Kahvelerinde Kayboldum🌙

33 6 0
                                    

- daha yükseğe!
    Rüzgarın talimatıyla bir adım geri giderek daha yukarıya doğru tekmemi attım.  
    Ayaklarım sertçe yere bastığında derin derin nefes alıyodum.
-bu gün daha iyiydi pina. Mola zamanı. Diyen rüzgar arkasını dönüp odadan çıkarken bende aynanın önündeki suyu aldım. Ve başıma diktim. Soğuk su boğazımı yakarak geçerken olduğum yere çöktüm.
   Günlerdir dövüş eğitimleri alıyodum. Her geçen gün gelişiyodum. Benimle birlikte  içimdeki öfkede, özlemde büyüyodu tabi.
 
     Deliriyodum. Hayat neden böyleydi? Neden masumlar bu kadar açı cekmek zorundaydı?
    Ama bu bizim sınavımızdı öyle değilmi?
    Başarıcaktım. Bu sınavı geçicektim.
Aklıma koydum. Bunu.
    Dinlenmek bana haramdı. İçimde sönmeyen közler her gün biraz daha harlanıyodu. İntikam isteği bütün vücudumu ve damarlarımı ele geçiriyodu. Artık kalbim kan değil öfke pompalıyodu sanki.
   İşin kötü tarafı intikam alıcak biri de kalmamıştı. Çünkü o aşağalık ona yaşataçağım acıları tadamadan ölmüştü.
    Sinirle ayağa kalktım ve hızlı adımlarla odanın diğer uçundaki kum torbasına doğru ilerledim. Sinirle geçirdim  yumruğumu torbaya. Sonra bi daha, bi daha,
-ahhhhh!
  Bi daha... Parmaklarım sızlıyodu. Eliminden aşağı kanlar süzülüyodu.
-ahhhhh!
    Bir daha... İçimdekileri kusmak istercesine defalarca yumrukladım torbayı. Sonra son bir kez tüm güçümü toplayıp vurdum. Hızla geri savrulan kum torbası aynı hızla bana doğru geldi. Anlık olarak başım döndüğünden kendimi çekemedim. Torba  beni geri savururken yere düştüm. Düştüğüm yerde açıyla inliyodum.
   Tam o sırada odanın kapısı açıldı.
-pina! Yaprağın sesiyle başımı kaldırdım.
   Koşarak yanıma geldi.
-ne oldu sana böyle? Derken beni yerden kaldırmaya çalışıyodu.
    Ağlamam lazım dı? Ağlamadım. Tam tersi bir psikopat gibi gülmeye başladım.
   Bana şaşkınca bakıyodu yaprak.
-şaşırma deliriyorum. Söylemiştim. Dedim yaprağın ellerinden kurtulup tek başıma ayağa kalkarken.
-pina kendini çok zorluyosun. Bak herkes üzülüyo.
-kim üzülüyo yaprak? Aşık olduğum adam orda. Ölü mü diri mi belli değil?
Ve siz benden normal hayatıma devam etmemi bekliyosunuz. Allah aşkına o çocuğun bu olanlarla hiç bir bağlantısı yok. Sırf bizim yüzümüzden bunları yaşıyo. Yaaa neden? Dedim. Sesim git gide yükselirken.
-haklısın. Ama sende bizim canımızsın. Bak pina sen nasıl berat için endişeleniyosan bizde senin için endişeleniyoruz. Hem berat seni böyle görse çok kızardı. Dedi yaprak ağlamaklı bir ifadeyle.
    Başımı hızla iki yana salladım.
-rüzgara dersin bittiğini söylersin.
Dedim ve arkamı dönüp çıktım spor odasından. Hızla merdivenlerden cıkarak odama girdim. Üzerimdekileri sertce çıkartırken elimdeki kan kıyafetlerimi mafetmişti ama umrumda bile değildi. Kana bulanmış beyaz tişörtümle burnumdaki kanı temizleyip kapının kenarındaki çöpe attım. Dolaptan aldığım kazak ve pantolonu üzerime geçirip çıktıp evden. Hastaneye gidiyodum.

    Hastaneye vardığımda kimsenin yüzüne bakmadan beratın odasına çıktım ve kapıyı yavaşca açarak içeri girdim. Cansızca uzanıyodu yine yatağında. Başındaki makineler artık aşina olduğum sesleri çıkarıyodu.
   Aklıma o makinelerin deli gibi öttüğü ilk günler geldi. Titredim bir anda. Bunun bir kez daha olmasına dayanamazdım. Yavaşca yaklaştım yatağa ve her kaçtığımda yaptığım gibi beratın yanına uzandım. Yüzümü ona dönerek yüzünü izlemeye başladım.
-doktorlar bizi duyabilme iğtimalin olduğunu söyledi. Duyuyomusun gerçekten? Duyuyosan dön artık. Dedim gözlerim yaşarırken.
    Gün boyu güçlü, sinirli, asabi, istediğini elde eden bir kız gibi görünebilirdim. Ama gece olupta beratın yanında durduğumda yüzümdeki maskede düşüyodu.
     Buydum ben güçsüz, korkak, yıkılmış, yaralı kız. Sadece berata sığınmak istiyodum.
-seni çok özledim. Dedim gözlerimden akan yaşlar hızlanırken.
-berat biliyomusun artık o çok sevdiğim yıldızlara bakmaya çok korkuyorum. Çünkü yıldız kaysa sana bişey olucak sanıyorum. Sen anlatmıştınya. Ben korkuyorum işte.
Berat meher ben seni çok seviyormuşum. Ama bu öyle basit bişey değil. Oğuzalpide sevdiğimi söylemiştim. Ama ben onu hiçbir zaman sevmemişim şimdi anlıyorum. Çünkü gerçek sevgi çok daha farklı. Aynı sana hissettiğim gibi. Uyansan olmazmı? Sarılsan sımsıkı...
Güçüm tükeniyo artık.
   Dedim gözlerimi sımsıkı kapatırken.
Ve o halde berata şarkı söylemeye başladım.

Çaresiz
İçimdeki çocuk bir günah gibi hep suçlu, Senin ellerin soğuk ve yağmurlu
İçimde her gün ölen umutlar var olsun Zaten aşklar hep böyle

Sana bir söz yazdım bugün yolladım rüzgarla içinde göz yaşı vardı küçücük bir kadınla

Aaaaaaay aaaay
Aaaay aaaaay aaaaaaaay
Aaaay

Çaresiz
Bütün kelimeler bir yalan gibi hep suçlu, senin hala gözlerin soğuk ve yağmurlu içimde her gün büyüyen çığlıklar var olsun zaten aşklar hep böyle

sana bir söz yazdım bugün yolladım rüzgarla içinde göz yaşı vardı küçücük bir adamla...

  Gözlerim kapalıydı ama yaşlar akmaya devam ediyodu. Bir anda kulaklarıma dolan makine sesleriyle gözlerimi hızla açtım. Ama karanlıktı.
   Pardon karanlık değildi. Bizzat biri elleriyle gözlerimi kapıyodu.
    Makinelerdeki ses artarken gözlerimi kapayan ellerin sahibi konuşmaya başladı.
-bende seni özledim. Sesi yorgun ve kısık çıksada sadece üç kelimesi kalbimi durdurmuştu sanki.
   Sanki kalbim durmuş ve sonra elektro şokla tekrar canlanmıştı. Sesim çıkmıyodu bile. Gözlerim önündeki büyük eller yavaşca çekilirken karşımdaki kahvelerde kayboldum.
-kahvelerini özledim. Diyeverdim bir anda.
-bende elalarını özlemişim. Dedi.
    Hızlanan kalp atışımla kollarımı sıkıça boynuna doladım.
    Ağlıyışım artarken hiç olmadığım kadar mutluydum. Evet ağlıyodum evet hıçkırıklarım tüm hastaneyi ayağa kaldırıyodu. Ama mutluydum.
    Koşarak içeri giren hemşireler yanımıza gelirken ança ayrıldım berattan. Ben ayağa kalkarak geri çekilirken doktorlar ve hemşireler beratı kontrol ediyodu. Beratınsa bakışları bir an olsun benden ayrılmıyodu. Dakikalar sonra kontrolleri bittiğinde doktoru yanıma geldi.
-geçmiş olsun  pina hanım. Berat bey düşündüğümüzden daha güçlü çıktı.
Kontrollerini yaptık. Hafıza problemi veya bir engeli yok. Ancak prosodür gereği bazı tahliller yapmamız gerek. Herşey normal çıkarsa bir hafta içinde çıkışlarını yapabilirsiniz. Dedi gülümseyerek.
   Bende  Gülümseyerek başımı salladım.
      Odada tekrar baş başa kaldığımızda karşısındaki tekli koltuğa oturdum. Hala şaşkınlıktan ağzımı açıp tek kelime edemiyodum.
-pina neler oldu? Diyen soran beratla gerçeğe dönmüştüm.
   Yüzüm düşerken zorla yutkundum ve ona olanları en başından anlatmaya başladım. Son altı ayda olanlarda dail.

pinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin