Bir ışık hüzmesi vuruyor yüzüme.
Düşünüyorum ne tuhaf bu evrenin düzeni. Hayat ne tuhaf. Bir adım atıyorum. İleriye doğru. Tek ses çıkmıyo koskoca salonda. Binlerce göz üzerimde. Ama heycanlanmıyorum. Çünkü ben iki hayat yaşadım.
Beyaz elbisemin yakasına takılı broşum parlıya. Elimi üzerinde gezdiriyorum. İnsan kalabalığı içinde annem, babam ve kardeşim görülüyo. Bana heycanla el sallıyolar. Yanlızca gülümsüyorum.
Arkamdaki cocuğun üç kez bagetleri birbirine vurmasıyla sahnenin ışığı sağımdaki gitariste dönüyor. Elektro gitarın sesi ve baterinin ritmi tüm salonu dolduruyo. Biraz önce boş olan salonda şimdi çılgınca dans eden müziğe eşlik eden insanlar var.
Önümdeki mikrofona yaklaşıyorum. Mikrofonun ayarları daha önce yapıldığından onunla uğraşmıyorum. Gözüm salonun kapısında ama. Gelmesi gereken başkaları var.
Derin bir nefes alırken salonun kapısı sertce açılıyor. İçeri önce kahverengi gözlü cocuk giriyor ve hemen ardından onlar. Kalabalığın içine dalarak annemlere yaklaşıyorlar. Hepsinin gözü üstümde. Bana gülümsüyolar. Şükrediyorum. Öyle yada böyle bu güne kadar yaşadığım herşey için şükrediyorum.
-pina!! Diğe bağıran kahve gözlerin sahibi delice beni alkışlarken sanki enerji doluyorum.
Ve gitaristin soloyu bitirmesiyle mikrofonu ayaktan çıkartarak öne ilerliyorum. Sesim tüm solonu kaplarken çılgınca eşlik ediyor insanlar.
Evet ben burdayım ben başardım...Peki buraya nasıl mı geldim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pina
AventuraAşk hiç beklemediğin bir yerden gelecek Zaman seni aşka götürecek. Biz insanlar benciliz. Yanlız kendi dertlerimizi kendi hayatlarımızı düşünürüz. O kadar odaklanmışız ki kendi hikayelerimize bir başkasının hikayesinde kapladığımız noktayı ne yazık...