Geçmişe Mazi Derler ⏳

50 7 1
                                    

Yuva ne demekti? Yada insan aynı anda farklı zamanlarda farklı iki yere evim diyebilirmiydi?
O kadar özlemiştim ki burayı sanki en başında bu zamanda doğmuşum, en başında bu dünyaya aitmişim gibi.

Ben burdayken kaldığımız kalenin önünde ortaya çıkmıştık ama, öğrendiğimize göre benden 2 yıl sonra beyliğin öbür uçuna yeni bir kale yapılmış ve oraya taşınmışlardı.
Biz oraya gidiyoduk şimdi. Geçtiğimiz yolları, insanları gülümseyerek izliyodum. Meydana yaklaştığımızda burada olan şeyler geldi birer birer aklıma. Meydanın karşısındaki alinin dükkanı bile hala aynı yerdeydi. Köşeye yeni bir ekmek fırını açılmış, meydanın ortasına eskiden ateş yakılan yere devasa bir su havuzu yapılmıştı. Havuzun ortasında ise bir kadın heykeli vardı.
Heykel dikkatimi çektiğinden havuza doğru ilerledim. Yaklaştıkca heykeli daha net görmeye başladım.
Şaşkınlıkla aralanan ağzımı ellerimle kaparken irice açılmış gözlerle karşımdaki heykele baktım bir süre. Çünkü havuzun tam ortasında benim heykelim vardı. Gözümden sesizce akan bir damla yaş ardından geliceklerin habercisi gibi akarken havuzun önündeki taşa kazınmış yazıları okumaya başladım.

"oğuz bey hanımı pina"
hatun.
Seni asla unutmayacağız
Hanımımız.

Gözlerimdeki yaşları elimin tersiyle silerek yanımda beni izleyen berata döndüm.

-beni unutmamış.
-sen unutulacak kadınmısın?
-değilmiyim.
-değilsin pina.

Beratın gözlerine dalmışken tam yanımızda duran küçük bir çocuk heykele bakmaya başlamıştı. O bizi göremiyodu tabi. Çocuk meraklı meraklı havuzu ve heykeli izlerken yanına bir adam geldi. Küçük kızın yanına çöktü.
-baba bana yine pina hanımın hikayesini anlatırmısın? Dedi kız.
Adam gülümseyerek başını salladı.
-bundan yıllar yıllar önce güzeller güzeli bir bey kızı varmış prensesim. Aynı senin gibi çok güzelmiş. Ama bey kızı bir gün tüm beyliğini kaybetmiş. Aç kalmış. Ormanda kalmış. Sonra bir gün şansına çok yakışıklı bir beyle kesişmiş yolları. Bir sürü badire atlatmışlar birlikte. Çok güçlüymüş pina hatun. Hep doğrunun peşinde koşmuş. Bey ve pina hatun birbirine aşık olmuşlar sonra. ve evlenmişler. Çok mutluymuş onlar. Ama bir gün pina hatun hastalanmış. Ve sevdiği adamın kollarında hayata gözlerini yummuş. Çok ağlamış hem bey hemde onu seven herkes. Ama bi işe yaramazmış bu. O yüzden oğuz bey bir gün bu topraklardaki en yetenekli ustaları toplamış ve pina hatunun nice kahramanlıklar, cesaretler gösterdiği bu meydana büyük bir heykelini yaptırmış. Pina hatun ve oğuz beyin hep gittiği bir göl varmış bide. Oğuz bey heykelin etrafına havuz yaptırmış. İçini ise o gölün suyuyla doldurtmuş. Diğen adam öylece havuza bakmaya devam ediyodu.
Gözlerimden usul usul akan yaşlara rahmen bir an olsun onlara bakmaya ara vermedim. Onlar yani halk bizim onlara gösterdiğimiz hikayeyi biliyodu. Oysa çok farklı şeylerde olmuştu.
-baba oğuzbeyimiz çiçek hanımımızla evli ama. Ayşe dediki bu hikaye yalanmış öylemi? Dedi kız.
Kaşlarını çatan babası anında savunmaya geçmişti.
-hayır kızım bu hikaye gerçek. Oğuz bey beylik için evlenmesi gerektiği için evlendi. Ama her ay buraya gelip pina hatun için çiçek getiriyo ya.
Hem biliyomusun ben pina hatunu gördüm. Onunla konuştum.
-gerçektenmi. Diyen küçük kızın gözleri irice açılmış babasına bakıyodu.
-evet bitanem. Ben bir gün ormanda kaybolmuştum. Çok korkmuştum. Beni pina hatun bulup getirdi annemin yanına. Diğen adam düşünceli düşünceli heykele bakarken,
Ben gülmek ve ağlamak arasında kalmıştım. O çocuktu...

-sende şeytan tüyü var kesin. Diyen beratla bakışlarımı baba kızdan çekerek berata yönelttim.
-o ne demek?
-herkese kendini sevdirmeye başarıyosun.
Gülümsedim bu sözüne.

Birlikte ilerlemeye devam etmiş ve sonunda kaleye varmıştık.
Önce aybükeyi görmüştüm. Büyümüştü. O genç kız gitmiş yerine olgun bir kadın gelmişti sanki. Ama asıl değişiklik karnıydı. Hamileydi çünkü. İyice onlara yaklaşarak yüzünü incelemeye başladım. Olgunlaştıkca resimlerden, tablolardan tanıdığım annesine benzemişti. Hemen ardında bir adam durmuş onunla şakalaşıyodu.
Onlara gülümseyerek bakarken cengizalp bey cıktı kaleden. Yaşlanmıştı. Saçlarına iyice ak düşmüştü. Gülümseyerek geldi kızının yanına. Ben onlara öylece bakarken küçük iki çocuk koşarak geldiler yanlarına. Birbirini gülerek kovalayan çocuklar koşturuyodu. Kız yorulmuş olmalı ki tam önümde durarak soluklanıyodu. Erkek çocuk ise aybükenin yanına gitmiş su içiyodu.
Bir anda başını kaldıran aybüke tam da bana doğru bakarken irkildiğimi hissettim.
-pina. Gel hadi yoruldun bak. Diyen aybüke gülümsüyodu.
Önce idrak edemesemde önümde duran küçük kızın,
-geliyorum halacım. Demesiyle derin bir nefes vermiştim.

Tabi halacım kelimesi kulaklarıma geç ulaşmıştı. Bir kaç dakika sonra oğuzalp ve koluna girmiş çiçek de katılmıştı aralarına. Çiçek çok güzeldi herzaman ki gibi. Oğuzalp ise içimi özlemle titretecek kadar tarifsizdi...

İki cocuğu olmuştu oğuzalpin. Kızına benim adımı koymuştu. Benim heykelimi meydana diktirmişti. Beni unutmamıştı. Ama mutluydu. Ailesiyleydi.

Onları uzaktan izlemek güzeldi. Buruk bir sızıydı içimde. Belki o halde bende olabilirdim. Ama bizim kaderimiz bir değildi. Ben sadece onların hayatına bir süre dail olmuş biriydim. Burukça gülümsedim. Geldiğimden beri gözlerimdeki yaşlar durmamıştı. Ama yaşların sebebi mutluluktu aslında.

Bir anda sırtımda hissettiğim sıcak bir dokunuşla yerimde sıçradım.
-pina iyimisin? Dedi endişeli bir sesle berat.
Ona dönerek gülümsedim ve başımı salladım.
-sanırım artık iyiyim.
-seni çok sevmiş belli ki.
-oysa o zaman çiçeği sevdiğine yemin edebilirdim.
-aşk görecelidir pina. Aşık olan insanlardan mantık bekleyemezsin.
-belkide haklısın.
-belkide...
-berat?
-efendim?
-teşekkür ederim.
-ne için?
-beni anlayan tek kişi olduğun için. Beni buraya getirdiğin için. Dedim.
Gülümsedi. Gözleri parlıyodu. Gülümserken oluşan gamzelerini daha önce görmediğimi farkettim bir anda. Evet onu sürekli mutlu yada sırıtmış halde görüyodum ama ilk defa bu kadar gerçek bu kadar içten gülüyodu.
İstemsizce bende gülümsedim.
-peki artık kapanıcakmı o defter? Dedi.
Başımı sallarken,
-ne derler bilirsin. Geçmişe mazi derler. Dedim omuzlarımı silkerken.
Bakışlarım bir an için oğuzalpe kaysada artık içim rahattı. Çünkü o mutluluğu bulmuştu. Ve belki de artık sıra bendeydi.
Tekrar berata dönerek elinden tuttum.
-hadi artık zamanımıza dönelim. Daha istanbul uçağına bilet alıcam. Dedim...




pinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin