Elindeki kitaplar ve yanındaki Yaprak ile İliaca sınırına giden Bulut arkadaşının koluna dokundu ve kaşlarını çatarak baktı. Bu sabah herkes kağıdını okuluna teslim etmişti ama Yaprak hala kendisi için endişeleniyordu. Kimsenin o kadar kağıda bakmayacağından emindi Bulut ama arkadaşı değildi. Ailesinden de zorla izin kopartıp dışarı çıkmıştı ve Yaprak henüz saraya gizlice gireceğini bilmiyordu. Ama Bulut o girmese bile girecekti. Eğer Yıldırım o alfanın izinden gidiyorsa onu herkse gösterecek, herkesin güvenliğini koruyacaktı. Anlamıyordu, kimsenin iyi bakmadığı bir kurdu nasıl asabilirdi duvarına?
"Biz İliaca'ya doğru gidiyoruz farkındasın değil mi?"
"Evet saraya gideceğiz."
"Neden böyle bir şey yapıyoruz?"
Merak ettiğini söyleyip konuyu kapattı ve yola odaklandı. Ama daha çok aklındaki sorulara odaklıydı. Öğrenince yapacağı ilk iş koşarak ine gidip o odayı yerle bir ederek olanları alarak açığa çıkarmak olacaktı. Daha sonra zaten işler yoluna girer diye düşünüyordu. Dünkü kütüphaneden sonra bunu düşünürken uyuyamamıştı bile. Ama omega babası onun vita olduğunu öğrendiği için çok fazla üzülmüş, Bulut onu sakinleştirmek için çok çaba harcamıştı. Asla vita olduğu için babasına zarar gelmesine izin vermezdi. Onun babası çok narin ve masumdu, asla ağlamak yakışmazdı.
Yirmi dakika boyunca hiç ses çıkarmadan sarayın önüne geldiklerinde Yaprak şaşırdı fakat Bulut şaşırmamıştı. Çünkü babasıyla buraya yetiştirdikleri çiçeklerden getirdiği için o da gelmişti. Kısa süren yolculuk oldukça yoğun düşüncelerle bitince sarayın önünde indiler. Hızlıydı ve bu Yaprak'ın ilgisini çekmişti. Kolundan tutup sarayın içine giren arkadaşını durdurdu.
"Bugün okul yok Bulut. Tüm gün kağıtları inceleyecekler. Eksik, kağıdı olmayanı bulacaklar. Bu acelen nedir?"
Bulut geçen her saniye onun boğazına diziliyormuş gibi hissederken kalbinin üstündeki o ağır sancıyı göz ardı edemedi. Kolunu kurtarıp bu kez kendi onun kolunu tuttu ve kararlı adımlarla alt kata inmeye başladı. Yoldakilerin dikkatlerini çekse de umursamadı. İçinde büyük bir karanlık vardı. Kendi sonunu göremiyordu, bu işin sonunu göremiyordu ama kendisini kesinlikle çok kötü bir şey bekliyordu bunun farkındaydı. Yine de içinde umut etmeyi ve güçlü durmayı kesmeyen bir kurt vardı.
"Yasak bölge!"
Kulağına doğru fısıldayarak durmaya çalışan arkadaşının kolunu daha sert çekti ve durmadı. Durmak için salisesi bile yoktu.
"Bunun bir önemi yok. Asıl konu bu değil Yaprak. Kütüphaneye girmemiz gerekiyor."
"Yakalanırsak çok büyük bir bela alacaksın başına."
Bulut duraksayıp Yaprak'ın önüne geçti ve keskin bir bakışla bakmaya başladı. Arkadaşının bazı şeyleri bilmesi gerekiyordu.
"Alfa Aslan desem Yaprak?"
Yaprak'ın gözbebekleri bir anda küçülünce ikisi de daha fazla hızlanıp kütüphanenin o boş koridoruna girdiler. Asla kalabalık olan bir yer değildi ve çoğunlukla kimse olmazdı. Bu sebeple zorlanmadan içeri girip kapıyı çektiler ve Yaprak tahminiyle Alfa Aslan dönemini aramaya başladı. O sırada Bulut'un her şeyi anlatmasını bekliyordu.
"Bir kurdun ininde alfa Aslan'ın resmini gördüm. Duvarında asılıydı."
"Sen bir alfanın inine nasıl girdin? Nasıl bir cesaretle girdin? Kimdi o? Her şeyi baştan anlat!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçınılmaz Lanet (2)
ChickLit(Omegaverse) Bir bölgenin akıbeti, kurdunun gücü ve kılıcının keskinliğinden geçer. -KAHRAN- Herkes kendi doğrularına sahip çıkarken lanete mi yoksa kurtuluşa mı yaklaştıklarını kimse bilemeyecek. -İliaca'nın devamıdır. Buradan da başlayabilirsiniz...