Evren... sanki başka bir evrenden gelmiş gibi. Türk olması da şaşırmam için ayrı bir durum. Hala nasıl bir anda ortaya çıkıp, beni kurtardığını ve göğsü delik deşik olmasına rağmen ölmemesini anlayamıyordum. Bu çok garipti. Bu kızda bir şeyler vardı.
"Ne düşünüyorsun Beste?" diye sordu Saye, uzun zaman sonra yine Türkçe konuşuyorduk. Düşüncelerimden sıyrılıp, derin bir nefes alıp verdim.
"Şu kızı.. Evren..." dedim, "Türk olması, bir anda ortaya çıkıp gelmeleri ve ölmemesi... düşünmekten başım çatlıyor."
"Belki de can yeleği vardı kızda?" dedi Cemre bir umut.
"Delikleri görebiliyorduk Cemre, ayrıca üzerinde incecik bir tişört vardı ve delik deşik olmuştu. Üzeri kan ile kaplandı resmen... ama ölmedi.." dedim. Belki de bana olan şey, ona da oluyordu. Belki ben de onun gibi ölümsüz oluyordumdur?
"Acaba Evren ne yaptı? O canavardan kaçabildi mi, merak ediyorum." dedi Jun endişeli bir ses tonuyla.
"Muhtemelen iyi vakit geçiriyorlardır, Dean'in odasında... hatta beraber viski bile içiyor olabilirler." diye cevap verdi Norman alayla.
"Çok kötüsünüz." diye mırıldandı Martin üzüntüyle.
Sadece güldüm. Gerçekten aşık olmak için çok yanlış zamanı ve insanı seçmişti. Evren seçimini yapmış gibi görünüyordu. Belki de en başından beri, benim Dean'e yakın olmamam için gelip beni kurtarmıştı.
"Hadi ama Martin! Eminim daha güzel bir kız çıkar karşına." dedi Jun, Martin'e.
"Sence ona aşık olma sebebim güzelliği mi Jun? Kız harikaydı! İnanılmaz zeki ve.." dedi Martin ve Jun ona cümlesini bitirmesini söyleyene kadar, bir süre duraksadı, "Ve vahşi! Dean'e kafa tutması ve hakkında her şeyi bilmesi... HARİKA!"
"Ve çok garip.." dedim mırıldanarak.
"Evet," dedi Martin beni onaylayarak, "Sanki Dean'i tanıyor gibiydi.."
"Beni de öyle.." dedim.
"Ama tanışmıyorsunuz, değil mi?" diye sordu Norman.
"Hayır, o kızı daha önce hiç görmedim." dedim, "Dean'in adamlarından biri olsa mutlaka görürdüm, zaten öyle olsa Dean de onu tanıyor olurdu.."
"Hayır, onun adamı olsa ben de görürdüm. Acaba uzun zamandır sizi takip eden biri mi?" diye sordu bu kez Norman.
"Bilmiyorum Norman," dedim bitkin bir halde, "Belki de uzaylı falandır. Kıza kurşun bile işlemiyor..."
Araba aniden durunca, Norman bir küfür savurdu, "Hay sikeyim! Bunlar da kim?"
"Ne oluyor?" diye sordu Saye merakla.
"Birileri aracımızın önünü kesti ve..." dedi Jun panikle.
"Ve?" diyerek cümlesinin devamını duymak istedi Cemre.
"Bize silah doğrultuyorlar." dedi Norman.
Eğilip ön camdan dışarı baktım, askeri kamuflaj takım giymiş yaklaşık on kişi -karanlıkta bu kadar sayabilmiştim- bize silah doğrultmuştu.
"İnmeli miyiz?" diye sordu Martin korkuyla.
"Hareket et de ebenin amını gör." dedi Norman. Çok gergindi.
"Ben iniyorum." dedim ve araçtan indim, ellerim havada onlara doğru yavaş bir kaç adım attım.
İçlerinden biri, "Orada kal. Yaklaşma!" diye bağırdığında durdum.