Kabul🌼

102 11 8
                                    

Bir karış dahi olsa vatan toprağını satmam, zira bu vatan bana değil milletime aittir. Milletimde bu toprakları ancak aldığı fiyata verir. Çünkü bu topraklar kanla alınmıştır kanla verilir.
                    Il. Abdülhamit Han

     Odama cıktığımda oğuzalpi karşımda bulmayı beklemiyodum. Açıkcası aklım hala koridordaki tuhaf adamdaydı.
- oğuzalp? Dedim sorarcasına.
    Önündeki sandalyeyi işarer ederek,
-otursana. Dedi.
   Kafamı sallıyarak karşısına oturdum. Koyu kahve gözleri içinde ateş yanıyomuş gibi parlıyodu. Ancak bir türlü söze başlıyamamıştı. Başını kaldırarak sert bakışlarla gözlerime baktı.
-pina. Alp, o gerçekten hain mi?
-evet.
   Yutkunarak kafasını salladı. Çenesinin kasılmasından dişlerini sıktığı belliydi.
-yanına kalmıycak. Dimi?  Diye sordum.
-şu anlık bişey yapamayız.
-neden?
-kanıt olmadan suçlayamayız.
-iyide kanıtı nasıl bulucaz.
-pina bu rütbedeyken sen bişey yapamazsın ama...
  Diyerek susmuştu. Cümlesinin devamını biliyodum zaten.
- seni en iyi böyle koruyabilirim.
Ve ançak bu şekilde herşeyde söz sahibi olabilirsin.
-anlıyorum.
-kabul ediyomusun yani?
-evet.
- merak etme bu ikimizin arasında bir sır kalıcak.
-bir tür anlaşma yani. Dedim.
-evet. Dedi.
   Kafamı sallıyarak düşünürken aklıma yaşlı adam gelmişti." Odana git ve teklifi kabul et" demişti. Tüylerim diken diken olurken hafifce titredim. İçime bir anda ürperti dolmuştu.  Şimdilik yaşlı adam konusunu başka bir konuşmaya erteleyerek,
-peki aşcı ne olucak? Diye sordum.
-gerçek suçlu bulunana kadar onu oradan çıkartamıyız.
   Kafamı salladım.
-yarına hazır ol babam bir an önce evlenmemizi istedi.
-tamam. Dedim.
   Aklıma gelen soruyla,
- peki halk beni kabul edecekmi? Pek hoşlanmadıkları yüzlerinden belliydi.
- zamanla ediceklerdir.
- o kadar zamanımız olacak mı ki?
   Ağzımdan bir anda çıkan cümle oğuzalpin yüzünün düşmesine neden olurken bende kendime kızıyodum. Şu an böyle bişey söylemenin zamanımıydı.
  Bir anda ayaklanan oğuzalp,
-ben artık gidiyim sende dinlen. Diyerek hızla odadan çıktı. Bense arkasından kendime kızmakla meşkuldüm.

__________________

Oğuzalp

Zamanında babam derdi ki, "ey oğul dinle beni. Bir türk beyi olmak beraberinde cesaret gerektirir. Olacaklar önceden hissikablelvuku (içine doğmak)  bulmalı. Hep bir adım önde olmalı bir bey. Gerektiğinde halkı için canını feda etmeyi göze almalı. İki kötü seçenek arasında dahi kalsa ehvenişer (en iyiyi seçebilmeli) olmalı. Sende öyle olaçaksın. Ve tamda bunları yapabildiğin vakit bu beyliğin beyi olucaksın. "
    Babam bunları söylemişti söylemesine ama benim en yakınımdaki haini dail göremiyeçeğimi düşünmemişti tabi.
     Yaşam bir lütuftu. Bir hediyeydi bize. her saniye her dakikamız bizim şansımızdı. Ve bu şansı kullanmak bizim elimizdeydi.
     Babamın yanına giderken aklımda yanlızca bunlar vardı.
     Kapının önüne geldiğimde yavaşca vurdum. İçerden gelen gel komutuyla kapıyı açarak içeri girdim. Önündeki haritalarla çalışan babam beni görünce işlerini bırakarak bana döndü. Ellerim önümde bağlı bir şekilde karşısında duruyodum.
-bişey mi var oğul? Diye sordu.
-sizinde izniniz olursa biz pina hatunla Allahın huzurda evlenmek istiyoruz. Dedim.
-peki oğul en doğrusu bu zaten. Hasanı çağır sen bana. Hemen yarına hazırlasınlar herşeyi. Hocayıda çağırsınlar.
-peki efendim.
-sen çık oğul hadi.
Kafamı sallıyarak çıktım odadan. Hızla koridorda ilerlerken aklımda bir sürü plan dönüyodu.

_______________

Pina

  Saçlarımı yan tarafıma almış tararken odanın kapısı çaldı. Dışardaki kişiye girmesini söylerken elimdeki tarağıda masanın üzerine bıraktım. Açılan kapıdan içeri aybüke süzülerek girmişti. Onu görmek şaşırtmıştı beni. Son beklediğim kişi bile değildi çünkü.
-konuşabilirmiyiz? Diye sordu.
  Kafamı sallıyarak,
-tabi. dedim. Masanın etrafına karşılıklı oturduğumuzda bile başı aşağı eğik birleştirdiği ellerindeydi.
Bakışları fazla dalgındı. Belki anlatmak istediği ama anlatamadıkları vardı. Belkide bişeyden korkuyodu.
-iyimisin? Diye sorduğumda başını kaldırarak buğulu gözlerle bana baktı.
-bilmiyorum.
-nasıl yani?
-kimsin sen pina.
-ne?
-bir anda ortaya çıktın. Herşeyi berbat Ettin.
-ben ne yaptım ki?
-senin yüzünden en yakın arkadaşım çok üzüldü. Abimin sözlü olduğunu biliyomuydun? Ne hakkın vardı onların arasına girmeye. Halk senden nefret edicek.
-ne?
    Hızla oturduğu yerden kalkarak odadan çıktı aybüke. Arkasında bir harabe bıraktığından habersiz. Bundan haberim yoktu ki. Oğuzalpin bir sevdiği olduğunu bilmiyodum. Bilseydim asla kabul etmezdim.
Yatağın üzerindeki şalı alarak üzerime geçirdim ve bende hızla çıktım odadan. Kalenin duvarlara üzerime üzerime geliyordu sanki. Hava almam lazımdı. Hızla kaleden de çıkarak orman tarafına doğru ilerledim. Daldığım düşüncelerle ne kadar yürüdüğümü tam bilmesemde bir gölün kenarına geldiğimde durdum. Suyun kenarına oturarak düşünmeye devam ettim.
    Oğuzalple aramda bişey olabilme düşüncesi vardı hep aklımda. Kesin birbirimize aşık oluruz ama biz birbirimizi sevmemeliyiz. Çünkü ben kendi zamanıma gidicem. Falan derken iş daha kolaydı aslında. Ama onun bir başkasını sevdiğini hiç düşünmemiştim. Bu nedensizce biraz acıtoyodu.
   Aniden gelen titremeyle şalıma dahada sarıldım. Ben çıkarken hava kararmamıştı. Ama düşüncelere dalmışken ne zaman akşam olduğunu anlayamamıştım. Baykuş uğultuları ve rüzgarın sesi kulaklarıma dolarken korkmamak için karanlık ormana bakmamaya çalıştım. Daha çok gözlerim gölün üzerindeydi. Aniden gelen ürpertiyle arkamdaki bir kaç çalı kırılmıştı. Biri vardı arkamda. Gözlerimi sıkıca kapayıp kalp atışlarımı düzene sokmaya çalışırken omuzlarıma bir ağırlık bırakılmıştı. Tabi bende çığlıhı basmıştım. Ağzıma kapanan el,
-sakin ol benim. Derken bile idrak edemiyodum. Sonunda kapattığım gözlerimi açtığımda karşımda oğuzalp vardı. Elini ağzımdan çektiğinde rahatlamanın verdiği hisle sıkıca sarıldım. Ama sonra sevgilisi olduğunu hatırladığımdan hızla uzaklaştım.
-beni nasıl buldun? Dedim.
-kaleden çıkarken görmüştüm. Neden tek başına çıktın?
-yanlızca düşünmek istedim. Neden bir sevdiğin olduğunu söylemedin?
-benim bir sevgilim yok ki. Bunuda nereden çıkardın?
-aybüke söyledi.
-ezgiyimi?
-ismi güzelmiş.
-güzel güzel ama ezgi benim sevdiğim değil. Ezgi sadece aybükenin arkadaşı.
-ama aybüke...
-ezgiyi sevdiğimimi söyledi? Hayır pina ezgi benim kardeşim sayılır. Aybüke sadece kendi aklınca iki sevdiği insanı birleştirmeye çalışmış. Ama bir döniyim ona bunun hesabını sorucam. Dedi.
     Yüzümde istemsiz oluşan gülümseme genişlerken oğuzalpe döndüm.
-boşver bişey söyleme. Hadi kalkalım artık. Üşüdüm.
-üzerindeki hem kendi hem benim şalıma rahmen mi?
-ne yapıyım? Dedim.
Gülerek ayağa kalktı. Sonra benimde kalkmama yardım etti.
  Birlikte kaleye doğru geri yürümeye başladık.

pinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin