Gece Işığı🌙

22 4 0
                                    

(medya:mor ve ötesi - forsa   
Şarkıyla dinlemenizi tavsiye ederim.)

    Korku ve bitmişlik hissi insana herşeyi yaptırabilir. Derler.
   Doğruymuş. İnsan herşeyi son nefesinde farkediyo ne yazık ki.
Zamanın kırgınlıklarla, küslüklerle kaybedilmeyecek kadar kıymetli olduğunu  çok geç farkediliyor.
   Düşünüyorum bazen. Yaşadığım hayat farklı olsaydı. Yani sıradan bir insan olsaydım. Bunların hiç biri olmasaydı. Ama sonra uzaklaştırıyorum hepsini aklımdan. Çünkü her ne kadar keşkelerim şu an canımı yaksada, olduğum kişi olmasaydım, beni büyüten ikinci bir annem olmıyacaktı. Her ne kadar acı dolu olsada ilk kez aşık olmıyacak geçmişte birine adımı veremiycektim. Bir kardeşim olmıycaktı mesela. Yada belki şu an yanımda duran elimi sımsıkı tutan hayatımın aşkına hiç kavuşamıyacaktım.
   Evet son belki bu . evet henüz gerçekleştiremediğim şeyler var. Evet keşke dediklerimde var. Ama her son bir başlangıç değilmidir? Ölüm bile sonrasında allahın izniyle sonsuz yaşamın kapısını açmaz mı?

-pina! Dedi berat elimi daha da sıkı tutarken.
-efendim?
-seni bu dünyadaki herşeyden çok seviyorum.
-bende seni çok seviyorum berat. Seni de rüzgar manevi abimsin artık. Kuzenden öteyiz biz. Seninlede yaprak kardeşim, ablam olduğun için teşekkür ederim. Dedim bakışlarımı üzerimize doğru gelen akrep sürüsünden ayırmazken.
    Etrafımızı sarmış ve her saniye bizi daha da dar bir cembere hapseden akreplere...
-bende sizi seviyorum. Dedi yaprak ağlıyarak.
-evlenicektiniz. Dedi rüzgar kısık çıkan sesiyele. Sonra ekledi,
-toplayın kendinizi. Böyle ölmek ne size ne bize yakışmaz. Hayallerimiz var bizim umutlarımız. Bizden daha önemlisi ise bize bel bağlamış başarmamız için allaha yalvaran insanlar var zamanımızda. Dedi rüzgar.
   Tüylerim diken diken olurken,
-ama zamanı dondurmak onları durdurmadı ne yapabilirizki? Dedim.
-bilmeceyi çözebiliriz. Dedi.
-neydi?
-bir baykuş geceyi neden sever? Dedi yaprak.
-neden? Dedim.
-çünkü gece görür. Dedi rüzgar.
-yarasa neden karanlıktır? Dedim.
-çünkü karanlıkta yaşar. Aynı akrepler gibi. Dedi yaprak.
-bize neden kedi gibisiniz dedi? Dedi rüzgar.
-çünkü çünkü gece gündüz olarak  düşünürsek kedi hem sabah hem gece önünü görebilir. Biz insanlar gibi. Dedim.
-tüm bu hayvanların ortak noktası ne? Diye sordu berat sonra yine kendi cevapladı.
-hepsi karanlığı sever. Karanlıkta yaşar.
-peki karanlığı seven neyi sevmez? Diye sorarken akreplerle aramızda 1 metreden az bir mesafe vardı. Dördümüzde sırt sırta vermiş mümkünmüş gibi birbirimize iyice sokulmuştuk.
-aydınlığı sevmez. Dedi berat.
-zamanın kumlarını cevirmek ne demek? Diye sordu yaprak.
-eski mısır dilinden bir değim. Tersine cevirmek demek. Dedi rüzgar hızlı hızlı konuşurken.
-karanlığı tersine cevir... Diğen beratın sözlerini ben devam ettirdim.
-aydınlığı sevmeyen kaçsın.

   Bakışlarım elimdeki meşaleye kaydı önce sonra beratın elindeki meşaleye. Sonra yaprak ve rüzgara. Onlar başlarını salladığında tekrar berata döndüm.
    Kalbim yerimden çıkıcaktı sanki. Korkuyodum. Ama hayatta kalma isteğim daha şiddetliydi. Beratın kahvelerine bakarken serçe yutkundum. Başımı onaylar gibi salladığımda aynı anda meşaleleri akreplerin sürekli çıktığı oluklara attık.  Etraf bir saniye karardı önce.
    Korku tüm hüçrelerime yayıldı. O bir saniye bana 100 yıl gibi geldi. Sanki farklı milyonlarca hayat yaşadım. Sıkıca yumduğum gözlerimi yavaşca aralarken önce tiz bir ses yankılandı. Sonra olukların içi ateş alırken tüm salon aydınlandı. Akrepler geri kaçıyodu.
   Biraz önce canın kurtarmak için kaçan bizken şimdi canını kurtarmak için kaçan onlardı. Dünyanın düzeni buydu işte.

    Tüm mısırdan duyulduğunu düşündüğüm bir sesle karşımdaki duvar hareket etmeye başladığında temiz hava doldu içeri. Mutluluktan gözlerimden firar eden yaşlarımı hiçe sayarken derince içime çektim havayı.
    Nefes alabilmek özgürlüktü. Bunu yeni anladım.

-kurtulduk. Dedi yaprak kısık bir sesle. Sonra tekrar etti bu sefer sesi biraz daha yükselirken. Sonra tekrar etti bu sefer bağırarak.
   Heycanla yerinde zıplayan yaprak rüzgarın boynuna atlarken ben de berata döndüm. Yorgun ama rahatlamış bakıyodu gözleri.
-kurtulduk. dedim kendimi ikna etmek ister gibi.
   Elimi tutan beratın eli daha da sıkarken elimi gülümsedi.
-kurtulduk. Dedi.
    O an bir sıcaklık çıktı sanki kalbimden ve birleşen avuçlarımızdan geçip onun kalbine aktı.
    Hiç üst üste aşık oldunuzmu? Ne olduğunu bilmiyorsanız eğer aşık  olduğunuz insana tekrar aşık olduğunuzu anladığınzı an ne demek istediğimi anlıyacaksınız.
    Bakışlarımı derin kahvelerden çekerek kapıya cevirdiğimde. Bizi şaşkınca ve irice açtıkları gözleriyle izleyen mısır halkıyla karşılaştım.
Kurtulaçağımızı düşünmemişlerdi belli ki. Ama kurtulmuştuk. Bırakalım onlar bundan sonrasında tanrılarının bize yardım ettiğini düşünsünlerdi.
    Başımızdan geçen herşeyin allahın bize sunduğu hayat olduğuna ve bize yanlız allahın yardım ettiğine yemin ederim. Ama kanıtlayam. Zaten inanç sevgiyle aynı şey değilmi. Kanıtlanamazlar ama herkes var olduklarını bilir.

   Dördümüz yan yana durduğumzuda önce birbirimize baktık. Sonra yavaşca çıkışa doğru ilerledik. Gecenin ışığı aydınlatıyodu etrafı.
Ve tamamen çıktığımzıda dışarı önce önce gürültüyle kapandı arkamızda ki kapı. Sonra önümüzdeki insanlar delice alkışlamaya başladı.
    Bize, şu ana , yıldızlar şahitlik ediyodu.
  
   
_____________________

Hayat tuhaf neden mi?
Bize hain diyen adam şimdi karşımızda tanrılarının kutsadığı insanlar olduğumuzu düşünüyor. Ve bize en iyi hizmetleri ettirmeye çalışıyo.
   Kimden mi bahsediyorum?
  Şu an aynı masada oturduğumuz baş köşedeki firavuna.

  Piramitten çıktıktan 10 dakika sonra firavunun adamları bizi alarak saraya getirmişti. Sonrasında firavunun emriyle sarayın en güzel odalarına yerleştirmişlerdi.
     Şu ana kadar ise firavunu hiç görmemiştik. Yemekte çıkmıştı karşımıza.
  Ve bizim firavundan isteyeceğimiz belliydi. Mezarın yeri.

pinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin