Dakikalardır odanın içinde bir aşağı bir yukarı dolanıyodu berat. Bense yatağın kenarında oturmuş Olanları düşünüyodum. hala idrak edememiştik.
Odada çıt çıkmıyodu. Tek ses nefes sesleri ve beratın parkede yürürken çıkardığı ayak sesleriydi. Neredeyse gece yarısı olmuştu ve biz hala ilerleyememiştik.
-aklım almıyo! Beratın sesiyle kafamı kaldırdım. Kendi kendine söyleniyodu.
-nasıl her zaman bizden bir adım öndeler. Daha da önemlisi kim bunlar? Dedi yine kendine.
-berat! Diye seslendim.
Ama o kadar dalmıştı ki düşüncelere beni duymuyordu bile. Bir kez daha,
-berat! Diye seslendim.
-gizemli çocuk dur artık!! Diye bağırdığımda sonunda durmuştu.
Yavaşca bana dönerken çatık kaşlarla bakıyodu yüzüme.
-ne dedin sen? Dedi. Ses tonu beni korkutmuştu ama. Kekeleyerek,
-dur Dedim. Dedim.
-ondan önce?
-gi-gizemli çocuk. Berat kızmadın dimi. Öyle dedim çünkü ben geçmişteyken beni kurtardığında çok gizemliydin oradan kalmış aklımda bir anda çıktı ağzımdan. Dedim kendimi savunmaya alarak.
Ben beratın kızmasını bekliyodum. Çünkü bakışları sinirliydi. Ama o hiç beklemediğim bir şey yaptı ve iyice yaklaşarak alnımdan öptü. Vücuduma bir anda hakim olan üşüme beni tirtir titretirken şaşkınca berata baktım. Biraz önceki sinirli yüzü yerine gülümseyen bir ifade gelmişti.
Nefes alışlarım hızlanırken, kekeleyerek,
-bu ne içindi? Dedim.
Sesim fazla kısık çıkmıştı ama.
-bu bana bazı şeyleri farkettirdiğin içindi. Dedi.
-neyi?
-pina meydanda kaybolduğunu hatırlıyosun dimi. Orda birini görmüştüm. Tuhaf hareketleri ve bakışları vardı. O an anlamamıştım nedenini. Ama şimdi düşününce, o adam bize otelin girişinde karşılayan resopsiyonist adamdan başkası değildi. Kaldı ki aynı adam biz odamızın anahtarını aldıktan sonra bir anda girişteki görevinden ayrılmış ve asansör görevlisi olmuştu. Fazla süpelenmemiştim adamdan. Ama sürekli dibimizde bitiyodu. Meydanda da karşılaştık sonra. İşin daha da tuhaf yanı sen zamanı dondurduğun ilk beş saniyede hareket halindeydi. Pina herşeyin aynı anda donması gerekirdi. Sonra biz senle konuşurken adam olduğu yerden kayboldu. Ben daha zamanı düzeltmeden. O an anlamamıştım. Yada dikkat etmemiştim. Ama şimdi düşününce gizemli adam... Derken gözleri ışıldıyodu beratın.
-iyide bu durumda o da zaman yolcusu?
-evet.dünyanın her yerinde olabilir böyle insanlar. Ve galiba pariste birini bulduk.
-peki ne yapıcaz?
-adamı bulucaz o da bizi kenan sarıya götürcek.
-adamın otelde olduğunu sanmıyorum. Kenan sarı tarafından bizi tehtit ettikten sonra burda kalmaya devam etmemiştir bence.
-evet. Ama hala bazı bilgiler kayıtlarda olmalı. Yada onu tanıyan nerede olabileceğini bilecek biri olmalı.
-o zaman başlıyomuyuz?
-evet. Ama yarın sabah başlıyoruz. Gözlerinin altı kan çanağına döndü. İyice dinlen.
-tamam. Dedim. Berat gülümseyerek önümden kalktı. Dolaba doğru ilerleyerek içinden yedek pikeyi aldı. Yatağın üzerinden de yastık alarak karşıdaki koltuğa bıraktı. Sonra dahınık halde yerde duran pijamalarını aldı eline.
-ben banyoda giyinirim sende burda giyin. Dedi.
Ben başımı sallarken o banyoya ilerledi. O gittikten sonra bende yerde duran kıyafetlerimi tekli koltuğun üzerine koydum. Aralarından pijamalarımı seçerek aldım ve üzerimi hızla değiştirdim. Sonra pencerenin perdesini açarak yatağa girdim. Bir yandan dışarıya eyfel kulesine bakarken bir yandan da düşünüyodum.
Bu sırada berat bonyodan çıkmış odanın ışığını kapatmıştı. Gözlerimi sıkıca kapayarak uyumuş taklidi yaptım. Ayak sesleri önce bana doğru yaklaştı sonra önümde durdu. Nefes seslerinden anlıyodum. Bir kaç saniye öylece durduktan sonra belime kadar kapattığım yorganı omuzlarıma kadar örttü. Elini saçlarımdan hissettiğimde yüzümdeki saçımı geri çekti.
Sonra, sonra uzaklaştı. Ve koltuğun üzerindeki pikenin hışırtısı doldu kulaklarıma. Gözlerimi yavaşca araladığımda yüzümde oluşan gülümsemeyi engelleyemiyodum.
Ne olmuştu biraz önce? İçimde olan bu duyguda neydi? Neden yine titremiştim. Neden berat her bana yaklaştığında üşüyodum?
Ama bu üşümek farklıydı. İnsan üşümeyi sevmezdi dimi. İstemezdi üşümek. Ama ben istiyodum. Çünkü berat yanımdayken yaşadığım üşüme daha çok buz gibi donduktan sonra üzerine sıcak kalın bir şal alıp elinde sıcak çikolatayla şöminenin başında keyif çatmak gibi bişeydi. Yani önce üşüyodun. Sonra düşününce için ısınıyodu. Sonra sıcaklık tüm vücudunu kaplıyodu. Ve bu his çok güzeldi..._________________
Hani derlerya "yüzüme vuran güneş ışığıyla uyandım" diye. He öyle olmadı işte ben odanın kapısı çaldığı için adeta uçarcasına yataktan fırladım. Berat çoktan uyanmıştı belli ki yoktu yerinde. Elimle damağımı çekerek kalktım yataktan. İçeri geçtiğimde beratı servis masasındakileri masaya koyarken buldum.
-günaydın.
-günaydın. Dedi gülümseyerek.
Masaya oturduğumda o da karşıma oturdu. Kahvaltılıkları tabağıma koyarken beratta kendi tabağını dolduruyodu. Sonra kenardaki çayı alarak ikimizinde bardağını doldurdum.
Tuhaf hissettirmişti bu. Sanki hiç bir sorun yoktu. Sıradan bir gündeydik. Burukca gülümsedim.
-ee ne yapıyoruz bugün. Dedim yalancı bir neşeyle.
-hızla yemeği yiyelim sonra lobideki çalışanlardan adamın yerini öğrenicez. Sonrası çorap söküğü gibi gelir diye düşünüyorum. Dedi.
Başımı salladım. Daha fazla konuşmadık. Hızla yedik yemekleri sonra içeri giderek üzerimi değiştirdim.
Lobiye indiğimizde direk resepsiyona ilerledik. Berat fransızca resepsiyonistle konuşurken bende arkamdaki kolonlara yaslanarak onları izlemeye başladım. Dil bilmemek çok kötüydü. Bir süre sonra berat resepsiyoniste teşekkür ederek yanıma geldi.
-ne oldu? Dedim merakla.
-adam dün işten ayrılmış. Dedi.
-tahmin etmiştik. Peki nerede olduğunu biliyormuymuş. Dedim.
Başını olumsuz anlamda salladı.
-ama bişey öğrenirse arıycak. Telefonumu aldı. Dedi.
Kaşlarım istemsizce çatılmıştı. Berata çaktırmadan resepsiyoniste baktım. Berata bakıyodu direk. Kadınla göz göze geldiğimizde kötü kötü baktım kadına. Gözlerini hemen çekti ve arkasına döndü. Yüzüme bir gülümseme yayılırken bunu neden yaptığımı bile anlayamamıştım.
Berata döndüğümde alayla yüzüme baktığını farkettim.
-ne? Dedim.
-sen beni mi kıskandın?
-ne münasebet?
-burdan hiç öyle görünmüyo.
-uf saçmalama berat. Derken yanaklarım hafiften kızarmaya başlamıştı bile.
-hem sen neden verdin telefonu. Açamıyoruz bile. Açarsak bulurlar bizi.
-pina deden defterin olmadığını farkettiyse anlamıştır zaten. Her an gelebilirler yani. O yüzden telefonları kapamak bir çözüm değil. Dedi.
-ne yani yakalancakmıyız?
Sırıttı.
-hayır kıskanç kız yakalanmıycaz çünkü bu gün otelden ayrılıcaz odaya çıkıp eşyalarımızı alalım.
Kaşlarımı çatarak,
-ben kıskanç değilim. Dedim.
Sadece güldü ve ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pina
AdventureAşk hiç beklemediğin bir yerden gelecek Zaman seni aşka götürecek. Biz insanlar benciliz. Yanlız kendi dertlerimizi kendi hayatlarımızı düşünürüz. O kadar odaklanmışız ki kendi hikayelerimize bir başkasının hikayesinde kapladığımız noktayı ne yazık...