Cihanda " aşk-ı mehcur" sanma rahat olur. Neler çeker bu gönül
söylesem şikayet olur.
(dünyada aşktan uzak olan sanma rahat olur. Neler çeker bu gönül söylesem şikayet olur.)
Şeyhülislam YahyaKuşlar uyuyordu. Doğa uyuyordu. İnsanlar uyuyordu. Hatta artık gece hayvanları bile uyuyordu. Gün doğumuna yalnızca 54 dakika vardı. Ve uyanık olan sadece bendim. Bir kaç gündür artık bir parçam olan şala yine sarılmıştım. Üşüyordum ne yapabilirim ki. Nedense bu zamanın havası bana fazla soğuktu. Oysa burada bahar ayındaydık. Karşımda ki aşçı uyuyordu.
Yavaşça kalktım sert topraktan. Ve kapıya doğru ilerledim. Dışarıdan hiç ses gelmiyordu. Nöbetçiler uyuya kalmış olmalıydı. Kollarımdaki ip bileklerimi acıtıyordu. Sessizce çıktım dışarı. Gerçekten de uyuyordu askerler. Yavaşça birine yaklaştım ve belindeki bucakla kolumdaki ipi kestim. Biraz zor olmuştu ayrıca fazla tehlikeliydi ama başarmıştım. Sonra koşar adımlarla Oğuzalp'in çadırına ilerledim. İçeri girdiğimde Oğuzalp uyuyordu. Uyurken yüzünde daha masum bir ifade vardı. Sessizce ona yaklaştım. Her şeyden habersizdi. Derin bir nefes vererek sedirin altına saklandım. Beni burada bulmaları imkansızdı. Sonuçta kimse düşmanı kendi evinde aramazdı. Soğuk iliklerime kadar işlerken şala daha da çok sarıldım. Ve beklemeye başladım.
Orada ne kadar kaldım bilmiyorum ama dışarıdan duyulan seslerle gözlerimi açmıştım. Orda uyuya kalmış olmalıydım. Büyük ihtimalle kaçtığımı fark etmişlerdi.
Çadıra biri giriyor biri çıkıyordu. Sesler kesilmiyordu bir türlü. Sonunda çadırda kimse kalmadığına emin olduğumda çıktım sedirin altından. Önce sedirin üzerindeki döşeği kaldırarak altına baktım. Belki bir şey bir ip ucu bulabilirim diye. Sonra kenardaki sandığın içine baktım. Ama hiç bir şey yoktu. Belki de buraya değil mutfağa gitmeliydim. Sonuçta yemek orda hazırlanıyordu. Zehiri bulma imkanım vardı. Ama bulsam bile neye yarayacaktı ki. Bizim zamanımızda olsa şişenin üzerindeki parmak izlerini bulabilirdiniz. Ama bu zamanda öyle bir imkan olduğunu hiç sanmıyordum.Dışardan duyulan ayak sesleriyle tekrar sedirin altına girdim. Çadıra iki kişi girmişti. Yalnızca ayakkabıları gözüküyordu. Çoğu kişiyi tanımadığım için seslerinden anlayamazdım. Biri eski botlar giyiyordu. Botun kenarında sarı bir çizgi vardı. Diğeri ise diğer askerler gibi giyinmişti.
Eski botlu adam konuşmaya başladı önce. Sesi hafif tanıdık gelmişti ama çıkartamamıştım.
-Kimse gördü mü buraya gelirken?
-Hayır.
- Şu kadın başımızı belaya sokacak. Bulduğun yerde kimseye gözükmeden işini hallet.
-Tamam. Peki Oğuzalp?
-Onun işini bizzat ben halledecem.
- Nasıl?
-Uyurken.Daha fazla uzatmamışlardı. Ve çirkin bir şekilde gülerek çıktılar çadırdan. Bense şaşkınca kalakalmıştım. Peki şimdi ne yapacaktım. Derin bir nefes aldım önce. Çoktan öğlen olmuştu. Akşama çok yoktu. Eee Oğuzalp hava kararır kararmaz odasına çekiliyordu. O halde yaklaşık 5 saatim falan vardı yani. Saklandığım yerden çıkarak çadırın ortasında volta atmaya başladım. Ne yapacaktım. "hadi ama Pina. Sen bu tarihi hikayeleri defalarca gördün. Hepsini biliyorsun. Biri prensi zehirlerse nasıl ortaya çıkartıyorlar." deyip duruyordum. Ama sonra aklıma bir fikir geldi. Önce sedirin kenarındaki halatı alarak ikiye katladım ve bir uçunu kovboylar gibi bağlayarak kapının önüne koydum. Diğer ucunu ise direk sedirin altına uzattım. Toprakla da ipi biraz kamufle edince ilk işi tamamlamıştım. Sonra sandığı karıştırırken gördüğüm hançeri alarak belime taktım. Bu benim korumam olacaktı. Bu arada zaman çabuk geçmişti. Tekrar sedirin altına girerek saklandım. Bir süre sonra Oğuzalp geldi. O sedire yatarken ben sadece bekledim. Sonra her şey birer birer işledi. Mum söndü önce. Sonra bir saatin ardından ki bana bir yıl gibi gelmişti içeri biri girdi. Eski botları giyen kişi.
Her Taraf sessizdi. Dolayısıyla nefes alışımı duyacak diye çok korkuyordum. Yavaş yavaş yatağa yaklaştı. Tam yatağın önüne geldiğinde bütün gücümle bacağına sert bir tekme attım. Geri doğru sendeleyen adam tamda kapının önüne gelmişti. Hızla ipi çekerek, bacaklarına düğüm olmasını sağladım. Bu arada adam büyük bir gürültüyle yere yığılmıştı. Önce sedirin üzerinden bir ağırlık kalktı. Sonra sedirin altından ben çıktım.______________
Oğuzalp
Devrilme sesiyle yattığım yataktan hızla doğruldum. Bakışlarım önce yerde yüz üstü uzanan Alper'e kayarken sonra arkamda beliren Pinaya kaydı. Yüzündeki nefret ifadesiyle Alper'e bakıyordu. Elindeki hançer, Nerden bulduğunu bilmediğim annemin hançeriyle bir savaşçıya benziyordu.
Alper yerden kalkmak için düzelirken içeri askerler girmişti. Tekrar Pinaya döndüm. Gözlerinin içindeki masum kıza, saflığa rağmen çok güçlü duruyordu. Bu arada hiç konuşmayan Pina sonunda konuşmaya başladı.
- Sizi öldürmeye çalışan oydu. Dedi Alper'i işaret ederek.
Bakışlarım Alper'e dönerken, askerlerin yardımıyla ayağa kalkan Alper irice açtığı gözlerle Pinaya baktı.-Asıl o öldürmeye çalıştı sizi. Baksanıza elindeki hançerini size saplayacaktı. Dedi.
-Bu hançer benim değil. Burada buldum. Kendimi korumak için. Ayrıca suçunu bana yükleyemezsin. Dedi Pina sinirle.
Bense bir beraber büyüdüğüm adama bir Pinaya bakıp duruyordum. Alper en güvendiğim adamdı. Bana asla ihanet etmezdi. Ama Pina da hain biri değildi. Yani öyle hissediyordum. Belki de öyle hissetmek istiyordum. Çünkü Pina farklıydı. Tanıdığım diğer kadınlara benzemiyordu. Tanıdığım kimseye benzemiyordu.
- Yakalayın haini. Dedi Alper hiddetle.
Askerler Pinaya doğru ilerlerken Pina korkuyla geri doğru adımlamaya başladı. Yüzündeki sert ifade ve elinde hançer olmasına rağmen kendini korumadan, koruyamadan gerilemesi, elindeki hançeri sadece tutmak için tuttuğunu gösteriyordu sadece. Asla kullanmayacaktı onu.Kendimi korumak için aldım dese de zamanı geldiğinde birine saplayamayacak biriydi. Bu onun aşırı masum ve iyi biri olduğunu gösteriyordu. Böyle biri hain olamazdı.
Onun burada olma amacını anlayamasam da kötü bir niyeti olmadığını düşünüyordum. O yüzden,
- Durun. Dedim.
- Pina benim himayem altında çadırda bulunuyordu. Elindeki hançeri ona ben verdim. Kendisi bana kanıtladı masum olduğunu. Bu konu burada kapanmıştır. Şimdi hepiniz çıkın ve beni Pina hatunla baş başa bırakın. Dedim. Ama kendim bile söylediklerimi ağzımdan döküldükten sonra fark etmiştim. Pina bana şaşkınca bakarken bende ona bakıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pina
AdventureAşk hiç beklemediğin bir yerden gelecek Zaman seni aşka götürecek. Biz insanlar benciliz. Yanlız kendi dertlerimizi kendi hayatlarımızı düşünürüz. O kadar odaklanmışız ki kendi hikayelerimize bir başkasının hikayesinde kapladığımız noktayı ne yazık...