Çiçek🌼

60 10 3
                                    

   Bazen aşk hiç beklemediğimiz bir yerden gelebilir. Bazen uğruna  tüm dünyayı dolaşsak da; aslında en yakınımızda, evimizin yanında olabilir.
                                   Yazardan

  Ormanda oğuzalp ve adamlarını ile karşılaşarak kaleye dönmemizin üzerinden saatler geçmişti. Onlara kendi cabamla kurtulduğumu adamı etkisiz hale getirerek kaleye götürdüğümü ama sonra kolyemi kulübede unuttuğumdan geri döndüğümü söylemiştim.
    Pek inanmış gibi olmasada bişey söylemeyerek gitmişti yanımdan oğuzalp. Bense hızla odama gelmiş ve o andan beri odadan hiç çıkmamıştım.
    Aklım karmakarışık dı. Bir yandan kulübede ki adamı düşünürken bir yandan da bundan sonra ne yapaçağımı kestirmeye çalışıyodum.
   Bir anda aklıma gelen broşla elimi hızla eteğimin altına attım.
    Elime aldığım broşu bir kaç saniye inceledim. Sonra arkasındaki b harfini bulan parmaklarım yavaşca üzerinde gezinirken çamın önüne geçtim. Kimdi acaba? Yada kendi zamanıma ait olduğunu düşündüğüm birini görmek beni neden bu kadar etkilemişti? Tuhaftı...
   Hafif bir titreme bedenimi ele geçirirken, gözümden bir damla yaş geçtiği noktaları yakarak düşmüştü yere. Bunun neden olduğunu anlamamıştım ama. Bir anlık eksiklik duygusu kaplamıştı. Alışkındım gerçe buna. Ben ailem parçalandığından beri hep eksiktim zaten.
  Kapının çalınmasıyla hemen gözümdeki yaşı sildim. Broşu avcumun içinde saklarken,
-gir! Diye seslendim.
   Kapı yavaşca açılırken içeri kıpkırmızı gözlerle çiçek girmişti.
Tek bir kelime etmeden tam karşımda durduğunda yüzüme dahil bakamıyodu. Arkasından gelen oğuzalp yanımda durduğunda sertçe buğazını temizledi. Bunun izerine kafasını kaldıran çiçek buruk bir gülümsemeyle,
-özür dilerim hanımım. Cezam neyse çekmeye razıyım. Diğerek tekrar başını eğmişti.
  Şaşkınlıkla yanımdaki oğuzalpe döndüğümde o da sadece bana bakıyodu.
   Bakışlarım çiçeğe döndüğünde sanki herşeyden fazgeçmiş, pes etmiş bir hali vardı. Sanki "başıma ne gelirse gelsin hakkımdır." diyodu duruşuyla.
İlk gün gördüğüm kızla uzaktan yakından alakası yoktu.
  Yapacağım şeyden sonra belki kendime kızardım. Yani eski ben olsaydım. Ama sanırım burası beni değiştirmişti. Yada olgunlaştırmıştı. Artık ne derseniz.
Hafifce gülümseyerek konuşmaya başladım.
-neden böyle diyosun çiçek? Senin bir hatan yok ki. Biz sadece biraz hararetli tartışıyoduk. Ayağı kayıpta düşen bendim. Hem sen beni kurtarmaya çalıştın dimi. Ama başaramayınca yardım çağırmaya gittin. Hem senin sayende oğuzalp beni bulmaya geldi. Dedim.
   Hızla başını kaldıran çiçek şaşkın gözlerle yüzüme bakıyodu.
Aynı ifadenin ona dönük olmasam da oğuzalpin de yüzünde olduğundan emindim.
-ne? Diye kekeliyen çiçek anlamaya çalışıyodu sözlerimi.
- duydun işte. Hem sen ne cezasından bahsediyosun? Dedim. Hiç birşey olmamış gibi.
-pina. Çiçeği korumana gerek yok. Herşeyi bana itraf etti zaten. Dedi oğuzalp.
-neyi etti. Altı üstü atıştık biraz. Belli ki başıma gelenden kendini suçlamış. Sen anlamazsın biz kadınlar biraz tuhafız. O yüzden kafa yorma işte. Sorun yok diyorum. Dedim.
  Sözlerimin üzerine çiçek bir anda küçük bir kahkaha kaçırsada dudaklarından kendini çabuk toplamıştı. Oğuzalp ise bize tuhaf tuhaf baktıktan sonra odadan çıkmıştı. Ama çıkarken çiçeğe nasıl baktığını görmüştüm. İçi rahatlamıştı. Derin bir nefes almış gülümseyerek bakmıştı çiçeğe. Acaba bende beni böyle sevebilecek birini bulabilecekmiydim. Yada ben o kişiyi sevebilecekmiydim?
   Bu arada odada çiçekle başbaşa kalmıştık.
-neden yaptın? Dedi.
  Omuzlarımı silkerek divanın üzerine oturdum.
-ne yaptım çiçek?
Elbisesinin eteklerinden tutarak karşıma oturdu.
-neden beni korudun?
  Bakışlarım bir kaç saniye etrafı kolaçan etsede, tekrar çiçeğe baktım. Bu sözleri söylemek hala bana açı veriyodu.
-çünkü oğuzalp seni seviyor. Dedim zorla yutkunarak.
-ama sende onu seviyosun? Daha çok soru sorar, onaylama ister gibi konuşmuştu. Başımı hafifçe sallayarak,
-evet. Dedim.
   Bir kaç dakika ikimizdende çıt cıkmasada en sonunda konuşan o olmuştu.
-özür dilerim.
-dileme. Sadece bana kızgındın.
-bu kadar iyi olmazmısın kendimi daha kötü hissediyorum. Dedi. İkimizde güldük bu sözüne.
Sonra devam etti.
-ben gidicem pina. Abimin peşinden. Biliyorum oğuz beni seviyo. Ama senide seviyo. Ben sadece kafa karıştırıyorum. Belkide hiç ortaya çıkmasaydım sana aşık olcakdı.
-yanılıyosun. Oğuzalp hiç bir zaman beni o anlamda sevmedi. Bende sevdiğini düşündüm. Yada öğle olmasını istedim. Ama o hep seni sevdi.
-ama...
-inan bana pina. Oğuzun bana olan tek sevgisi bazı şeylerdeki kader ortaklığı. O yüzden gitme. Çünkü o sensiz yaşayamaz.
-siz evlisiniz pina. Ne yapmamı bekliyosun. Üzerine kuma mı geliyim?
   Burukca gülümsedim bu sözüne. Evlimiydik biz gerçekten?
-belki. Ama bizim evliliğimiz sahte çiçek. Nikah kıyıldı mı? evet. Aynı odada mı kalıyoruz? Evet. herkese birbirimizi seviyo gibi mi davranıyoruz? Evet. Ama bu sadece görünen yüzü. Evet nikahlıyız. Ama sadece bu kadar . Evet aynı odada kalıyoruz. Ama aynı yatakta değiliz o odadaysa ben yokum ben odadaysam o yok. Evet dışarıda birbirimizi seviyo gibiyiz. Ama aslında çok uzağız. Çiçek ben oğuzalple en son gerçekten en içten şekilde aylar önce konuştum. Biz sadece alpin ihanetini ortaya çıkarmak için evlendik. Emin ol bundan fazlası hiç olmadı. Ve olamaz da çünkü o sadece seni seviyo. Dedim.
   Bu sözleri söylemeyi planlamamıştım. Sadece içimden gelmişti. Ama gerçektende söylerken farketmiştim bazı şeyleri. Gerçekten kendimi kandırmıştım o da beni seviyor diye.
   Bu kadar açık olmak üzmeliydi beni. Ama açıkcası hiç olmadığım kadar rahatlamıştım. Sanki omuzlarımdan büyük bir yük kalkmıştı.
  Bu arada sessizce beni dinleyen çiçek,
-sen çok farklısın. Ve çok cesursun. Ben bu kadar cesur olamazdım. Dedi. Gözlerinden birkaç damla yaş akarken,
-ama bunlar hiç birşeyi değiştirmez. Diye ekledi.
-neden?
-oğuz asla ihanet etmez. Seni asla yarı yolda bırakmaz. O yüzden biz asla olamayız.
     İçimden o çoktan bana ihanet etti zaten diye düşünsem de bunu dile getirmedim. Etmişti. Çünkü sırf çiçeğin abisi diye aşcının idamına gözlerini kapamış ve ben o sahnede herkesin karşısında zor durumdayken  başını eğmişti.
    Bunları kendi içimde tuttum. Ve gülümsemeye çalışarak,
-olursunuz. Çiçek biz evlenirken de işin sonunda ayrılcağımızı biliyoduk. Çünkü ben gitmek zorundayım. Ben elinde sonunda kendi evime dönücem.
-ama abim bir evin olmadığını beyliğinin yıkıldığını söylemişti.
   Gözümden bir kaç damla bana ihanet ederek kayarken inadına gülümsemeye devam ediyodum.
-doğru. Ama uzakta çok uzakta bir ailem var. Onlar kaçmayı başardı. Ancak şu an yan yana değiller. Ve ben onlara gitmeliyim. Ama gitmeden önce senin ve Oğuzun mutlu olduğunu görmek istiyorum. Dedim.
-iyide sen ona aşıksın. Pina biliyorum bir hata yaptım. Ama ben kötü biri değilim. Bunu yapamam.
-çiçek. Bazı aşklar imkansızdır. Ben gitmek zorundayım. O yüzden zorlama ve oğuzla mutlu ol. Zaten ben hanım olmaktan anlamam ki. Sen daha iyi bir bey hanımı olursun. Hem oğuzun hemde bu beyliğin benden çok sana ihtiyacı var. İnan bana. Dedim. Acı çeker bir sesle.
  Sadece hafifce başını sallamış sonra bir anda bana sıkıca sarılmıştı.
-peki oğuz? Dedi.
-onunla ben konuşucam. Derken bile zorla yutkunmuştum.
   Sanırım sona fazlasıyla yaklaşmıştık...

pinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin