Gün bitmeye yaklaştığını güneşini uzaklaştırarak gösteriyordu. Ve gün herkese eşit derecede bitmiş gibi değildi. Özellikle de Yıldırım için çok farklıydı. Güçlükle yürümeye devam etti. Lakin bu onun mutluluğunu gölgeleyemezdi.
Güneşin son ışıkları sırtındaki koca cesede vururken hızlandı. Arada Yıldırım'ın gözüne siyah tüyleri çarpıyor, onun avlanma anını tekrar hatırlatıyordu. O da gururla hatırlıyordu. Eve vardığında olanları abartarak Bulut'a anlatacaktı. Bunun için oldukça istekliydi ve Yıldırım'ı hiçbir şey susturamayacaktı.
Bu koca lider geyiğin etlerini kürkünden ayırarak kendine siyah kürkünü dikecekti. Ayrıca bu geyik diğer yakaladığından daha büyüktü ve bu Yıldırım'ı arşa ulaştıran diğer bir etkendi. Uyumayıp kürkünü yıkamayı ve dikmeyi düşünüyordu. Fazlaca sabırsızdı. Adımları hızlandı ve evi uzaktan gördüğünde gülümsedi.
Saçlarından süzülen terler boynuna giderken hafifçe sallandı. Huylandırmıştı.
Dağın diğer taraflarına ve tepelerine çıkmıştı. Kurt formunda yaptığı için iş hızlansa da geri dönerken yolun ortasında insan bedeninde gelmişti. Bu yüzden ayrıca yorgundu. Adımlarını yavaşlatıp oldukça temkinli biçimde yürümeye devam etti.
Bütün bunlardan dolayı çabuk yorulduğunu düşündü. Formunu azıcık kaybettiğinin farkındaydı ve bu onu kızdırdı. Uzun süredir sürekli yazıp oturmak ve düşünüp araştırmaktan başka bir şey yapmadığı için biraz azalmış olabilirdi. Yine de Yıldırım kendine bu şansı verdiği için kızgındı.
Aşağı indikçe seyrelen ağaçların arasından kasabayı izledi. Pazarlar kalkmış görünüyordu. Bunun anlamını biliyordu. Gözünü bu kez kulübesinin etrafına diktiğinde herhangi bir karaltı görmedi. Bulut'un evde yine karışımlar yaptığını tahmin ederken eve yaklaşmaya devam etti.
Lakin her yaklaştığında içinden baskınlığını artıran kurdunu iyice hissetmeye başladı. Bütün bilincini ve hakimiyetini almak isteyen kurdunu zapt etmeye çalıştı fakat neler olduğunu anlamıyordu. Henüz bir şeylerin farkında değildi.
Kaşlarını çatıp Bulut'un başına bir şey geldiği düşüncesi bir anda şimşek gibi çaktığında koşmaya başladı. Kurt formuna girmeye hala çekiniyordu ve geyiği bırakmamıştı. En sonunda eve yaklaştığında terden üstüne yapışmış gibi hissettiren kara cesedi bıraktı ve koşmaya başladı.
Yüzüne hafif bir tatlı koku çarptığında durdu, çatılmış kaşlarını düzeltti. Eve fazla yakın değildi fakat hafifçe yüzüne gelen o koku Yıldırım'a olanları tek tek anlatmıştı.
Yıldırım'ın korkudan atan kalp atışları yavaşladı ve ne yaptığını bilircesine sertçe atmaya başladı. Yavaştı fakat acıtıcıydı. Sanki göğsünden çıkmak istiyormuş gibi patlayıcıydı. İçindeki canavarın davranışlarının nedenini anlamış, ona izin vermişti.
Dipleri ıslak saçlarını geriye attı ve parlak kırmızı gözlerini kulübeden çekmeden yürümeye devam etti. Her adımı bir öncekini geçiyordu. Güneşin yaktığı kolları gittikçe hakimiyetini kaybediyor kendini sıkıyordu ve yaklaştıkça yoğunlaşan feromonlar onu yıkıyordu.
Kulübenin önüne geldiğinde yutkundu. İlkin, kapıyı açıp içeri adımladığında bir şey göremedi. Her yer buram buram Bulut'un o yakıcı kokusuyla doluydu ve açıkça kendisine bir davetti. Yıldırım ise bu davete icabet etmek için hazırdı. Nefes alıp verişi hızlanırken kırmızı gözlerini oturma odasına çevirdi. Oraya adımlarken tam yatak odasının önünde durmak zorunda kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçınılmaz Lanet (2)
ChickLit(Omegaverse) Bir bölgenin akıbeti, kurdunun gücü ve kılıcının keskinliğinden geçer. -KAHRAN- Herkes kendi doğrularına sahip çıkarken lanete mi yoksa kurtuluşa mı yaklaştıklarını kimse bilemeyecek. -İliaca'nın devamıdır. Buradan da başlayabilirsiniz...