"Burası,"
Gözlerini şaşkınlıkla etrafa gezdiren Bulut Yıldırım'ın ter damlayan yüzüne baktı ve tekrar manzaraya döndü. Kurtlar dünyasının o korkunç dağındalardı. Koca dağ o kadar soğuk, kullanılmaz ve ürkütücü görünüyordu ki kendisini ve Yıldırım'ı bir an tüm dünyanın en iflah olmaz kurtları gibi hissetmişti. Ama arkasında duran o devasa ormanın manzarası bütün kasveti alıp götürüyor gibiydi.
İlerledikçe kocaman ağaç onlara daha da kocaman gelirken arkalarındaki manzaradan gözlerini alamayan Bulut daha önce böylesini gördüğünü hatırlamıyordu. Resim bölümünde bölgeler arası manzara resminde birinciliği alan o resim bu gerçeği gördüğünde kendi kendine eriyip giderdi, o kadar güzeldi. Küçük dünyasında gördüğü en akıl almaz manzaraydı ve arkasına almak istemiyordu istemsizce.
"Evet doğru."
Yıldırım'ın o bahsettiği yüksek dağdaydı ve şaşkınlığını gizleyemiyordu. Bir sürü mağara yıkılmış, İçi kayalarla dolmuştu. Bir zamanlar kurtlar dünyasının bir parçası olan bu muhteşem yer, lanetin göbeğiydi artık. Bulut lanetlenmiş bir kurt olarak buraya yakıştığını düşündü hüzünle. Fakat yanağının hafif sağ kenarında acımtırak, belli olmayan bir tebessüm vardı. Gülüşü acıyordu, acıtıyordu.
Kocaman bir yere geldiğinde buranını neresi olduğunu hiç düşünmeden anladı. Koca yer bu dağda nasıl ayakta kalmıştı bilmiyordu, daha önce görmese ve sadece adını duysa bile anlamıştı. Aklına bu kez Yıldırım'ın o ölümüne neden olacak kağıtları geldi. Önündeki deltaya döndü ve o bir daha asla ışımayacak koyu mavilerini buzu kırar gibi ona dikti. Yıldırım da hissetmişti bu soğuk bakışı.
"Alfa Aslan'ın evinde yaşamak için her şeyini verirdin değil mi?"
Evet burası o meşhur, günahkarların sığınağı olan Surma Dağı'ydı. Lanetli dağ, lanetli kurtlar vardı. Lakin bomboştu artık. Karlarla kaplı uçları aşağıya doğru etkisini yitiriyordu ve arkası Surma Bölgesi'nin yaşam alanıydı. Açıkçası herkes mağara adamı deyip anlatsa da görünen, lafları yalanlıyordu.
"O onun izinden gitmeyi amaç edinmiş biri olarak cani olmana şaşırmamalıydım."
"Sözlerin yaşamına gölge düşürüyor."
Bulut kendisine tehdit edercesine bakan Yıldırım'a sadece yarım ağız sırıttı. Delirmiş gibi bir anda gülümsemeyi kesip tam önüne dikildi ve o buz gözlerini hiç kırpmadan Yıldırım'a dikti.
"Bundan sonra beni hiçbir tehdit ya da zorluk durduramaz Delta Yıldırım, bunu senden iyi kimse bilemez."
Doğruydu neye dönüşmüştü bilmiyordu ama bildiği tek şey onu bu hayatta artık kimse korkutamazdı. Ölüm dedikleri şey sadece gizli bir arzuydu Bulut için. Onu ve küçük dünyasını acımasızca katletmişlerdi.
Yıldırım vitanın bu korkusuz hareketlerine sadece bakarak tepki vermekle yetindi. Çünkü doğruydu biliyordu. Ondan iyi bilen olamazdı, her şeyi görmüştü. Gözlerinin önünde nasıl ölmek için yalvardığını, nasıl babasına bakarak ağladığını, nasıl çırpındığını ve nasıl kaybettiğini görmüştü. Onun kendisinden farklı olmadığını, bir an birbirlerinin yarısı olduklarını hissetti. Fakat kısa sürdü.
"Ben alfa Aslan'ın izinden gitmedim. Ben kimsenin izinden gitmem. Bunu aklından çıkar."
"İnindeki o kağıtlara, o sembole ne demeli o zaman? Yaptıkların sözünle uyuşmuyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçınılmaz Lanet (2)
ChickLit(Omegaverse) Bir bölgenin akıbeti, kurdunun gücü ve kılıcının keskinliğinden geçer. -KAHRAN- Herkes kendi doğrularına sahip çıkarken lanete mi yoksa kurtuluşa mı yaklaştıklarını kimse bilemeyecek. -İliaca'nın devamıdır. Buradan da başlayabilirsiniz...