"Norman, dur! Lanet olsun durdur şu arabayı! Ariana'yı bulmam gerek!" Norman beni duymuyormuş gibi yoluna devam ediyordu.
Asyalı, "Norman, adamım, dediğini yapsan daha iyi olacak." dedi.
Norman, "Daha fazla... ölüm görmek istemiyorum." dedi dikiz aynasından bana bakarken.
Öfkeden deliye dönmüştüm. Derin bir nefes alıp, sakince "Bak, Ari zayıf bir kız, kendini koruyamaz! Onu bulmalıyım." dedim.
Cevap vermedi.
Aracı da durdurmadı."Lanet olası ben senin kız kardeşin değilim tamam mı?! Ama o kız benim kardeşim! Onu bulmam gerek!" diye bağırırken araç bir an bile yavaşlamadı. Asyalı'ya dönüp, "Lea'ya güvende olacağımı söyle." dedim ve kendimi araçtan aşağıya attım. Bir süre yuvarlandım ve en son bir duvara sertçe çarpıp durdum. Kafamı sertçe çarptığım için kanıyordu. Araç az ileride durunca bir kaç saniye bakıp arkamı döndüm ve ters yöne gitmeye başladım. Norman aracı hızla geriye, üzerime doğru sürdü. Doğrusu son söylediklerimden dolayı yarasına tuz bastığım için beni öldüreceğini düşünmüştüm ama, ani bir frenle dibimde durdu.
"Bin." dedi yüzüme bile bakmadan. Evet, sanırım fena incittim onu.
Asyalı, "Aracı ilk bulduğu yere bırakacak seni." dediğinde, bindim.
"Beni ciddiye almanız için kendime zarar mı vermem gerekiyor?" dedim.
Asyalı, "Ow.. baya kötü kanıyor!" diyerek çantaları karıştırmaya başladı. Kıyafetlerden birini çıkarıp kafama bastırdı. Teşekkür edip, bastırma olayını ben devraldım. Ardından yanlış yolda olduğumuzu fark ettim. Bu yol, eve gidiyordu!
"Sen?" dedim "Beni kandırdın mı?"
Cevap vermedi.
"Minho?" dedim bu kez. Yine cevap yoktu. "Bugün siz ikiniz bana cevap vermemek için yemin mi ettiniz?"
Asyalı, "Üzgünüm ama onun hayatta olduğunu bile bilmiyoruz. Norman haklı. Adamları duydun. Belki de öldü. Ne kadardır kayıp bilmiyoruz. Belki o gece kaçmayı başardı ve bu demektir ki saatlerdir dışarıda.. Zayıf biri diyorsun ve... hiç şansı yok Lucy." dediğinde öfkeden gözlerim doldu. Sinirlenince ağlamaktan nefret ediyorum!
"İkiniz de aşağılık birer pisliksiniz. Sadece kendi kıçınızı kurtarmayı düşünüyorsunuz şuan! İkinizden de nefret ediyorum! İğrençsiniz! Midemi bulandırıyorsunuz! Korkak tavuklar sizi! Birer korkaksınız! Ve.." dediğimde başka hakaretler bulmak için sustum, ardından tekrar "Ve siz.." dedim ama aklıma başka hakaret gelmiyordu.. Sadece, "Ve siz birer korkaksınız." diyebildim. Öfkemi gözyaşları eşliğinde kustuğum için rahatlamıştım.
Norman, "Bunu söyledin, başka bir şey söyle." dedi gülerek. Az önce yaşadıklarımızı unutmuş gibiydi. Bir Norman'a bir de Minho'ya baktım. İkisi de gülmeye başlamıştı. Kahkahalarla.
"Siz neye gülüyorsunuz pislik ve korkak herifler?" dedim yine öfkelenip.
Asyalı, "İnan bana ağlayıp tepinirken küçük bir çocuk gibi görünüyorsun. Boyun, kısa ya hani.. Bir de üzerine hakaretler.. Daha da komik!" dedi gülerek.
Ardından Norman, "Orospu çocuğu, siktirin gidin, canınız cehenneme, göt herifler. Bunlar daha orjinal şeyler. Dene." dedi.
"Ben size çok güzel Türkçe küfür ederdim de, dua edin öfkem geçti." dedim, ardından, "Göt herifler!" diye ekledim. İkisi tekrar kahkahalara boğulurken ben arka koltuğa sinmiş, kollarımı göğsümde kavuşturmuştum.
Yaklaşık 10 dakika sonra eve varmıştık. Buraya ev demek ne kadar doğru olurdu bilmiyorum. Bence ev, sevdiğin ve güvendiğin insanla akşam olunca yorgunluğunu paylaşabileceğin, güzel pazar kahvaltıları yapabileceğin sıcacık bir yerdir. Ben buradaki insanların hiç birine güvenmiyorum. Lea hariç.