Zamanın Adaleti⏳

32 6 0
                                    

      Yanlızlığı iliklerinize kadar hissettiniz mi hiç? Ama öyle bildiğiniz yanlızlıklardan değil.
     Böyle etrafınızda bir sürü insan varken bile, hatta anneniz bile yanınızdayken yanlız kaldımı ruhunuz?
     Tuhaf dimi. Bir sürü doktor koşturuyo etrafımızda. Ama ne ben onları anlıyorum ne onlar beni. Evet ait olduğum zamandaydım. Ama yuvamdan uzağım. Daha da açısı bilmediğim bir ülkede bilmediğim bir şehirde, bilmediğim bir hastanedeyim. Yanımda oturan ve beni doğuran kadın bile bilmediğim biri...
    Ben sanırım hiç olmadığım kadar yanlızım.
    Tam 6 saat oldu beratı kollarımdan almaları üzerinden. 6 saat geçti durmaksızın akan yaşalrımın kuruması üzeründen.
6 saat geçti ruhumun ölmeye başlaması üzerinden.
    En kötü yanı ise benim yapıcak hiç birşeyim yok. Elimden hiç bir şey gelmiyo. Yanlızca bekliyorum. Buz gibi betonun üzerinde ayaklarımı kendime çekerek oturmuş onu düşünüyorum. Ameliyathanenin kapısı açılıyo biri giriyo biri çıkıyo. Herkes seferver oluyo. Bense öylece oturuyorum.
     Nefes almak bile zor geliyo. Sanki aldığım her nefes, genzime derin kesikler atıyor. Sanki vücudumda sızı hissetmediğim her dakika ruhumda ki sızı artıyor.
     Delilik mi bu? Yani en son babamın dikkatini cekmek için çıktığım o çatıya, tekrar çıkmak istemek. En son dikkat çekmek amaçıyla yapılan bir rolken, şimdi ruhumda ki sızıyı dindirmek için yapmak istemem delilik mi?
   Uyanamadığı her dakika ölümü daha çok istemek delilik mi?
      Peki annem. Bunca şey onun için olmuşken, neden sarılamıyorum ona. Neden bana sarılıp geçiçek demesini bile istemiyorum?
   Ben sanırım beratın sesini duymadığım her dakika daha çok yaşamdan kopuyorum.

   Elimde sımsıkı tuttuğum beratın broşunu göğsüme  bastırdım. Kurayan gözlerimden inadına akmaya çalışan yaşlar canımı  açıtıyodu. Ama bu açı bir hiçti sanki.
    
-pinaaaaaa!!!
- anne? Başım koridorun başında bana doğru koşan anneme döndüğünde anca kendime geldim. Hızla ayağa kalkarak ona koşmaya başladım. Kollarım bedenini sarıpta lavanta kokusunu içime çektiğim an yüzümdeki maskede düşmüştü. Deli gibi ağlıyodum. Sımsıkı sarılmıştım anneme. Saçlarımı okşuyodu. Geçiçek diyodu. Sımsıkı sarılıyodu. Arkasından gelen babam ve kız kardeşimde bize sarıldığında,
  Ruhum ikiye bölündü. Biri burda ailemleyken biri beratın yanındaydı sanki.
-pina kızım iyimisin? Dedi babam acı dolu bir sesle.
-baba berat... Dedim ama devamını getiremeden sesim kısıldı. Dedemler halam amcam kuzenlerim hepsi, hepsi burdaydı. Yanımdaydı. Hiç konuşmasalarda sanki bakışlarıyla artık yanlızlık bitti diyolardı. Neden sonra aklıma gelen detayla başımı uzakta koltukta oturmuş koridorun başında hasret gideren bizi izleyen annem çevirdim. Acı doluydu bakışları. Titrediğini bu mesafeden bile görebiliyodum.
   Yavaşca ona doğru ilerledim arkamda tüm ailemle. Ve tam önünde durdum. Annem yanlız babama bakarken babamda buruk bi rifadeyle bakıyodu ona.
-özür dilerim. Dedi annem.
Acıyla gülümsedi babam.
-hangi hakla burdasın leyla. Dedi sinirle dedem.
    Bakışlarım anında dedeme döndü.
-dede?
-herşeyi biliyorum pina. Annenin yaptıklarını, neden yaptığının, ve yaşadıklarını. Ama üzkünüm. Torunumu doğuran kadın olması onu affedeceğim anlamına gelmez. Şu an elimde büyüyen öz çocuklarımdan ayırmadığım oğlum içeride can çekişiyosa bu onun suçu. Herkes acı çeker pina. Herkes zor kararlar verir. Herkes sevdiklerini kaybeder. Ama kimse onu gibi bunca pis oyunu oynayıp sonra gidemez. Yok bizi korumak içinmiş de. Pina ben yıllarca o kadın yüzünden oğlumdan senden diğer torunumdan uzak kaldım. Sırf o kenanı korusun da suç bana kalsın diye yaptığı bir oyun yüzünden. Yıllarca onu aradım. Pina yaşadığın onca şeyin tek suçlusu o. Üzgünüm kızım ama doğurmakla annelik olmuyor. Benim gözümde gelinimde senin annende yanlızca sudedir. Sen düştüğünde yanında olanda sudeydi. Senden uzakken yara aldığında yanına gelmek için cırpınan da sudeydi. Dedi Dedem tüm vücudum kaskatı kesilirken annemin yüzüne bakamıyodum. Çünkü bakarsam dedeme katıldığımı anlıyacaktı.
-özür dilerim. Dedi tekrardan ağlayarak.
-bir özür 20 yılı geri getirebilir mi leyla? Dedi babam boş bir ifadeyle.
-getiremez. Ama tek zorluk çeken siz değildiniz Mehmet.  kocam ve en yakın arkadaşım beni sırtımdan bıçaklıyodu. Ailemle tehtit ediliyodum. İyi değildim ben. Pisikolojim bozuktu. Kafayı yeme raddesine gelmiştim. Verdiğim anlık kararların uzun vadede getireceklerini tahmin edemiyodum. Anlık olarak aranızdan çekilmek istedim. Anlık olarak pina normal bir hayat sürsün istedim. Allah kahretsin aptalın tekiyim ben. Deliyim. Belkide hakettiğim yer bakırköydür. Ama anla artık tek suçlu ben değildim. Diye bağırdı annem bir anlık yaşadığı öfke patlamasıyla. Şaşkınca ona bakıyoduk hepimiz. Belkide haklıydı. Belkide gerçekten tedavi görmesi gerekiyodu.

   Biz öylece anneme bakarken 4 polis geldi yanımıza.
-merhaba. Ben felix. Sadece ben türkçe konuşabiliyorum. O yüzden tercümanınızda ben olucam. Dedi polislerden biri.
-buyrun ne istiyosunuz? Dedi amcam geldiğinden beri ilk kez konuşurken.
-pina karaca ve leyla karaca bizimle karakola gelicekler. Berat artuk'un vurulduğu yerde olan cesetleri anlatmalılar. Dedi bize iğrenerek bakarken.
   Tüm vücudumu saran titreme ile korku içinde anneme baktım.
-be-ben bişey yapmadım. Dedim kısık çıkan sesimle.
    Polis güldü bu sözüme.
- tabi ben öldürdüm  onca adamı. Dedi.
Polislerden biri kolumu tutarken ağlıyarak babama baktım.
- ben öldürdüm! Duyduğum sesle anneme döndüm.
   Kararlıydı. Ciddiydi. Ve hiç görmediğim kadar soğuk kanlıydı.
-ben öldürdüm dedi tekrar.
  Ortama hakim olan sessizliği polis ve benim aynı anda,
-ne? Dememiz bozmuştu.
- kenan sarı beni orda esir tutuyodu. Gizli gizli adam tuttum. Onun adamlarına saldırttım. Onlar çatışırkende kenana saldırdım. Ama kenan kızımı ve arkadaşı beratı da kaçırmış beratı vurdu sonra kızımı da vurmaya kalktı ondan önce davrandım. Ve ben vurdum.
-hepsini tek başına mı yaptın yani? Dedi polis.
-evet. Dedi annem.
   Bakışlarımız buluşurken bir anlık gülümsedi ve göz kırptı. Sonra tekrar polise döndü.
  Öylece donup kalmıştım.
   Polisler anneme doğru ilerleyip koluna kelepce takarken gözlerimi sımsıkı kapayıp dişlerimi olabildiğince sıktım.
     Ruhum daha ne kadar bölünebilecekti ki?
     Daha çok bölünecekti.
Çünkü ameliyat hanenin kapısı açılıpta bir sürü doktor bir içeri bir dışarı koşturuyo ve bir sür anlamadığım şey söylüyoken, onca kelimenin içinden tek bir şeyi cevirbilmiştim. "kalbi duruyor!"
  Bir tarafta kelepcelenip götürülen öz annem bir tarafta aşık olduğum adam. Ruhum parçalara daha ne kadar bölünebilir mi demiştim?

   Ruhum ançak geride bana hiç birşey kalmayacak kadar bölünebilirdi...

   
 

pinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin