyse aramız daha kötü olacak." dediğinde kulaklarıma inanmamıştım. Cidden, şu durumda mı?
"İğrenç bir or*spu çocuğusun! Kaybol burdan." deyip düşünmeye devam etmeyi denedim. Beste kayıplara karışmış belki de en zor dönemlerini geçirirken, şu herifin yaptığı konuşma canımı sıkmıştı.
Ayak sesi duyduğumda Minho'nun hala buralarda dolandığını düşünerek,"Sana kaybol dedim. Anlamıyorsan, heceliyorum; S*k — tir — git!"