Bugün
Okulun bahçesinde salına salına yürürken dün akşamı düşünüyordu. Akşamüstü Küçük Beyoğlu'nda Haluk'u görüp, Ece ve Yusuf'u ekmişti ama sonrasında akşamı çok güzel gitmişti. Önce Haluk ve onun bir arkadaşıyla beraber yemeğe gitmişlerdi. Bol sohbet muhabbet falan derken ilk defa Haluk'la bu kadar samimiyet kurabildiğini hissetmişti. Bu çocuğu aylar öncesinden gözüne kestirmişti. Taksim'deki çok sevdiği rock barın işletmecilerinden biriydi Haluk. Ezgi arkadaşlarıyla sürekli orada takılırdı. Zamanla gide gele, gide gele tanışmışlardı ve şimdi de arkadaş olma yolunda emin adımlarla ilerliyorlardı. Kısmetse sevgili olma yoluna sapacaklardı hatta. Haluk'tan ufak bir işareti görse, hemen adım atmaya hazırdı Ezgi. Hiç öyle şeylerden çekinmez, gocunmazdı. Yok önce erkek açılacak, önce erkek konuşacak mantığı yoktu. Tek istediği Haluk'un da kendisine karşı bir elektriklenme, bir hoşlantı hissettiğine dair ufak bir işaret görmekti. Ondan sonrası Ezgi için çorap söküğüydü. Flört etmede üzerine tanımazdı çünkü... Çok güzel cilve yapardı.
Yemekten çıkışta bara gitmişler, bütün gece biraları devirip deli gibi sohbet etmişlerdi. Hüzünlü bir şekilde bardan ayrılırken Haluk onunla birlikte ta meydana kadar gelmiş, onu dolmuşa bindirmişti. Aslında bu Ezgi için beklediği işaret sayılabilirdi. Ama kendini garantiye alması şarttı. Bu akşam... İşte bu akşam tüm bunları çözecekti!
Kulağında son ses çalan Wherever I May Roam'a dudaklarını kıpırdatarak eşlik ediyordu. Sabah kahvesini almadan derse gitme gibi bir niyeti yoktu. Zaten daha dersin başlamasına da vakit vardı.
Çimlere hiç basmadan taş yoldan kafelerin olduğu yere geldi. Ekim ayının son zamanları olmasına rağmen hava gene sıcaktı. Herkes dışarıdaki masalarda oturuyordu ve boş yer yoktu kafe alanında. Kimse derse girmemiş gibiydi. Okulun kampüsünde bir sürü köpek vardı. Bir hayvan sever olarak hepsine ayrı ayrı isim vermişti Ezgi. Hepsiyle de ilgilenir, yemek getirirdi. Kuyruk sallayarak yanına gelen simsiyah köpeğe 'Shadow' adını vermişti mesela. Hemen eğilip onu tuhaf sesler çıkararak sevdikten sonra Starbucks'a daldı. Kulağındaki kulaklıklardan birini çıkarıp "Küçük yağsız sütle latte, krema ve süt köpüğü de olmasın." Diyerek siparişini verdi. Adam adını yazıp ücreti aldıktan sonra Ezgi kahvesinin gelmesini beklemek adına bara yöneldi. Şarkının bas gitarlarına sanki elinde bir bas gitar varmışçasına hayali bir şekilde gitarını çalar gibi yaparak eşlik etti. Sessizce mırıldanıyordu da şarkıyı. Lisedeyken bir grupta bas gitar çalmışlığı vardı. Ama üniversitede bütün grup elemanları başka şehirlere gittiği için grup dağılmıştı. Sonra da eline bir daha fırsat geçmemişti.
O sırada duyduğu sesle başını sağ tarafa çevirdi. "Grande filtre kahve." Altuğ'un parfüm kokusu sesinden önce ulaşmıştı Ezgi'ye. O kadar yoğun bir kokusu vardı ki burnunu kırıştırmak zorunda kalmıştı Ezgi, sonra da hapşırmıştı.
Kahvesini beklemek için yanına gelen Altuğ, ağzını kapatarak hapşıran Ezgi'ye "Çok yaşa sen karanlıklar prensesi." Demişti alaycı bir tınıyla. O pis sırıtan ifadesi gene suratındaydı. Ezgi "Sen de gör. Benden uzakta mümkünse..." diye mırıldanarak biraz kenara kaydı. Hayali bas gitarını çalmaya devam ederken Altuğ belgesel izler gibi şaşkınca Ezgi'yi–daha doğrusu hal, tavır ve kıyafetlerini—inceliyordu. Cidden çok ama çok tuhaf bir kızdı. Koyu bordo bir elbise ve siyah külotlu çorap giymişti. Üzerinde siyah bir deri ceket vardı. Saçları ise düzdü, beline kadar geliyordu ve onlar da simsiyahtı. Gece gibi... Kulağında beş tane delik vardı ve kocaman kurukafalı küpeler falan takmıştı. En az on yüzüğü altı yedi tane de kolyesi vardı. Hepsini nasıl taşıyabildiğini merak etti Altuğ. O kolyeler kızın boynunu kırabilecek kadar ağır görünüyordu.
"Ezgi hanım latteniz" diyen baristayı duyunca hemen kahvesine uzandı Ezgi. Altuğ da onu kesmeyi bıraktı.
Bölümden bir arkadaşları Ezgi ve Altuğ'u görünce, "N'abersiniz gençler? Leyla Hoca sizi projeye beraber yazmış gördünüz mü listeyi? Proje de bu pazartesi değil de haftaya pazartesi teslim edilecekmiş." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTMEYEN AŞK ESKİZLERİ
Lãng mạnİki yakın arkadaş; gotik prenses Ezgi ve onun güneş saçlısı Ece... İkisinin birbirine uzak tarzlarına ve yaşantılarına rağmen birleşen hayatları, sevinçleri ve aşkları... Aşkları demişken; Altuğ ve Yusuf-namı diğer, Yanlış Yaptık Yusuf- Aslında iki...