Yanlız bir ay ışığı aydınlatsa yolumuzu, sıradan olsak, birlikte olsak demiştim günün birinde.
Fakat ben sıradanlığın bile sıradışı olabileceğini bilemezdim.Bir varmış bir yokmuş, güzel ama yanlız bir kız yaşarmış uzak bir ülkede. Yanlız ve sıradan dediği hayatında bir gün bir bomba patlamış laf gelişi. Ve değişmiş herşey. Rüzgar her saçını okşadığında kendini yeni bir hikayede bulurmuş bu kız. Bir gün fantastik, bir gün aşk, bir gün drammış hikayenin konusu. Olaylar sürekli değişmiş. Mekanlar değişmiş. Zamanlar değişmiş. Değişmeyen tek şey ise karakterler olmuş.
Evet olaylar değişmiş ama o kızın ve çevresinin sorumlulukları da aynı kalmış.
işte ben tamda o kızım...
Ne mi oldu? Beratla aramızda ki ilişkiyi dedemlere anlatmak için eve gittik. Ama kendimizi bir kaosun içinde bulduk. Çünkü tam anlamıyla bir koşuşturma vardı evin içinde. Ama yanlızca bizim aileyle sınırlı değildi bu koşuşma. Çünkü tüm site halkı yani zamancılar burdaydı. Göz gözü görmüyodu neredeyse.
Biz ise kapının eşiğinde durmuş şaşkınca insan seline bakıyoduk. Daha doğrusu şaşkın olan bendim. Çünkü berat bunu bekler gibi rahattı.
-ne oluyor? Dedim kısık bir sesle.
-sana ilk konuştuğumuzda anlattıklarımı hatırlıyomusun? Dedi.
-evet.
-biz zamancılar diğer zaman gezginlerinin yol açtığı parodoksları
düzeltiriz. Demiştim. Bu da görev toplantısı. Ançak genelde görevler daha az insan içeren yerlerde verilir. Sadece çok önemli görevlerde böylesine bir toplantı olur. En son sana yardım için görevlendirildiğim de böylesine büyük bir toplantı olmuştu. Düşün ki ben bile bu derece toplantılara sadece 2, 3 kere şahit oldum.
-yani çok önemli bişey oluyor.
-öyle görünüyor . Dedi tedirgin bir şekilde.
-sorun ne?
-görevin önemi artarsa tehlikede barındırır demektir pina.
-sorun yok. Herkes eğitimli. Zaten dedem bize vermez. Ben çaylağım sen yaralısın. Dedim ortamın gerginliğini azaltmak ister gibi.
-umarım. Dedi. Ama kararsız kaldığı çok belliydi.
Birlikte salona girdik. Tabi bütün gözler anında bize döndü.
Dedem asık suratla bana bakarken insanlar fısıldaşmaya başlamıştı. Ben ne olduğunu anlamadım ama berat beni arkasına çekerek çatık kaşlarla dedeme baktı.
-düşündüğüm şey olmaz dimi? Dedi dedeme.
Suratı asık olan dedem büyük bir sıkıntıyla iç çekti.
-tam da o.
-olmaz pina çaylak.
-bu görevi yanlız o başarabilir. Diye bir ses duyuldu kalabalığın içinden.
Hafif korkum artarken fısıldaşmalar da artmıştı. Beratın koluna iyice sarılarak sakinleşmeye çalıştım.
-susun! Dedemin gür sesi fısıldaşmaları anında kesmişti.
-öne gel kızım. dedi dedem bana bakarak.
Kararsız kalsamda el mecvur beratın arkasından çıkarak bir iki adım ilerledim.
-pina ilk gittiğinde seninle iletişime geçmiş biri olmalı. Rüyalarla. Doğrumu?
-d-doğru.
-tam da tahmin ettiğim gibi kızım. Zaten sana anlatmıştır. Orada ne yaptığını. Neden orda olduğunu...
-evet.
-pina onu kurtarma zamanı çoktan geldi kızım.
-ama asla kurtulamayacağını söylemişti.
-öyleydi. Yani kısmen. Pina bak o gördüğün bolat'ın ruhuydu. Zaman arasında hapis kalmış. Pina onu kimse kurtaramaz dendi. Çünkü bedeninin nerede ve hangi zamanda olduğunu kimse bilmiyodu. Bunlar bir şekilde zamanla çözülmüş olsada kimse onu görmediğinden bedenini de tanıyamazdı. Ama sen gördün pina. Onu bin yıllık esaretten kurtarıp ölüme kavuşturmak artık senin görevin. Allah bize bu imkanı verdi. Bunu kullanmalıyız kızım.
-neden? Kim ki o?
-bolat ilk zamancı. Yani bizim atamız. Çölde doğan ve çölde zamanın arasına kaybolan. Yani anlıyaçağın onun mısır çölünde olduğunu biliyoruz. Zamanı doğduğu tahrihten yola çıkarak buluyoruz. Ancak onu gerçekten bulmak senin görevin.
-bedenini bulsam bile ne yapabilirim ki?
-doktorlarımızın vereçeği ilacı içirmen yeter. Hepsi bu.
-başka. Onu kurtarmak bize bir etki yapıcakmı? Çünkü içimden bir ses bir çıkar var diyo.
Etrafta hafif kıkırtılar oluşurken dedemde gülümseyerek başını salladı.
-var.
-ne?
-onu kurtarmak demek, zamanda kaybolmaları da engeller. Çünkü farkında bile değilsin ama seni oraya çeken de oydu. Senin gibi başkaları da çekildi. Kimisini kurtardık kimisi ise bulunamadı. Ve belkide onlarında ruhu esir kaldı. O kurtulursa esir ruhlarda kurtulur. Ve o zaman zamanlarda ki süre kısıtlaması kalkar.
Artık çok daha özgür dolaşabilir. Ayrıca orada esir olan insanların aileleri de burda pina. Onları bekliyolar.
-ama o kötü biri gibi değil di. Yani bana yardım etti.
-değil zaten. İnsanları zamana çekende o değil. İstemsiz yapıyor bunları.
Başımı salladım.
-ayrıca bu görevi başarırsan pina resmi olarak zamancı olursun. Ve seninle gelecek olanlar da birer rütbe atlar. Bu zor bir görev kabul etmeye bilirsin. Ama tüm bu insanlar sana bel bağlamış durum da. Diye ekledi.
Etrafımda bana bakan insanlara baktım bende. Hepsi ağzımdan çıkacak tek bir kelimeye odaklanmıştı. Seçim hakkım varmıydı peki. Sırf korkumdan onları yine yıllarca ailelerine hasret bırakabilirmiydim? Belki de ben tek şanslarıydım.
Derin bir nefes aldım. Ve başımı kaldırdım.
-tamam yapıcam. dedim kendimden emin bir sesle.
Dedem gururla yüzüme bakarken insanlarda alkışlıyodu.
-peki. O zaman ekibini kuralım hemen. Ne kadar çabuk başlarsanız o kadar iyidir. Dedi. Dedem etrafta göz gezdirirken arkamda varlığını bir an olsun unutmadığım berat söze atladı.
-bende gidiyorum.
Bakışlarım anında ona dönerken başımı olumsuz anlamda salladım.
-olmaz daha yeni iyleştin.
-pina haklı oğlum. dedi dedem.
-peki siz bilirsiniz. Bende gizli gizli giderim peşinden. Dedi berat inatla. Dedem sinirle kabul etti.
Bende bişey diyememiştim. Çünkü çok iyi biliyodun ki yapardı dediğini. Yanımda olması çok daha iyiydi.
O sırada
-bizde varız. diyen iki ses birbirine karıştı. Rüzgar ve yaprak...
Ben onlara gülümserken kalabalığı yararak yanıma ulaştılar.
-bundan sonra anca beraber kanca beraber. dedi yaprak.
-hem daha nikah şahidiniz de biz olcaz. Dedi rüzgar kulağıma eğilerek ve kısık sesle.
-ahh çocuklar tüm torunlarımı tehlikeye atıyorum ya. Diye söylendi dedem. Biz ise sadece omuz silktik.
-hadi yapalım şunu. Dedi berat ciddi bir ifadeyle.
-yapalım. Dedi rüzgar aynı kararlılıkla.
Yaprakta başı dik bir şekilde onayladı onları. Bense sadece içimden dua ediyodum.
Yanımıza gelen bir kaç kişi ellerindeki kahverengi eski sırtçantalarını omuzlarımıza takarken bir kadın elime küçük bir kutu sıkıştırdı.
-onu bulunca bunu içirin pina hanım. Dedi ve arkasına dönerek gitti.
Bu arada dedem,
-çantalarınız da ihtiyacınız olacak herşey var. Yolunuz açık olsun. Sizin için allaha hep dua edicez. Dedi.
Başımı istemsice sallarken berat rüzgar yaprak ve ben daire şeklinde sıralanmıştık.
Ele ele tutuştuğumuz da gözlerimi sıkıca kapattım. Vicudumu ele geçiren güç ve haz duygusu beni gülümsetirken bir rüzgar hafifce tenimi okşıyarak etrafımda döndü. Son olarak saçlarımı karıştırıp yok olduğunda seslerde uzaklaşmaya başlamıştı. Yerden bir kaç santim havalandığımı hissettim. Sonra sesler tamamen yok oldu. Ve bir anda herşey son buldu ayaklarım tekrar yere deydiğinde artık bir akşam vakti çölün ortasındaydık. Biraz uzağımızda nil nehrinin parlak suları bize göz kırpıyodu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pina
AdventureAşk hiç beklemediğin bir yerden gelecek Zaman seni aşka götürecek. Biz insanlar benciliz. Yanlız kendi dertlerimizi kendi hayatlarımızı düşünürüz. O kadar odaklanmışız ki kendi hikayelerimize bir başkasının hikayesinde kapladığımız noktayı ne yazık...