13. Bu Dünyadan Kaçacağız

873 127 17
                                    

Sesiyle cansız bir varlığın bile ruhunu titreten şimşeğin altında deli gibi koşan bir kurt vardı. Bembeyaz tüyleri sırılsıklam olmuş, yağmurun hızından dolayı alt kısımlarına yapışan onca çamur durmuyordu. Fakat bunların hiçbiri beyaz kurdun içinde dönen doğa olayının yanından bile geçemezdi. Gizlice, ağaçların arasından bir gölge misali evine koşmaya çalışırken gözüne sürekli endişeli ve korkmuş insanlar çarptıkça kendisi daha da çok korkuyordu. İnsanların neler olduğunu anladığını tahmin ediyordu ve o da kendisinden korkuyordu. Hatta tüm bu insanlardan daha çok korktuğuna yemin edebilirdi. İçinde ne taşıyordu, aslında bir canavar mıydı, geceleri dönüşüme mi uğruyordu diye düşünmüştü bir an. Ama anlayamıyordu, hiçbir yanlışı olmamıştı. Üstüne üstlük yardım ve barış için elinden geleni yapmaya hazırdı. 

En sonunda o yıkandığı dereye yaklaştığında yavaşladı. Dere taştığı için dikkatlice basıp karşıya geçti ve hızla evinin yolunu tuttu. Sırtındaki çantayı bütün gücüyle tutup daha da hızlandı. Attığı her adım onu evine yaklaştırıyor, üstüne korkunç bir his daha ekliyordu; kaybetme hissi. 

Ormanın bitişine yaklaştığında kimseyi göremedi. Evinin önü bomboştu. Fakat biraz uzakta olan Folio kasabasının içi kurt kaynıyordu. Görünmüyordu ama sesi çok iyi duyuluyordu. Büyük bir kargaşa hakimdi. 

Bulut evine doğru dikkat etmeden koşmaya başladı. Bahçelerine girip insan formuna dönüştükten sonra neler olduğunu anlamaya çalışırken kapıya tıkladı. Fakat gerek kalmamıştı, kapı zaten açıktı ve Bulut dokunduğunda daha da açılmıştı. İçeri titreyerek ve nefesini hızla verip alarak girdi. İçeride iki kişinin sesi duyuluyordu. 

Salona vardığında mutfağın darmadağın olduğunu, bütün örtünün yere indiğini gördü. Korkuyla kafasını oturma odasına çevirdi ve kapısını hızla açtı. 

Tahta kapı bütün gücüyle gıcırdayıp duvara çarptığında, başka hiçbir ses duyulmuyordu artık. İçeride duran iki insan da susmuş, Bulut'un tehlikeli oluşunu hatırlayarak geriye bir adım atmıştı.

Gözlerinin önünde usulca yatan üç bedene baktığında aklını ve kendini kontrol edemedi Bulut. Ne olduğunu anlamamış, anlamak için vakti olmamıştı. Yavaşça önde duran abisinin yanına çömeldi ilk. Mavi gözleri soğuk bir günün sergilediği bulutlardan farksız, oldukça hissiz ve kurumuş nefesiyle bakarken elini pelerinin kapattığı yüzüne götürdü. Açtığı an elinde ılık bir sıvı hissedince korkuyla geri çekti. 

Abisinin kanıydı; kafasından geliyordu. Mavi gözleri bu kez havaya uyum sağlayıp yağmur damlalarıyla yarışan yaşlarını serbest bıraktı. Elleri titreyerek abisinin göğsüne gitti ve kalbinin atmadığını görünce sarsıldı. Kalbi hızlanıp koştuğu zamankinden daha da hızlı biçimde atmaya başladı. 

"Abi?"

 Sesi bedeniyle ahenkli biçimde çıkarken eliyle hafifçe sarstı. Abisi cevap vermiyordu, buğulanıp hiçbir şeyi göstermeyen gözlerini bu kez alfa babasına dikti ve hızla yanına emekledi. Emeklerken bir an tahtanın boşluk tarafına geldiği için sendelese de bozmadı ve babasının göğsüne dokundu. Bu kez daha hırslı davranıyordu. Babası da tepki vermiyordu. İkisinin yüzünde hakim olan o soğuk ifade Bulut'un görmeyen gözlerine yansıyabiliyordu. 

"Baba!"

Daha da hiddetlenip babasının gövdesini hızla sarsarken hıçkırdı. Aklını oynattığını hissediyordu. Bu evde ne olmuştu? Küçük ailesi neden yerde yatıyordu. 

Kaçınılmaz Lanet (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin