18. Su Kenarı

803 110 9
                                    

Elinin altındaki geyik postunu sıkarken yanağı kasılmaktan yorulan vita, aklının dibinde olduğunun farkındaydı. Tehlikeli hormonları yavaşça ele geçiriyordu ve son bilincini de kaybettiğinde ne yapacağına dair hiçbir fikri yoktu. Tek olduğunu bilse, ne yapacağından emindi ama yanında olmaması gereken, hormonlarının tek hedefi olan o kurdun yakınlarında olduğunu bildiği için oldukça endişeliydi. Nefesleri derinleşip dışarıya da taşarken içeriye giren güneş ışığından kaçmaya çalıştı. Bulunduğu yer çok yüksekti ve güneş olsa da ısıtamıyordu. 

Bulut'un vücudunun da daha soğuk bir yere ihtiyacı vardı. Dışarıdaki diğer hayvanların seslerine istemsizce kulak vermeye çalıştı çünkü onu duymak istiyordu. Hormonları ona ulaşmak istiyordu. Bu sıcaklık ve feromonu alır almaz koşarak kovuğu terk eden kurt kendi kurdunun canını biraz yaksa da Bulut bunu yaptığı için minnettardı. Tabii o zamanlar. Şimdi kabul etmese de bu şekilde kolayca bıraktığı için gururunu da kırdığını düşünüyordu.

"Ah..."

Alt tarafı sızlayarak kendini belli ederken Bulut yapabilirmiş gibi daha çok gerildi. Sıcaktan çok fazla bunalmıştı ve üstündeki, rengi iyice sararan ve kirlenen kumaşı da çıkardı. Beyaz teni açığa çıktığında biraz olsun rahatlamak istiyordu. Eli bu kez yavaşça paçaları mahvolmuş altına giderken bu kez hızlı olmadı çünkü utanıyordu. Tek olmadığını ve hormonlarının iyice aklını doldurduğunu fark ederek utanıyordu. Ya vücudumu beğenmezse diye saçma saçma düşünceler almaya başladı aklını. Zaten kolayca terk edip gitmişti kovuğu, demek ki beğenmiyor beni diyordu bilinçsizce.

Terli saçlarını geriye yatırıp büyücünün yatağının olduğu yere ilerlerken gözlerinin açık mavi ışığını yatağın üstünde hafifçe hisseder gibi oldu. İnlemelerinin boyutunu da artık tutamıyordu, iyice teslim oldu. 

"Yıldırım..."

Kullandığı isimden dolayı artık utanmadığını fark etti. Kaşları çatılmış, yatağın üzerinde öylece yukarı bakıyordu. Aklından geçenler artık masum değildi. Derin nefeslerinin ardından tekrar onun ismini kullandığında gözlerini kapatıp o kurdun görünüşünü düşündü. 

Kabarık ve dalgalı duran kahverengi saçları onun tam zıttıydı. Çalıştığı ve güçlü olduğu belli olan, bir Kahran alfasına yakışacak şekilde kalıplı ve uzuncaydı. O siyah geyik üstüyle daha da kalıplı duruyordu ve kesinlikle ben e iyisiyim dediği zaman kabul edilebilecek bir aurası vardı. Gözleri kahverengi olsa da çoğunlukla kırmızı gördüğü için öyle düşündü. Kendisi için gözlerinin şehvetle kırmızıya döndüğünü düşündü ve aslında hiç de fena bir görünüşü olmadığını fark etti. 

Kesinlikle yakışıklıydı. İnkar etmedi. Sadece ismini daha sesli inledi. Düşündükleri Bulut'u daha da zora sokuyordu ve bu zorlu dönem birkaç gün sürecekti ne yazık ki.

Adım sesleri duymak için her şeyini verebilecek gibi hissetti. İçi yanıyor, sanki dağın tepesi değil de güneşe en yakın yerdeymiş gibi geliyordu. Halbuki birkaç gün sonra kendine geldiğinde çok utanacaktı. Bütün dikkatini elinin arasındaki kaygan sıvıya ve aklındaki güçlü alfaya vererek kendini rahatlatmaya devam etti.

Dışarıda da farklı bir olay dönmüyordu. Kırmızı gözleri bir türlü dinmeyen delta daha da enerjik hissederken deli gibi koşup sadece etrafı kolaçan ediyordu. Çünkü kokuyu kendisinden başka kimsenin almasına tahammül edemezdi. Yıldırım, bunun gerçekten tehlikeli bir dürtü olduğunu bilse de yapmaktan vazgeçmedi, vazgeçemedi. Hala bu koca dağa ve diğer cani kurtlara güvenmiyordu. Ona göre her an yine birileri gelip onları öldürebilirdi. 

Kaçınılmaz Lanet (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin