Deri Ceketli Adam;
Uzun boylu, deri ceketli adam, elindeki beyzbol sopasıyla demir parmaklıklı kapıya 3 kez melodik bir şekilde, yavaşça vurdu.
"Dördüncü vuruşun sesi pek melodik olmayabilir." diye bağırdı kapı hala açılmayınca. "Ben de bu kadar centilmen olmayabilirim." diye ekledi.
Kapı büyük bir gürültü ile açıldı.
Andrew, "Erzakları toplamakla meşguldük. Getiriyoruz." diyerek açıklama yaptı.
"Norman," dedi deri ceketli adam, "Kaçmış."
Andrew şok ve panik içerisinde, "B-bilmiyorum, buraya hiç gelmedi." dedi. Norman'ın bunu yaptığına inanamıyordu. Hepsini tehlikeye atmıştı.
"Biliyorum." dedi JD sinsice gülerek. "Bana fısıldıyorlar. Her şeyi.. ve ayrıca bilirsin, ben izin vermeden kimse hiçbir şey yapamaz."
Andrew bu 'fısıldayanlar'ın, bir zamanlar David'in adamları olan, aylak kılığında gezen topluluk olduğunu biliyordu. Anlamamak için aptal olmak gerekiyordu.
"Ek olarak," dedi JD Andrew'in etrafında yavaşça bir tur atarken, "Birileriyle buluşmuş."
Andrew, "Norman'ın arkadaşı yoktur." dediğinde JD bir kahkaha patlattı ve "Normalde söylediğin bu yalan için dilini kesmem gerekiyor Andrew ama, anlatacaklarını duymam gerekiyor." dedi.
Etraftaki diğer insanlar sessizce olanları izliyorlardı. Saye ve Cemre, Norman'ın kiminle buluştuğunu biliyorlardı ve rahatlamışlardı. Çünkü, Beste hep bir yolunu bulurdu.
Birkaç kişi, JD'nin araçlarından birine, buldukları erzakları, ilaçları ve silahları taşıyorlardı.
"Ben..." dedi Andrew, "Bak ben, gerçekten, ama gerçekten bilmiyorum Dean."
"Pekala," dedi JD, "Hafızana yardımcı olalım o zaman. Bir kız, iki erkek. Kız zayıf ve kısa boylu. Erkeklerden biri asyalı, uzun boylu diğeri ise orta boylarda esmer biri."
Andrew, Norman'ın kime ve niye gittiğini tabii ki biliyordu ama eğer bunu söylerse Beste'yi tehlikeye atardı. Bu adam Beste'yi bulurdu ve Beste'nin onları kurtarması çok daha zor hale gelirdi.
"Neden kendin aramıyorsun Dean? Olanlardan haberim yok. Bütün bir hafta sana erzak bulmakla uğraştık. Bizden istediğin bu değil mi? Al ve git."
"Sizden istediğim bu değil Andrew," dedi JD sırıtırken, ardından öfkeyle karışık bir ses tonu ile ekledi, "Sizin yapmanız gereken şey bu. Borç. İki gece ansızın iki farklı kampımı çökerttiniz.. Siz, benim, adamlarımı öldürdünüz!"
Saye, "Adamların ölmeyi hak etmişti adi herif!" diye yükselince Cemre onu arkasına gizledi, "Öyle demek istemedi." diye açıklama yaptı.
JD, "Öyle mi?" dedi sırıtarak, kızlara doğru bir kaç adım atıp, Cemre'yi elinin tersiyle kenara itti yavaşça. Saye ile göz göze geldiğinde,"Tam olarak ne demek istedi?" diye sordu.
Saye, "Senin adamlarından biri bize tecavüz etmeye kalkıştı ve Beste—" dediğinde sustu ve toparlayarak, "..ve biz de, onun kellesini aldık."
"Peki ya Simon?" dedi JD ciddiyetle.
Cemre, "Saye—" dediğinde JD gözlerini Saye'den ayırmadan, elindeki beyzbol sopasını Cemre'ye SUS der gibi doğrulttu.
"David ölünce, Simon bizden intikam almak istedi. Mecbur kaldık." diye kısmen yalan söyledi Saye, Beste'yi ifşa etmemek için.
Beste şöyle söylemişti bir gün o'na; en gerçekçi yalan, gerçeğe yakın olandır.
O sırada Mark, "Dean, eşyalarını yükledik." diyerek konuşmayı böldü. Andrew ve diğerlerinin, Mark bir şey söyleyecek diye ödü kopmuştu.
JD, "Mark, babanı pek sevmezdim ama, istersen benimle gelebilirsin."dedi. Mark diğerlerine kısa bakışlar attıktan sonra,"Ben burda iyiyim." dedi.
Mark, aslında herkes gibi Beste'yi bekliyordu. Onu gördüğü ilk ve son geceden beri, onu bekliyordu. Ondan hoşlanmıştı. Babasını öldüren o kızdan, çok hoşlanmıştı. Ama, bu insanların, kendisinden korkması da hoşuna gidiyordu. Hepsi, lütfen bir şey söyleme diyen gözlerle, gözünün içine bakıyorlardı.
Dean, "Yakında görüşürüz." diyerek oradan ayrıldı. Araçlar gözden kaybolana dek beklediler ve hemen ardından kapıyı kapattılar.
Andrew, "Bizi korkuttun Mark." dedi.
Zack, "Sana söyledim baba. O iyi biri." diyerek Mark'ın omzuna yavaşça söylediklerini desteklemek için, dostça vurdu.
Mark, "Beste geri dönecek değil mi? Buradan kurtulmam onun iki dudağının arasında." dediğinde Cemre, "Dean ile gidebilirdin." dedi şüpheyle.
Mark, "Beste, Dean'i bitirmek için geldiğinde beni de orada öldürsün istemiyorum." dedi net bir tavırla. Teknik olarak bu doğruydu.
Cemre, "Beste çocuk öldürmez, çocuk." dediğinde Mark, bıkkınlıkla, "Bana çocuk demenizden bıktım. Sadece bir yaş büyüksün!" diye cevap verdi.
Saye, "Dean bence Beste'yi biliyor." dedi.
Andrew, "Öyle olsaydı şu an hepimiz ölüydük." diye cevap verdi.
Saye, "Hayır, dinle. Minho ortada yok. Norman, Minho'yu, Beste'yi uyarması için geri göndermişti. Beste'ye haber ulaşmadı. Ulaşsaydı, çoktan geri dönmüştü. Bu demektir ki, Minho kayıp. O herife güvenen var mı aranızda? Muhtemelen JD ile beraber." dedi.
Melissa,"Ben güvenmiyorum. Bencil herifin teki." dedi.
Lauren, "Ben de öyle düşünüyorum." diyerek Melissa'ya katıldı.
Andrew, "Umarım Beste'den haberi yoktur ve umarım, Beste eve çabuk döner." dediğinde Cemre güldü.
"Ne evi ya? Ev mi şimdi bu? Neyiz biz? Aile mi? Beste geri dönmeyecek bence. Ona kötü davrandık. İnanmadık. Yarı yolda bıraktık. Artık bizimle olmak istemeyecektir."
Demir kapı tekrar büyük bir gürültü ile açıldı. İçeri giren ufak tefek kız ve yanındaki iki sözde koruyucu meleği direkt olarak onlara doğru ilerledi.
"Selam millet! Özlediniz mi beni?"