Yorgunlukla adımlarını atan kahve yeleli kurt, ara vermeden geçen üç günün sonunda büyük bir kalabalığın olduğu yere ilerlemeye devam etti. Henüz içlerinde değildi fakat o kadar heyecanlanmıştı ki kolunu çizecek olan keskin dalı fark etmedi. Aşağıya, işlerine bakan karınca boyutundaki insanları izlerken kolunun çizilmesiyle hırladı.
Ulaşmasına yarım saat kalmıştı. Bu yüzden durup insan kılığına girdi. Kendini insan kılığında daha iyi hissediyordu. Garipsiyordu.
Yürümeye devam ederken kolundan akan kanın üstüne bastırdı ve devam etti. Gözlerini alamıyordu. Bahsettiği okulun boyutu devasaydı ve ne kadar uzun olduğunu bilmediği taşlarla etrafı sarılıydı. Dövüş okulu gözünün önünde bütün ihtişamıyla dururken Kahran'ın neredeyse yarısını kapladığını görebiliyordu. Bütün silahların, değerli eşyaların ve daha birçoğunun içeride olduğunu, bu koca binanın içinde Kahran'ın geleceğinin olduğunu biliyordu.
İçeri girerken fazla zorlanmayacağını hatırladı. Sadece oranın bir mensubuymuş gibi davranmalı, güçlü olduğunu belli etmeliydi. İlk oradan başlayarak kendine zaman tanımak istiyordu. Zordu fakat diğerlerinin arasında en kolayıydı.
Yoldan, elinde kesici aletle çıkan oldukça yapılı bir alfa gördüğünde kendini düzeltti. Birbirlerine bakarak ilerlerken Asena çok gerilmişti. Fakat kokusunu gizleyecek bir şey olmadığı için korkuyordu. Derin nefes alıp kendini sakinleştirmeye çalıştı.
"Bu aralar geyikler güzel saklanıyor sanırım. Elin boş."
Birbirlerine yaklaşıyorlardı ve alfa ona yönelik konuştu. Onun Kahran'lı olduğunu düşünüyordu. Herhangi bir farklılık ya da sorun görmemişti.
"Ne yazık ki."
"Ama bulamazsan okulu bitiremezsin."
Asena, ilk başta alakasını anlayamadı. Fakat bunun bir tür eğitim olduğunu kendi kendine tahmin edebilmişti. Kafasını sallayıp yorgunca nefesini verdi. Sonra alfaya iyi günler diledikten sonra yoluna devam etti.
İlk temas, sorun çıkmadı diye kendine telkin verdi. Kurtlar dünyasına girmişti ve oldukça sorunsuz ilerliyordu. Daha on dakika olmuştu ama sorun yoktu.
Artık iyice aralarına karışmaya başladığında kürkünün önünü düzeltti. Kafasını hafifçe örttü. Fakat fazla kapatmadı, yüzü görünüyordu. İlerledikçe bir sürü insanı ve rutinlerinin içinde kayboluşlarını inceliyordu.
Elini kürkünün altındaki yere hafifçe dokundurup devam etti. Gözüne kenarda açılmış dükkanlar ve çalışan insanlar, kenarlarda oyuncak kılıçlarıyla oynayan çocuklar çarpıyordu. Özellikle alfaların fiziksel özellikleri onu şaşırtıyordu. Çoğu oldukça iyi duruyor, bir yumrukta yere oturtacak gibi görünüyordu. Onların çok çalışmaktan dolayı böyle olduğunu biliyordu ve imrendi. Kendisi güçsüz gözükmüyordu aslında, onlar gibi duruyordu fakat kız olduğu için kalıbı küçüktü. Ve daha yolu var gibiydi.
Burnuna kokan et Asena'nın aklını karıştırırken Bulut'un verdiği yemekleri çoktan bitirdiğini hatırladı. Kendisine yemek almalıydı. Kokan yeri gözleriyle arayıp iki katlı, içi kalabalık olan bir yer gördü.
"Su omeganın etleri burnumu kutsuyor."
Yanlarından geçen iki insanı dinlerken o da ilerlemeye devam etti. İki insan farklı duruyordu. Yapılı değillerdi. Beta ya da omega olduğunu düşündü. O sırada çoktan içeri girmiş, insanların etleri yiyişini izlemeye koyulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçınılmaz Lanet (2)
ChickLit(Omegaverse) Bir bölgenin akıbeti, kurdunun gücü ve kılıcının keskinliğinden geçer. -KAHRAN- Herkes kendi doğrularına sahip çıkarken lanete mi yoksa kurtuluşa mı yaklaştıklarını kimse bilemeyecek. -İliaca'nın devamıdır. Buradan da başlayabilirsiniz...