Veda Busesi🌼

74 9 4
                                    

(multimedya daki müzikle okumanızı tavsiye ederim.)

Zamanın da bir bilgin demiş ki, "bazı aşklar yarım kalmalı." Ama eğer yarım kalıcak bir aşk bile yoksa orta da yani tek taraflıysa. Sevdiğinin mutluluğu için  vazgeçmeyi bilmeli insan.
  Zor mu  gitmek? Bazı şeyleri bile bile sırf onun mutluluğu için vazgeçmek... Peki zaten mecbursan gitmeye. Buna şükretmen gerekmezmi? Sonuçta bir nedenin var gitmek için. Ama bu sadece karşındakide seni seviyoken geçerli galiba. Çünkü seni sevmeyen biri için gitmenin bir nedeni olsun yada olmasın. Hiç farketmez.
   En acısıda bu galiba. Yüreğini zincirliyo insanın. Yarım bırakıyo.
Peki biz insanlar neden bunca açıyı
Göze alıp karşılıksız seviyoruz?
Bir gün biri demişti ki bana "aslında karşılıksız aşk diye bişey yoltur. Çünkü insanlar sevmeye ve sevilmeye mahkumdur. Ve hiç bir kalp kendine ilgi göstermeyen kalbe yönelmez. Eğer yöneliyosa bil ki bunun tek nedeni sevgiye olan aşktır. Karşındakine olan değil."
Gerçekten pina aşık mı oğuzalpe?
Yoksa pina aşık olmayamı aşık...
                             Yazardan

Ne güzel demiş can Yücel, yani benim zamanlarımda,
   " sevmek seviyorum demek değil, yüreğinde hissetmektir. Ve aşk yanında olanı sevmek değil bazen gelmeyecek birini beklemektir..."

     Sanırım şu anda bende bu duyguları yaşıyodum. Yani burda oğuzalpin çalışma odasının önünde beklerken.
   Derin bir nefes alarak kapıyı çaldım. Ve içerden gelen gel komutuyla yavaşca kapıyı açarak usulca içeri süzüldüm. Avcumun içinde duran broşu daha da çok sıktım. Elimden bırakamamıştım bir türlü. Sanki güç veriyodu bana. Bir kaç saniye söyliyeceklerimi aklımada toplamaya çalıştım. Ama yapamadım. Bende oluruna bıraktım.
-bişey mi oldu pina? Dedi oğuzalp. Üzerimdeki baskıyı hissetmiş gibiydi.
-konuşabilirmiyiz?
   Sesli bir şekilde yutkundu. Başını  sallıyarak,
-tabi. Dedi.
  Karşısındaki tabureye otururken hala kendimi fazla kasıyodum.
-pina? Düşündüğüm şey için gelmedin dimi? Henüz çok erken. Gitme... Dedi.
   Gitme... Gözlerimden yaşlar bir kez daha boşalırken, burnumu çekerek ona baktım.
-zamanı geldi oğuz. Görevimi tamamladım. Yani eğer sen istediğimi yaparsan tamamlıycam.
- hayır pina gitmeni istemiyorum. O yüzden istediğini yapmıycam. Dedi kararlı bir sesle.
   Burukça gülümsedim bu sözlerine. Beni bu kadar mı seviyodu. Ama keşke bu sevgisi benim ona olan sevgim gibi olsaydı. Gerçe bu neyi değiştirirdiki. Ben elinde sonunda gitmek zorundaydım. Bu sadece onunda benim gibi yarım kalmasına neden olurdu.
-oğuz, ben annemi, babamı özledim. İzin ver gidiyim. Ben onları istiyorum.
-pina ama...
-lütfen. Eğer sen çiçekle mutlu olursan bende gidebilirim.
-pina yapma. Derken sesi titremeye başlamıştı.
-sen yapma. Lütfen zorlaştırma. Dedim.
-hem bak aybüke var. Babam var. Halk var. Onlara ne diyicem. Yapma pina. Onlar seni çok seviyo. Sana çok alıştılar. Sensiz yapamazlar. Yapamayız. Derken gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı.
Bu görüntü benimde içimi parçalasada güçlü durmaya çalışıyodum.
-onlarla vedalaşaçak kadar güçüm yok. O yüzden onları çok sevdiğimi söyle onlara. Ne diğeceğine gelicek olursak, ben burdayken ordaki bedenim komada. Ben ait olduğum yere döndüğümde büyük iğtimalle burdaki bedenim de ölücek. Dedim.
   Elindeki bardak avuçları arasından kayarak yerle buluşurken hızla oturduğu yerden kalkarak yanıma geldi. Bir çocuk gibi ağlıyodu. Önümde diz çökerek ellerimi tuttu. Ve zorla konuşmaya başladı.
-hayır. Bu hiç olmaz işte. Pina seni kaybedemeyiz. Onlar senin öldüğünü sanıcak. Kardeşim bunu kaldıramaz. Bak ben çiçeği unutmaya çalışırım. Seni severim. Lütfen. Hayatımda ilk defa sana yalvarıyorum gitme!
   Ağzımdan kaçan hıçkırıklarla bende ağlamaya başladım. Ve zorla konuştum,
-oğuz eğer burdaki görevimi tamamlayamazsam bedenim her iki zamandada ölücek ruhum zamanım arasında sıkışacak. Yani benim bu zamanda yaşamamın imkanı yok.
   Derken bile ağlamaktan zorla nefes alıyodum.
-bana söz ver. Ben ölünce çiçekle evlenicek ve mutlu bir hayat yaşıycaksın. Ben sizi asla unutmıycam. Ve her beni özlediğinde yıldızlara bakıcaksın. Çünkü bende bakıyo oluçam. Şimdi yap şunu artık lütfen. Diğe ekledim zorla.
  Gözlerini sıkıca kapayarak derin derin nefes almaya başladı. Akan yaşlar bir türlü bitmiyodu. Gözlerini açıpta ayağa kalktığında hafifçe üzerime eğilerek anlımdan öptü.
-bu ne içindi.
-veda busesi. Dedi. Artık kısılan sesiyle.
    Ben acıyla gülümsemeye çalışırken o derin bir nefes aldı. Ve,
-boş ol, boş ol boş ol! Dedi.
    Ağzımdan fırlayan hıçkırıklar ve göz yaşlarım artarken düşünüyodum.
   Eskiden dizilerde görürdüm. Ve bu sahneler çok tuhaf gelirdi bana. Yani neden bir erkeğin karısına bu kelimeleri üç kere söylemesi bu kadar önemli diye. Şimdi anlıyorum ama. Neden o dizilerdeki kadınların bu sözler ardından yıkıldığını  anlıyorum.
  Bu üç çümle beni özgür mü bıraktı şimdi, yoksa kalbime yüzyıllık bir zinçir mi taktı?
    Bilmiyorum...
Neden zaman bu kadar hızlı geçti?
     Bilmiyorum...
Onca zaman gidiçeğim günü beklerken şimdi o günde olduğum halde neden daha uzun durmak istiyorum?
     Bilmiyorum.

  Tek bildiğim gidicek olduğum.
Tamamen iç güdülerle oturduğum yerden kalkarak karşıdaki divana uzandım. Yanımada oğuzalp uzanmıştı. İlk defa ona bu kadar yakın duruyodum. Kafamı göğüsüne yaslıyarak derin derin soluklar almaya başladım. Elleri saçlarımda dolanırken o da bana veda ediyodu sanki. Ve sonunda gözlerim kapanırken sadece onun sesi vardı kulaklarımda. İlk defa onun dudaklarından duyduğum şarkı usulça ulaşıyodu kulaklarıma.
  Ve sanırım artık ben gidiyodum...

Ve buraya çok sevdiğim o şarkıyı bırakmak istiyorum,

İşte gidiyorum.
birşey demeden arkamı dönmeden, şikayet etmeden, hiç bişey almadan, birşey vermeden, yol ayrılmış görmeden gidiyorum...

Ne küslük var nee
Pişmanlık kalbimde. Yürüyorum sanki senin yanında.
Sesim uzaklaşır her bir adımda.
Ayak izi kalmadan gidiyorum.

Geldiğinde kalbimde kırılmadı
Gönül kuşu şarkıdan yorulmadı. Bana kimse sen gibi sarılmadı.
Işığımız sönmeden gidiyorum...

pinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin