Dönüm Noktası 🌙

33 3 0
                                    

     Bir gün bilge biri demiş ki, insan kaybettiği an herşeyin kıymetini anlar. Ne doğru öyle değilmi?
    Ama ne yazık ki, en önemli olan şey yani hayatımızın da anlamını ölümle burun buruna geldiğimizde anlıyoruz.
    Oysa hayat bunu anlamaya zaman ayıracak kadar uzun değil...

   Karşımda cansız bir ölü gibi yatan bir adam var. Kime sorarsanız sorun o bir ölü. Ama ben onla daha dakikalar önce yan yanaydım. Belki gerçekten dünyada değil ama rüyalarımda yanımdaydı.
  Ne kadar zaten ölü olsada ruhu canlı birini öldürmemi istediler benden. Şu ana kadar kararlı adımlarla yaklaştım buraya. Çünkü işin sonunda bir sürü insanın hayatı söz konusuydu. Peki bundan sonra, gerçekten bana onca yardım eden bir insanı feda edebilecekmiydim.
   Yapabilirmiydim?

  Ne yazık ki hem bu görev, hem de bu sorumluluk çok fazlaydı. En azından benim gibi henüz 23 yaşında olan bir genç kız için.

    İlk geçmişe giddiğim an geldi aklıma. O kale koridorunda hayalle karışık onu görüşüm geldi. İlk an anlamıştım ona güvenmem gerektiğini. Her ne kadar o aynı şekilde diğer insanları tuzağa düşürmüş olsada, ben bana zarar vermiyeceğini anlamıştım sanki. Büyük büyük büyükbabam...

   O da belki eşine olan benzerliğimden belki yanlızca öyle olması gerektiği için iradesine karşı gelip bana yardım etmişti.

   En başından beri olan herşeyde büyük bir payı vardı.

     Derler ki insanın yaşadığı her şey onu biraz daha geliştirir. Bende geliştim. Olgunlaştım.

   Her ne kadar sorumluluğu fazla olsada yapmam gereken bu. Onu bu esaretten kurtaracakta, esir olanları kurtaracakta benim çünkü.

- pina. Yapabilecekmisin? Dedi berat elini omzuma koyarak.
    Başımı salladım. Ve
- bana bir keresinde bazı insanlar, bazen yalnızca diğerlerinin hayatına küçük bir noktayı doldurmak için dail olur demiştin. Ben sanırım şu ana kadar hep başkalarının hikayelerini tamamlamaktan kendi hikayeme bakamadım. Ve bence artık kendi masalımı yazmanın zamanı geldi. Dedim.
   Ortada yatan yaşlı adama biraz daha yaklaşarak. Bu arada rüzgar ve yaprak kenarda yalnızca beni izliyolardı. Tek cıt çıkmıyodu koskoca odada.

     Kalp atışlarımın sesini çok net duyabiliyodum. Çantamdan cıkardığım küçük şişeyi avuçlarımda sımsıkı tutuyodum. Lahite iyice yaklaştım. Çok farklıydı. Yani burdaki hali ve rüyalarımdaki hali. Çok farklıydı.

    Ölü bedeni daha canlıydı sanki. Oysa rüyalarımda ki hali artık bıkmış ve ölmek ister bir haldeydi. Belli ki ıstırap çekiyodu.

     "allahım sen beni affet." dedim içimden. Ve küçük şişenin kapağını açarak adamın üzerine serpiştirdim.

-peki şimdi ne oldu? Diye sordu yaprak gözlerini bir an olsun ölü yatan adamdan almaksızın.
-bilmiyorum. Dedim.
-işe yaradımı? Dedi rüzgar anlamaya çalışırcasına.
-yaramış olmalı. Dedi berat caresiz bir sesle.
-eve dönmek istiyorum. dedim.

    Sıkılmıştım. Yorulmuştum. Yıpranmıltım. Ve tek isteğim artık herşeyin son bulmasıydı. Başımı sıcaçık yorgabım altına sokayım ve günlerce oradan cıkmayım istiyordum. Bide mğmkünse yarım kalan okulumu bitirmek istiyodum artık.

-bende. Dedi yaprak titreyen sesiyle.

   Bir adım berata yaklaştım ve elini tuttum sonra bakışlarımı rüzgarın ve yaprağın üzerine cevirdim. Yapmaya çalıştığımı anlamış olmalılar ki yanıma gelerek el ele tutuşmuşlardı.

  Şimdi ilk geldiğimiz günkü gibiydik daire oluşturmuştuk yani. Gözlerimi sımsıkı yumdum ve ailemi düşündüm önce. Sonra evi düşündüm. Antalyayı istanbulu zamanımı düşündüm. Ve sonra gitmek istedim.
"evime, zamanıma dönmek istiyorum." dedim içimden. Ve tekrar ettim. Ve tekrar ettim. Ve tekrar...
    Ta ki başıma giren ani sancıyla kaşlarımı çatana kadar...

pinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin