Üzerimdeki monta iyice sarıldım. Hava soğuk olmamasıma rahmen üşümüştüm. Antalyaya gelmiştik. Babamlar dedemlerle görüşmek için zaman istemişti. Bende anlayışla karşıladım bunu. Geldikten sonra önce derslerimi ayarladım. Sonra dedemlerin sitesine geldim.
Ancak son 10 dk dır kapının önünde beklesemde, bir türlü cesaretimi toplayıp girememiştim. Sonunda derin bir nefes alarak sitenin demir kapısından içeri girdim.
Dedemlerin evinin önün egeldiğimde beratında kapıda beni beklediğini gördüm.
Yanına ilerleyerek,
-çok bekledinmi? Diye sordum.
-hayır. Dedi gülümseyerek.
Başımı sallarken o zile basıyodu.
-pina eğer yapamam dersen hemen şimdi vazgeçebilirsin.
-hayır. Vazgeçemem.
-eminmisin?
-evet.
Yavaşca başını salladı. Bu arada evin kapısı hizmetci tarafından açılmıştı.
Eve girerek salona ilerledik. Evde kimse yoktu ama sadece halam (!) vardı.
-çocuklar hoşgeldiniz. Diğerek bize ilerleyen kadın ikimizide kolları arasına alarak sıkıca sarıldı. Gülümsemeye çalışarak,
-hoşbulduk. Dedim.
-sizi hangi rüzgar attı bakalım buraya? O rüzgara syleyeyim de sürekli atsın sizi burya. Valla pina günlerdir yoksun o kadar özledik ki seni.
-gülümsedim.
-aslında biz dedemle konuşmak için gelmiştik. Dedim.
-aaa ama babam şirkete gitti bitanem.
-ne zaman gelir acaba.
-1 saate gelir galiba. Dedi halam.
-aysu abla biz pina ile ahmet amcanın odasında bekleyebilirmiyiz? Diye söze daldı berat.
Aysu halam biraz kararsız kalsada sonunda başını salladı. Berat ayaklanarak teşekkür ederken benimde elimden tutarak kaldırdı. Birlikte üst kata cıktık. Koridorun sonunda ki kapıyı açarak içeri girdik. Büyük bir çalışma odasıydı. Duvarın bir kenarı boydan boya kitaplıktı. Ortada büyük bir çalışma masası varıdı. Masanın arkasında yerden tavana kadar uzanan camlar vardı. Ama camlar perdeyle sıkıca kapatılmıştı. Diğer duvarda ise bir sürü resim çerçevesi vardı. Yaklaşarak resimlere baktım. Halam,
Amcam, babannem, kuzenlerim her birinin resimleri vardı. Arkama dönerek beratın oturduğu koltuğun karşısına oturdum. Çalışma masasının önündeki koltuklarda oturuyoduk.
Masanın üzerindeki isimlikte altın harflerle ahmet karaca yazıyodu. Masanın üzerindeki çerçeve dikkatimi çektiğinde uzanarak resmi elime aldım. Resimde babam bir kadın ve kucağında bir bebek vardı.
Gözlerim yaşarırken parmağımı kadının resmi üzerinde dolaştırdım.
Annem Miydi? o Çok güzeldi. Ben anneme benziyodum. Gözlerimiz aynıydı. Saçlarımızda. Onun fotarafını ilk defa görüyordum. Gözlerimden sessizce akan yaşlar içimi özlemle doldurdu. İnsan hiç görmediği birine özlem duyabilirmiydi? Duyuyodu işte.
Telefonumla resmin fotarafını çektim. Sonra çerçeveyi aldığım yere bıraktım.
-annene çok benziyomuşsun. Dedi elimdeki telefona bakan berat.
Gülümsedim.
-öyleymiş. Dedim.
Burukca gülümseyen berat ayağa kalkarak masanın etrafında dolaştı. Cekmeceleri ve masanın üzerindeki evrakları kurcalamaya başlayan berata şaşkınca baktım.
-berat ne yapıyosun? Dedim. Bir gözümde kapıdaydı. Biri bir amda içeri girse bu durumu açıklayamazdık.
-dursana! Dedim.
-orda öyle bekleyerek anneni bulabileceğini mi sanıyosun. Dedenin gizlediği şeyi öğrenmemiz lazım.
-tamamada ortaya bırakmaz herhalde!
Gülümsedi sadece bu sözüme.
-pina bu siteye elini kolunu sallayarak izinsiz birinin girebileceğine inanıyomusun gerçekten. Bu kadar korunaklı bir yerde bişeyleri saklamaya çokta gerek duyulmuyor. Ben sana da bu şekilde ulaştım zaten. Dedi.
Dudaklarımı bükerken bir kez daha kapıya baktım. Kimse gelmezdi herhalde.
Yavaşca masya yaklaşarak belgeleri karıştırmaya başladım.
-iyide berat biz ne arıyoruz? Dedim.
-bilmiyorum pina. Üzerimde kenana sarı veya annen yani leyla karaca yazan herhangi bişey olabilir aradığımız. Gözlerini dört aç.
Başımı sallıyarak aramaya devam ettim. Masada bişey bulamayınca kitaplığa ilerledim. Teker teker kitapları ve aralarını incelerken elime ajanda gibi bişey gelmişti. Yavaşca ajandayı çekerek elime aldım. Defterin üzerinde sarı yazıyodu.
Kapağını kadırarak içine baktım. İlk sayfasında tanımadığım bir adam vardı. Altında ise kenan sarı yazıyodu. Sayfaları yavaşca cevirdim. Her sayfada kenan sarı ile ilgili başka başka şeyler yazıyodu. Nereli olduğu, doğum tarihinden tutun muhtemel gidebileceği her yer yazılıydı defterdi.
Hatta yaptığı yasadışı işler bile kanıtlarıyla birlikte iliştirilmişti deftere.
- berat! Sanırım bişey buldum. Derken elimdeki defteri sallıyodum.
Hızla başını kaldıran ve beni gören berta sırıtarak yanıma gelidi. Elimdeki defteri alarak içine bakarken defterin sayfaları arasından bir fotoraf kayarak yere düştü.
Eğilip fototafı aldım. Kenan sarının resmiydi. Eyfel kulesi önünde bir bankta otururken habersizce çekilmişti. Fotorafın arkasında ise 3 gün öncenin tarihi atılıydı.
-sanırım parise gidiyoruz. Dedi berat.
Başımı kaldırarak yüzüne baktım. Elimdeki fotorafa dikkatle bakıyodu.
Neden sonra yüzünü kadırarak onaylama istercesine baktı.
Başımı sallayarak,
-ne zaman gidiyoruz? Dedim.
Gülümsedi.
-bu gün.
Bu sefer şaşırma sırası bendeydi.
-şaşırma pina. Dedenin bişeyler karıştırdığımızı anlaması an meselesi. Ayrıca çoktan fransaya adamlarını göndermiştir. Dedi.
-peki. Dedim. Son zamanlarda olanlardan sonra şaşırmayı bırakmalıydım galiba.
Defteri bana uzattı. Elinden alarak çantama koydum.
-gidelim o zaman. dedi.
- gidelim. Dedim.
Çalışma odasından çıkarak aşağıya indik. Halam ortalarda gözükmüyodu.
Sessizce çıktık evde.
Ama çıkışa ilerlemiyodu berat.
-nereye? Dedim.
-önce benim evime gidelim eşyalarımı alıyım. Sonra arka kapıdan çıkıcaz.
-arka kapıda mı var.
Güldü.
-tabiki. Ama arka kapı ormana çıkıyo.
Dedemlerin evini geçmiş baya ilerlemiştik ki çok hoş dışı gri renkte olan ve kocaman bir bağcesi olan evin önünde durduk. Bertaın peşinden ilerliyodum. Eve girerek üst kata çıktı. Bense salonda onu beklemeye başladım. Ev tamamen siyah ve gri renkşeriyle dekor edilmişti. Ve bu çok hoş bir gizem katıyodu eve. Ben etrafı incelerken sırtında çantayla berat indi aşağıya. Siyah kot pantolon, siyah kazak ve siyah ceket giyerek tamamen siyahlara bürünmüştü.
Gülmemek için kendimi kasarak,
-hoşgeldiniz bay James bond. Dedim.
Gülerek karşılık verdi.
-hoşbulduk bayan paloma.
İkimizde kahkaha atmaya başladık tabi.
Beratın evinden cıkarak yurta geldik . berat beni aşağıda beklerken ben hızla yurt odama çıktım. Önce dolaptaki siyah sırt çantamı aldım.
Sonra içine bir kaç parça kıyafet ve kişisel eşyalarımı koydum. Sonra dolabımın altına sakladığım pasaportlarımı ve hesap cüzdanlarımı çantamın altın sakladım. Diğer çantada ki dedemin odasından aldığımız defteride çantaya koydum. Sonra dolaptan aldığım siyah kot pantolonumu, siyah sweetimi ve siyah kot çeketimi giydim. Siyah botlarımı da giydikten sonra çantayıda alarak aşağıya indim. Berat bir taksinin önünde beni bekliyodu. Yanına ilerledim.
Beni baştan aşağıya süzerken sırıtıyodu.
O haline gülümsedim sadece. Taksiye binerek hava alanına gittik.
Uçak biletlerini aldıktan sonra babamlara ve dedemlere iyi olduğumu söyleyen bir mesaj atarak telefonu kapattım. Sonra çantanın içine koydum. Berat da aynısını yaptı. Sonuçta daha gitmeden yakalanmak istemezdik.
Sonra son girişe doğru ilerledik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pina
AdventureAşk hiç beklemediğin bir yerden gelecek Zaman seni aşka götürecek. Biz insanlar benciliz. Yanlız kendi dertlerimizi kendi hayatlarımızı düşünürüz. O kadar odaklanmışız ki kendi hikayelerimize bir başkasının hikayesinde kapladığımız noktayı ne yazık...