Açı Tatlının Panzeyiridir,
Tatlının da acının olduğu gibi...Ağlamaktan kızaran gözlerle anneme bakıyodum. Neler yaşamıştı genceçik yaşında. Evet hatalar yapılmıştı. Ama tek bir kişinin hatası yoktu. Herkes hatalıydı bu hikayede.
Yanlış olan çok şey vardı. Ben bile yanlışların içinde doğmuştum.
-anne?
-pina?
-anne seni çok özledim. Dedim bir anda
-kızım. Dedi. Koşarak sarıldım.
Annemin boynuna doladım kollarımı kuruyan göz pınarlarım tekrar yaşarmıştı.
-vay vay. Ne duygu gösterisi ama. Diyen kenanla bakışlarım ona döndü. Hala berata silah doğrultmuş halde duruyodu.
Beratın koyu kahveleriyle kesişti gözlerim. Yüzüne her zaman ki gülümsemelerinden birini yerleştirmişti. Ama bu seferkinin bir maske olduğunu biliyodum. Bende gülümsedim. İkimizde biliyoduk ki bu adam herşeyi yapabilirdi. Ama ben beratın ölmesine izin veremezdim. Elim belimdeki silaha gitti usulca ve çekip kenana doğrulttum.
-bırak onu.
-ateş edemediğini biliyorum pina.
-bunu bilemezsin. Yüzü anında değişti.
-beni vurursan beratta ölür.
-onu öldürürsen sende ölürsün.
-yapamazsın!
-deneyelim istersen.
Tedirginliği yüzünden belli oluyodu. Ee bende bunu istiyodum zaten.
Bakışlarım tekrar berata kaydı. Bana hala gülümsüyodu. Sanki o gülüşüyle çok şey anlatıyodu. Yapabilirsin diyiyodu. Sana inanıyorum diyodu.
Derin bir nefes aldım ve silahı daha da sıkı tuttum.
-eee deneyelim bakalım diğen kenan tetiğe basarken bende bastım tetiğe. Ama düşen tek kişi berat olmuştu. O kanlar içinde yere yığılırken çığlık atarak ona doğru koşmaya başladım. Bu sırada silah ellerimden kayıp yere düşmüştü. Iskalamıştım. Aşağalık herif deli gibi kahkaha atıyodu. Kanlar içinde yerde yatan beratın başını dizlerime koyarken deli gibi ağlıyodum.
-ölme berat. Yalvarırım. Dedim. Ölme...
Ensemde hissettiğim soğuk metal bile beni korkutmadı. Ve bir silah ateşlendi. Ama ama bu sefer yıkılan iyilerden olmadı. Çünkü ben değil kenan yığıldı yere. Ensesinden oluk oluk akan kanlarla yerde cansızca uzandı. Bakışlarım anneme kaydığında elinde silahla yaşlı gözlerle bana baktığını gördüm. Annem kenan sarıyı öldürmüştü. Annem gardiyanını öldürmüştü ve belkide özgürlüğünü almıştı. Berat ise kuçağımda can veriyodu. Ve eğer o ölürse ben ömür boyu esir olurdum.
-anne bişey yap ölmesin. dedim yalvarırcasına. Elindeki silahı atarak yanıma koştu. Kenanın ölü bedenini düz cevirerek cebinden telefonu aldı ve ambulansı aradı. O rusca bir şekilde konuşrken ben beratın başını sabit tutmaya çalışıyodum. gözleri kapanmadan önce,
-seni seviyorum. Dedi.
Ama benim de ona,
-ben de seni seviyorum. dediğimi duyamadan bilinci kapandı. Hıçkırıklarım sessiz çiftlik evindeki tek sesti. Ağlıyodum delicesine. Midemden ağzıma hüçüm eden acı tatla ayaha kalktım ve dışarı koştum. Göz yaşlarından önümü göremiyodum. Kendimi bağcedeki bir ağacın altına atarak kustum. Ve bir yandan da ağladım. Sonunda başımı kaldırdığımda bağcede farklı yere dağılmış tonlarca ölü insan bedeniyle bir kez daha kusmaya başladım. Midendeki herşeyi öz suyuyla birlikte çıkardıktan sonra beratın yanına koştum. Annem başında kanamasını durdurmaya çalışıyodu.
-anne dışarsı ceset dolu. Ambulans onları görürse başımız belaya girecek. Dedim.
Başını sallıyan annem hızla ayağa kalktı.
-kaldır beratı onu çiftlik kapısına götürelim ambulans içeri girmesin. Sonra dedenleri ararız. Onlar burayı halleder.
-anne berat?
-yaşıycak.
Bunca ölüm bana fazlaydı. Beratı annemin yardımıyla kaldırdım ve çiftliğin kapısına doğru taşıdım. Ambulans geldi ve onu aldı ben yanına binerken. Annem ön tarafa binmişti. İşin tuhaf tarafı ben tüm bu olanları bir robot gibi izliyodum.
Dedemi arayamamıştım bile. Telefonum mu vardı. Olsada numarayı ezbere bilmiyodum.
Ama onlara ulaşmanın bir yolu vardı.
Aklım aylar öncesine gitti.
Beratın annesinin broşunu verirken söyledikleri doldu tekrar kulaklarıma.
"tehlikede kalırsan ortadaki taşa bas. İçinde takip ciyazı var."
Elimi zümrüt taşa bastırdım sertce. Ve içimden dualar etmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pina
AdventureAşk hiç beklemediğin bir yerden gelecek Zaman seni aşka götürecek. Biz insanlar benciliz. Yanlız kendi dertlerimizi kendi hayatlarımızı düşünürüz. O kadar odaklanmışız ki kendi hikayelerimize bir başkasının hikayesinde kapladığımız noktayı ne yazık...