Uzaktan sevmediğseniz birini
Hiç sevdim demeyin.
Cemal SüreyaŞalımı üzerime almış başımıda şalın sapkasıyla kapatmıştım. Sessiz adımlarla ilerliyodum karanlık ormanda. Alinin yanına gidiyodum. Oğuzalp benimle gelememişti. Çünkü biz çıkmak için hazırlanırken alp ve çiçek gelmişti. Eee oğuzalp sevdiği kadını görünce beni de planıda unutuyodu sonuçta. Ama ben bu açıya daha fazla katlanamazdım. Daha fazla bekleyemezdim. O yüzden kimseye haber vermeden kendi başıma çıkmıştım yola. Nasıl olsa kimse yokluğumu fark etmiycekti.
Ay ışığının aydınlattığı yolda beni gizleyen şala iyice sarılmıştım.
İlerde meydan ateşi görülüyodu. Hızlı adımlarla meydana geldiğimde binaların kenarlarından ilerlemeye başladım. Ateşin etrafında büyük bir kalabalık vardı. İnsanlar şarkı söylüyo dans ediyodu. Aslında çok güzel ve sıcak bir ortamdı. Tam olmak istiyeçeğim bir yer... Ama burda duramazdım. Dimi?
Buraya geldiğimden beri her gün bu eğlence yapılıyodu. Oğuzalp burada her akşma insanların böyle vakit geçirdiğini söylemişti. İlk günden beri buraya gelmek istemiştim. Ama kısmet olmamıştı işte.
Yanımda getirdiğim peçeyle yüzümü kapayarak koşturan çocuklardan birini durdurdum.
-merhaba. Ben bitkisel ilaç satan aliyi arıyorum dükkanı nerede biliyomusun? Dedim.
Bir kaç dakika kaşlarını çatarak bakan çocuk eliyle yolun karşısındaki karanlıkta kalmış dükkanı gösterdi.
-orası. Ama ali abi şenlikte. Dükkana gitmesine var daha. Dedi.
Gülümseyerek teşekkür ettim çocuğa. Sonra oğuzalpin lazım olur diye verdiği keseden küçük bir Altın çıkararak çocuğa uzattım.
-aramızda kalsın konuştuklarımız. Dedim.
Anında gözleri parlayan küçük cocuk elindeki altın parayı inceledikten sonra kafasını sallıyarak arkadaşlarının yanına koştu. Bende kimsenin beni izlemediğinden emin olduktan sonra karanlık sokağa geçerek alinin dükkanına ilerledim.
Geçmişte olmanın en güzel yanı insanların hırsızlık, cinayet, gaps gibi suçları henüz keşfetmemesiydi. Zaten bu nedenle dükkanları kitlemiyo veya kapıları kapamıyolardı. Etrafı kolacan ettikten sonra içeri girerek kapıyı kapattım.
Küçük gaz lambası ortalığı hafif aydınlatıyodu. Lambanın düğmesini cevirerek daha da çok aydınlatmasını sağladım. Etraf küçük şişeler ve bir sürü otla doluydu. Dükkanın her duvarını boydan boya kaplayan raflarda bir sürü minik şişe duruyodu. Her şişenin üzerinde ise anlamadığım dilde isimler vardı. Bu arada Dışarıdan duyulan müzik sesi her yeri kaplamıştı. Dükkanı incelemeye devam ettim. Ortada duran cam masanın altı çeşitli otlarla doluydu. Masanın üzerinde ise dövecek, bir kaç kap ve tahta kaşık vardı. Belli ki bitkilerden kendisi ilaçları yada zehirleri elde ediyodu. Cam masanın arka tarafında kapalı bir kapı vardı. Dış kapıya bakarak kimsenin gelmediğinden emin olduktan sonra o kapıyı açtım ve içeri girdim. Ama içersi sadece bi sandık ve bir yatakla doluydu. Sanırım burda kalıyodu. Odadan çıkarak tekrar dükkan kısmına geçtim. Raflardaki şişelerin üzerlerini okumaya başladım. Hiç birini bilmesemde belki aradığım zehiri bulabilirdim. Öyle değilmi?
Aradan geçen iki dakika sonunda dükkanın kapısı gürültüyle açılmıştı. Kel kafalı orta yaşlı bir adam içeri girmiş şaşkınca bana bakıyodu. Yüzümde peçe olduğundan beni tanıması zordu ama akşam akşam bir kadının dükkanında olması şaşırtmıştı onu. Kaşlarını çatarak,
-sizde kimsiniz? Dedi.
Söyliyceklerimi aklımda toplamaya çalışarak derin bir nefes aldım ve konuşmaya başladım.
- ben sizden bir zehir almak istiyorum. Dedim.
-ben zehir satmam yanlış gelmişsin. Dedi.
Zaten hemen yaptığı suçu açıklamasını beklemiyodum. Bana güvenmemişti. Bende olsam bende söylemezdim. O yüzdenn biraz yalana başvurdum.
-sattığınızı biliyorum. Bir arkadaşım sizden almış. Bana da o önerdi.
-kimmiş o?
-adı bende kalsın beyfendi. Ama zaten sattığınızı biliyorum. Merak etmeyin kimseye söylemem.
Kararsız kalan adam bir kaç dakika sessiz kaldı. Sonra sağına soluna bakınarak kapıyı kapattı.
-burda bekle. Diğerek arkadaki odaya gitti.
Geri geldiğinde elinde büyük bir torba vardı.
-ne istiyosun? Dedi.
Bir kaç dakika zehirin adını hatırlamaya çalıştıktan sonra sonunda istediğimi söyleyebilmiştim.
Gözleri anında irice açılan adam eline torbaya sokmuş ve küçük bir şişe çıkartmıştı. Şişeyi bana uzatmadan önce kararsız bir ifadeyle yüzüme baktı.
-alp bu zehiri kimde kullandı?
İşte bu. Zaferle gülümsemem peçenin altından gözükmesede ifadesiz durmaya çalışıyodum. adamın oğuzalpe bilerek hainlik etmediği açıktı. Belli ki alp zehiri alırken ne yapıcağını söylememişti.
-oğuzalpe. dedim.
Çok rahat bir ifadeyle. Sanki sıradan bişeymiş gibi. Sanki oğuzalp koskoca beyliğin beyi değilmiş gibi.
Bir kez daha gözleri irice açılan adam dehşete düşmüş bir ifadeyle,
-neee??!!
Diye bağırdı.
Kafamı sallarken bir yandanda başımdaki şalın şapkasını açmış peçemi çıkarıyodum. Yüzümü gören adam bembeyaz kesilirken kekeleyerek
-hanımım? Dedi.
Gülümseyerek karşılık verdim. Elindeki şişeyi işaret ederek,
-vericekmisin? Dedim.
Şaşkın adam bir elindeki şişeye bir bana baktıktan sonra titreyen elleriyle şişeyi uzattı.
Bense çok sıradan bir şeymiş gibi aldım elinden. Sanki hergün yaptığım bişey gibi. Aşırı rahattı tavırlarım. Kendimi ajan gibi hissediyodum.
-bu zehir çok ilginç öyle değilmi? Dedim.
Elimdeki şişeyi gazlambasına tutmuş gözlerimi kısarak izliyodum.
-nasıl yani. Dedi kekeliyerek.
-dünyanın öbür uçunda bulunan bir zehir. Sadece sende var. İnsanlar yanlız senden alabiliyo. İşin daha trajik kısmı. Aslında ilaç olan bu şişeyi çok az insan farklı bir yolla zehire çevirmeyi biliyo. Alp nerden öğrendi?
Dedim ve kafamı hafif yan eğerek ve gözlerimi kısarak adama baktım. Ee yıllarca psikologlara gitmiş biri olarak biraz da olsa insan psikolojisibden anlıyodum da. Ki karşımdaki adam korkudan bembeyaz olmuş titreyip duruyodu. Şişeyi masanın üzerine bırakarak, iki elimi masaya dayadım ve adamın üzerine doğru eğildim.
Anında savunma haline geçen adam,
-hanımım yemin ederim ben bişey yapmadım. Beyime zarar vermek ne hattime. Alp istedi. Ama yüzden hazırladım. Ama bilmiyodum. Valla bilmiyodum. Bilseydim....
-bilseydin hemen beyine haber verirdin öyle değilmi? Diye sözünü tamamladım.
- verirdim. Dedi.
Yavaşca başımı sallıyarak geri çekildim.
-o halde sana son bir şans yarın bir haber duyucaksın. Meydanda mahkeme olucak diye. O mahkemeye gelicek ve herşeyi açıklıycaksın. Ha beni kandırırsan ben ortaya çıkar herkese seninde bu işin içinde olduğunu söylerim. O zaman yanarsın. Ama gelirsen seni bu işten kurtarırım. Anladınmı! Diyerek elimi masaya vurdum.
Korkudan titreyen adam başını hızla sallıyarak,
-anladım hanım. dedi.
-eğer kendini akıllı sanıyosan ve ben bu kadın kaleye gidene kadar işini bitiririm dersen hiç uğraşma ben ölsem dai bu olanları bilen başkaları da var.
-asla öyle bişey düşünmem efendim.
-umarım. Dedim.
Adamın gözlerinden bakışlarımı kaçırmadan şalımın şapkasını kafama geçirdim. Peçemide taktıktan sonra masanın üzerindeki gaz lambasını kapayarak sertçe yere fırlattım ve hızla dükkandan çıktım.
Eee sanırım ben bile kendimden biraz korkmuştum. Ama ne diyebilirdim ki. Böyle olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pina
AdventureAşk hiç beklemediğin bir yerden gelecek Zaman seni aşka götürecek. Biz insanlar benciliz. Yanlız kendi dertlerimizi kendi hayatlarımızı düşünürüz. O kadar odaklanmışız ki kendi hikayelerimize bir başkasının hikayesinde kapladığımız noktayı ne yazık...