BUGÜN
Sabah hoş bir rüyanın etkisiyle uyandığında, sanki rüyayı görmeye devam edebilecekmiş gibi gözlerini açmayı reddetti. Yavaşça parmaklarını germek için kıpırdattığında kollarında birinin olduğunu hissetti. Hala gözlerini açmamıştı... Kaşlarını çattı, çünkü genelde bir kadınla aynı yatakta uyuyorsa bu pozisyonu tercih etmezdi, çok rahatsızdı. Suratının içinde bir tomar saç ve psikopatça üzerine atılmış bir sağ kol...
Ama nedense sabah pek bi huzurlu uyanmıştı. Dün geceye dair pek bir şey hatırlamadığını fark edince 'Umarım kollarımdaki güzel bir kızdır ve ben de başarıyla savaşı atlatabilmişimdir' diye düşündü.
Gözlerini ilk açtığında tabii ki de kızın saçlarını gördü 'Vaay, esmer, güzeeeeel...' diye düşündü kendi kendine. Yüzündeki gülümseme; hafifçe başını kaldırıp kızın yüzüne doğru bakmasıyla solmaya başladı. Sol kaşında piercing vardı... Tamamen başını kaldırıp kıza baktı...
"Hass*ktir!" dedi sesli bir biçimde. Gözleri şaşkınlıkla kocaman açılmış bir şekilde Ezgi'ye bakakaldı. Sanki ellerinin güçlü bir ateşin içinde kaldığını hissetmiş gibi, Ezgi'nin omzundan doladığı kolunu ve boynunun altındaki elini çekti.
'S*ktir lan bu ne?!' diye korkuyla düşünürken yavaşça geriledi. Ezgi'yle yatmış olamazdı. İmkansızdı korkunç bir şeydi bu!
Bir anda tüm hafızasını zorlayarak dün geceyi hatırlamaya çalıştı. Bir ara Ezgi'nin peşine takılmıştı ve onu öpmeye çalışmıştı.
'Ah! Evet!'
Sonra adını bile öğrenmediği bir kız bulmuştu, Ezgi'nin gözünün önünde onunla öpüşmüştü. Ardından Ezgi'yle bira falan içmişti galiba. O kısımları tam hatırlayamıyordu...
'Yok yatmış olamam ya... Dün geceyi hatırlayamayacak kadar kafayı bulduysam, ufaklığın iş görmesine imkan yok, sızıp kalmışımdır burada. Gece de sıcak bastığı için kıyafetlerimi çıkarmışımdır. Ben zaten kıyafetle uyumam ki' dedi içinden kendi kendine. Rahatlamaya çalışıyordu. İyi de Ezgi neredeyse dün akşam kendisini öldürecekken, şimdi nasıl böyle gelip Altuğ'un kollarının arasına girmişti?
Tam kaçmaya hazırlandığı sırada Ezgi kıpırdanarak uyanmaya başlayınca kaderine küfürler yağdırdı. Ezgi Hanım yavaşça yattığı yerde Altuğ'dan tarafa döndü. Altuğ nedense bir fena olmaya başladığını hissediyordu. Ufaklık sabah sorunsalı yaşamaz inşallah diye umut etti.
Ezgi de mavi gözlerini mutlu bir şekilde açtığında yanındaki kişinin Haluk olduğunu düşünüyordu ama... Aslında Haluk bu kadar düzgün bir vücuda sahip değildi. Yani öyle bira göbeği de yoktu ama kas mas, bu tarz işlerle pek uğraşmış bir insan sayılmazdı... Yavaşça gözlerini açıp yanındaki elaya çalan kahverengi gözlere baktığında Altuğ'un kendisine merakla baktığını görünce ilk önce gözleri büyüdü. Sonra çıplak olduğunu hatırladığı an çığlığı basarak elleri ile yatak örtüsünü kendisine çekerek geri kaçtı. Bu sefer Altuğ, altında sadece boxerıyla ortada dımdızlak kalakalmıştı öylece.
"S-sen-sen! Ne işin var burada?! Neden çıplaksın, giyinir misin lütfen?!"
Ezgi öyle bir bağırdı ki, kendi sesinin rahatsız edici tonundan ötürü, kendi başına bıçaklar saplandı adeta. Altuğ da onun bu tepkisi üzerine suratını buruşturarak "Sen daha çıplaksın farkındaysan." Diye mırıldandı. Elleriyle alnını ovalayarak yataktan kalktı. Yerde duran pantolonunu zar zor üzerine geçirirken, Ezgi panikle "B-biz şey, o-o işi yapmadık değil mi?" diye sordu. Hazır Altuğ'un arkası dönükken, o da kalkıp kıyafetlerini aramaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTMEYEN AŞK ESKİZLERİ
Romanceİki yakın arkadaş; gotik prenses Ezgi ve onun güneş saçlısı Ece... İkisinin birbirine uzak tarzlarına ve yaşantılarına rağmen birleşen hayatları, sevinçleri ve aşkları... Aşkları demişken; Altuğ ve Yusuf-namı diğer, Yanlış Yaptık Yusuf- Aslında iki...