Ak Sakallı Dede🌼

119 13 12
                                    

Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen cevizin hepsini kabuk zanneder.
             Sultan ll. Abdülhamid han

  "Müstakbel gelininiz " kulağımda sadece bu sözler yankılanıyodu. Cığlık atmamak için kendimi zor tutuyodum. Ne demişti bu adam biraz önce. Amacı neydi bu alpin?
    Yanımdaki oğuzalpe döndüğümde onunda en az benim kadar şaşırmış olduğunu gördüm. Sadece babasına bakıyodu. Etrafta yükselen uğultular eşliğinde bana döndü. Özür diler bakışlarla bakıyodu gözlerime.
-oğuzalp bişey de. Bişey yap. Diye fısıldadım çaresizze.
   O ise hiç bişey söylememiş tekrar babasına dönerek başını aşağı eğmişti.
Etrafımızdaki kalabalık gitgide artarken kimsenin bişey yapmıyaçağını farkettiğimden ben hareketlenmiştim. Alpe doğru ilerleyerek ileri doğru itekledim.
- neden yalan söylüyosun hep. Hainsin sen. Yaptıklarını ortaya çıkarıcam. Bizim aramızda bişey olmadığını biliyosun. Orda olanları en iyi sen biliyosun. Ne yapmaya çalışıyosun be adam?!!!
   Diye bağırıp duruyodum.
-pina hatun ben beyime ihanet edemem. Ona gerçekleri anlatmak benim boynumun borcudur. Bu yüzden benim hain olduğumu söylemiyin lütfen. Dedi başı öne eğik bir vaziyette.
-sana neden hain dediğimi biliyosun. Sen oğuzalpi öldürmeye çalıştın.
-o konu konuşulmuştu yanlış anladınız.
- şimdi neden benle saygılı konuşuyosun. İki gün önce bana hain diyodun.
- siz müstakbel beyimizin zevcesi olucaksınız.
-a - ama...
  Alpe ne dersem diyip kendini masum göstermenin bir yolunu buluyodu. Çaresizce bir oğuzalp bir diğerleri arasında koşup duruyodum. Sonra beyle gözgöze geldiğimizde onun yanına gitmek için ilerledim. Ama tam oğuzalpin yanından geçerken kolumdan tutmuş beni dırdurmuştu. Sessiz bir şekilde,
-boşuna uğraşma. Ve sessiz kal. Yaptığın her hareket burdaki insanlara olumsuz etki bırakıyo. Dedi.
-ama...
- güven bana.
  Sessiz kalarak başımı aşağı eymiştim. Bu nasıl bir oyundu böyle. Ne yani şimdi evlenicekmiydim?
Peki ne yaparsam yapıyım neden kanıtlayamıyodum alpin hain olduğunu. Daha da önemlisi aşcı adama ne olmuştu?
   Çaresizlik zordu. İnsan çaresiz kaldığında hayat da zorlaşıyodu. Ne tuhaftı. Kimimizin tek çaresizliği akşam eve nasıl gideçeğiken kimimiz en büyük çaresizliği yaşıyaçak evi bulamamasıydı. Benim çaresizliğim ise bir anda içine düştüğüm bu evlilikti şimdi. Gerçe buraya geldiğimden beri sürekli çaresiz hissediceğim durumlarda kalıyodum ama bu kaderimi tamamen değiştirecek bir çaresizlikti. Beni sevmemesine rahmen babamı bile özlemiştim. Okulumu. evimi. Odamı. Hatta istanbulu bişe özlemiştim.
  İnsanlara göre istanbul trafiği olsun, geçim derdi olsun çekilmezdi. Benim için ise istanbul hiç bir şeyin olmasa bile yeni bir umut demekti. Belkide bu yüzden küçükken gittiğim tatil yerlerinde uzun süre kaldığımızda istanbulu özlemem, geri döndüğümüzde o büyük şehirin kirli  kokusunu içime çekip rahatlamam. Yuvam çünkü istanbul. Her köşesiyle benim yuvam.

- aybüke pina hatuna odasına kadar eşlik et. Diyen çengizalp beyin sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.
  Yanıma gelen aybüke gülümseyerek koluma girmişti. Hiç tepki vermeden aybğkenin beni ilerletmesine izin verdim. Kaleden girdik Taş merdivenlerden çıktık. Aşırı tepkisizdim. Tek kelime çıkmamıştı ağzımdan. Bir odanın önüne geldiğimizde durduk.
-odan burası. Ben seni yanlız bırakıyım. Sen dinlen. Diyen aybüke geldiği yoldan giderken ben kapıyı açarak içeri girdim.
  Tek bir penceresi olan oda gri rengin hakim olduğu bir şekilde dizayn edilmişti. Ortada büyük bir yatak ve kenarda duran küçük bir dolaptan ibaretti. Oda fazla karanlık ve kasvetliydi. Kendimi çocuk masallarındaki prensesler gibi hiseediyodum. Prensini beklerken bir kuleye hapsolmuş gibi. Yatağın kenarına oturarak derin bir nefes aldım. Ben hiç olmadığım kadar çok babamı istiyodum. Akmak için hüçüm eden yaşları geri göndererek kendimi yatağa attım.başım yumuşak yatakla buluştuğunda gözlerimi sıkıca kapattım.
   Oğuzalp iyi biriydi. Açıkcası ondan etkilenmiştimde. Biz belki olabilirdik. Ama kendi zamanında olsaydık. Burda kalamazdım. Elinde sonunda zamanıma dönücektim. Ve burada bir aşk yaşamak sadece ikimizide yarım bıraktırırdı. Ama bunları birine anlatamazdım. Yada oğuzalpe anlatamazdım duygularımı. Anlamıycaktı cünkü. İşte tamda bu yüzden asla beni sevmesine izin vermiycektim. Belki zorunlu olarak bu evlilik olucaktı. Ama yanlızca bir düğünle kalıcaktı. En yakın zamanda geri dönmenin yolunu buluçaktım.
     Oda üzerime üzerime gelmeye başladığında daha fazla duramıyaçağımdan üzerime şalımı alarak çıktım odadan. Nere gittiğimi bilmeden aşağı indim. Kendimi karanlık bir koridorda bulduğumda etrafıma bakınmak gelmişti aklıma. Mahsen gibi biyerdeydim. Belkide zindana inmiştim farketmeden.
-pina hatun! Birinin seslenmesiyle yan tarafımadaki kapıya doğru döndüm. Küçük bir aralıkta bana bakan kişi aşcıdan başkası değildi.
-aşcı?
-planlarını tamamladınmı?
-belki.
-kendini kandırıyosun. Yada belki baştan beri amacın buydu bey oğluyla evlenmek.
-o ne demek?
-belli değilmi. Suçluyu yakalıycam. Senide kurtarcam. Demiştin. Üç gündür burda bir haber bekliyorum. Benim bir ailem var dışarda. Hiç olmassa onların hatrına bari yalan söylemeseydin bana.
-söylemedim. Ben suçluyu buldum. Sadece kanıtım yok.
-kim suçlu?
-alp.
    Bir anda kahkaha atmaya başladı aşcı.
-neden gülüyosun? Dedim.
-hiç şaşırmadım.
-ne?
-bu beylikte kime sorarsan sor alpin oğuzalpi kıskandığını söyliycektir. Ne varki bey oğlumuz biraz fazla iyi niyetli.
-iyide oğuzalpin ölmesi ne işine yarıycak ki?
-bir bey kalmazsa yeni biri bey olmalı. Ve alpin ailesi cengizalp beyden sonra yetkili kişi. Dolayısıyla bir bey olmazsa yerine,
-alp geçer. Diye tamamladım sözünü.
-aynen.dedi. 
  Kafamı sallıyarak arkamı döndüğümde sadece düşünüyodum. Opuzalp çok güzlüydü. Zekiydi. İyiydi.ama eksikti. Ve eksikliği yüzünden ne yazık ki insanların gerçek yüzünü göremiyordu. Bense herhangi bir karar vericek rütbede değildim. En azından şu anda. Belkide  evlenirsem karar verme yetkim olacaktı. O zaman birilerinden yardım alabilir alpin hainliğini ortaya çıkarabilirdim. Ancak şu anda bana kimse yardım etmezdi.
  Tekrar aşcıya dönerek,
-bana bir  hafta  ver. Söz veririm seni oradan bir hafta içinde çıkartıcam.
  Diyerek hızla zindandan çıktım.  Başım önümde Odama doğru ilerlerken bir adamla çarpıştım. Karşımdaki adam beyaz sakallı ak yüzlü yaşlı bir adamdı.
- özür dilerim efendim. Dedim.
   Gülümseyen adam,
-önemli değil kızım. Dedi.
    Bu adamı bağcede görmemiştim. Oysa oğuzalp tüm ailesinin bağcede olduğunu söylemişti bizi tanıştırarak. Kaşlarımı çatarak adama baköayı keserek gülümsedim ve ilerlemeye başladım. Acaba dedesi falanmıydı?
  Bir kaç adım atmıştım ki,
-odana çık ve teklifi kabul et kızım. Unutma sen güçlüsün pina. Dedi adam.
   İşin asıl tuhaf tarafı cevap vermek için arkama döndüğümde arkamda kimsenin olmamasıydı.
  

pinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin